20 Mayıs 2015 Çarşamba

Aklımızı kullanıyor muyuz?


Aklımızı kullanıyor muyuz?


 

Akıllı telefon, akıllı televizyon diyoruz ama bence çok yanlış bir tabirdir bu. Akıl insana Allah’ın verdiği en önemli cihazdır. Zira o akıl ile doğruyu yanlışı ayırıyoruz.

 

Bu aletler, insanın önceden yüklediği komutlara göre tepki verir. Onun için bence bunlar akıllı değil, bir bakıma papağan gibi ne söylemişsek onu tekrarlıyorlar.

 

Aklımız, aynen bir bilgisayar gibi doğuştan boştur. Bilgisayara yüklediğimiz programlar gibi, çocukluktan itibaren insana bilgiler yüklenir. Mesela matematik, ingilizce, fizik, …

 

Çocuk büyüyüp olgunluk yaşına geldiğinde, aklını kullanmaya başlar ve yüklenen programları çalıştırır, akıl süzgecinden geçirerek hayatında önemli kararlar alır.

 

Hayatında dini hiçbir eğitim almamış biri, yani camiye uğramamış birisi, mesela, evleneceği kızda ya paraya ya da güzelliğe önem veriyor ve neticede analı babalı yetimler ortaya çıkıyor.

 

Sözün özü, aklımızı doğru kullanmak için bilgisayarımıza doğru kaynaklardan bilgi yüklemeliyiz. Televizyonda, radyoda faydasız şeyler yerine, güzel dini sohbet dinlemeli, kitap, yazı okumalıyız mesela. 

 


Aslında ben ne anlatacaktım, konuya giriş uzun oldu sanırım. Bu bilgiler benden değil. Acizane bir ilim taşıyıcısı olarak öğrendiğim bilgilerden özetledim.

 

Geçen Face’de gördüm. Yirmibeş farklı ayette Cenab-ı Hak insanı uyarıyordu. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız? Aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Gibi…

 

Burada hocalarımız diyor ki; Evet Allah insanları cehenneme düşmemeleri için merhametinden uyarıyor, aklınızı kullanın, günahı terkedin, ibadet edin, demek istiyor. Fakat, …

 

Fakat aklınızı kullanın emrini insanın lehine her iş için uygulamalıyız. Aksi takdirde Allah, ben sana akıl verdim, neden düşünmedin, diye sorar.

 


Ben yatalak engelliyim, annem babamın birçok şeye artık gücü yetmiyor. Allah Kuran’da “Biz insana güç yetiremeyeceği şeyi yüklemeyiz” ayetince şöyle düşündüm.

 

Demek ki biz bu yükü kaldırabiliriz ki Allah hastalığımı ilerletiyor. Allah aklımızı kullanıp kolaylıkları bulmamızı istiyor. Bu yazıda aklımızı kullanarak bulduğumuz sadece birkaç kolaylığı yazmak istiyorum.

 

Benim hastalığım ortaya çıktığı 1993’ten beri sürekli ilerliyor. Yaklaşık onbeş yıl önce babam odamdan tuvalete giderken tutmam için duvarlara boru döşetti. Tutarak yürüyebiliyordum.

 

Klozet üzerine, otururken dengemi kaybedip düşmemem için boş bir geniş sandalye iskeleti koydu. Yıllar sonra klozete oturunca ayağa kalkıp pantolonu sıyıramadım. Yıllarca kucaklayıp kaldırdı. 

 

Sonra kilo aldığım için gücü yetmedi. Babam klozet üzerine bir vinç sistemi tasarladı. Göğsüme bağladığı kemerle vinç sistemiyle beni kaldırdı. Hala bu sistemi kullanıyoruz.

 



Giriş katta oturuyoruz. Fakat az merdiven var. Hastalığım ilerleyince ayaklarımı hiç basamaz oldum. Kilo aldığımdan babam kucağında da götüremezdi.

 

Çok sevdiğim komşumuz, dostum Efkan Vural hocam, babama balkondan sokağa uzanan bir demir köprü yaptırmasını ısrarla teşvik etti. Sekiz yıldır eve balkondan giriyoruz. (2015)

 


Kıl dönmesi ameliyatı da olduğumdan, sadece yemek yerken babam yatakta oturur pozisyonuma getiriyor. Yatağın altına giren hasta masamda yemeğimi kendim yiyorum.

 

Genelde hep yattığım için bilgisayarı nasıl kullanabilirim diye düşündüm. Geçen yıl bir laptop rahlesi yaptırmıştık. Eğik rahleyi karnımın üzerine koyup laptoptan yazılarımı yazıyordum.

 

Fakat yazıları yazarken kollarımı yukarı kaldırmaktan çok ağrıyordu. Daha iyi bir çözüm bulmalıydım. Bu yazıların yanısıra bir de roman yazıyorum çünkü.

 

Bir AVM’nin bilişim reyonunda kablosuz klavye-fare setini gördüm. Laptopu hasta masasının üzerine koyacaktım. Fakat klavyeyi göbeğim üzerinde nasıl sabit tutacaktım, aklımı çalıştırdım.

 

Babama mukavva karton aldırdım. Babacığım üçgen şekilde kartonu katlayıp yapıştırdı. Evde halılar için olan çift yönlü yapışan bantla klavyeyi kartona yapıştırdı.

 

Kullanılmayan eni geniş olan bel kemeri ile de, o kartonu göbeğimin üzerinde sabitledik elhamdülillah. Evet bütün bunları aklımıza getiren Allah’a hamdolsun… 

 


Aklımızı sürekli kullanmalıyız. Kullanılmayan demirin paslanması gibi kullanılmayan akıl da paslanır. Alzeimer oluruz. Alzeimer olan yaşlıların büyük çoğunluğu ibadetten uzak insanlardır.

 

İbadet edenlerde çok az görülüyor. Çünkü dindar insanların beyni NAMAZda sürekli çalışıyor.

 

Fatihayı okuyunca Kuran’dan ezberinden bir ayet okuyorlar. Rüku, secdede zikirleri, sonra bir de hangi rekatta olduklarını sayıyorlar… Böylece akıl sürekli çalışıyor.   

 

Hem gençliğinde NAMAZ kılanın yaşlılığında sağlık problemi olmuyor. Romatizma, eklem ağrısı, VS…

 

Allah hepimizi namazımızı hakkıyla kılan salih kullarından eylesin.       

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder