Aklımızı
kullanıyor muyuz?
Akıllı telefon, akıllı televizyon diyoruz ama bence çok yanlış bir
tabirdir bu. Akıl insana Allah’ın verdiği en önemli cihazdır. Zira o akıl ile
doğruyu yanlışı ayırıyoruz.
Bu aletler, insanın önceden yüklediği komutlara göre tepki verir. Onun
için bence bunlar akıllı değil, bir bakıma papağan gibi ne söylemişsek onu
tekrarlıyorlar.
Aklımız, aynen bir bilgisayar gibi doğuştan boştur. Bilgisayara
yüklediğimiz programlar gibi, çocukluktan itibaren insana bilgiler yüklenir.
Mesela matematik, ingilizce, fizik, …
Çocuk büyüyüp olgunluk yaşına geldiğinde, aklını kullanmaya başlar
ve yüklenen programları çalıştırır, akıl süzgecinden geçirerek hayatında önemli
kararlar alır.
Hayatında dini hiçbir eğitim almamış biri, yani camiye uğramamış
birisi, mesela, evleneceği kızda ya paraya ya da güzelliğe önem veriyor ve
neticede analı babalı yetimler ortaya çıkıyor.
Sözün özü, aklımızı doğru kullanmak için
bilgisayarımıza doğru kaynaklardan bilgi yüklemeliyiz. Televizyonda, radyoda faydasız
şeyler yerine, güzel dini sohbet dinlemeli, kitap, yazı okumalıyız mesela.
Aslında ben ne anlatacaktım, konuya giriş uzun oldu
sanırım. Bu bilgiler benden değil. Acizane bir ilim taşıyıcısı olarak
öğrendiğim bilgilerden özetledim.
Geçen Face’de gördüm. Yirmibeş farklı ayette Cenab-ı Hak insanı
uyarıyordu. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız? Aklınızı çalıştırmayacak mısınız?
Gibi…
Burada hocalarımız diyor ki; Evet Allah insanları cehenneme
düşmemeleri için merhametinden uyarıyor, aklınızı kullanın, günahı terkedin,
ibadet edin, demek istiyor. Fakat, …
Fakat aklınızı kullanın emrini insanın lehine her iş için
uygulamalıyız. Aksi takdirde Allah, ben sana akıl verdim, neden düşünmedin,
diye sorar.
Ben yatalak engelliyim, annem babamın birçok şeye artık gücü
yetmiyor. Allah Kuran’da “Biz insana güç yetiremeyeceği şeyi yüklemeyiz”
ayetince şöyle düşündüm.
Demek ki biz bu yükü kaldırabiliriz ki Allah hastalığımı
ilerletiyor. Allah aklımızı kullanıp kolaylıkları bulmamızı istiyor. Bu yazıda
aklımızı kullanarak bulduğumuz sadece birkaç kolaylığı yazmak istiyorum.
Benim hastalığım ortaya çıktığı 1993’ten beri sürekli ilerliyor.
Yaklaşık onbeş yıl önce babam odamdan tuvalete giderken tutmam için duvarlara
boru döşetti. Tutarak yürüyebiliyordum.
Klozet üzerine, otururken dengemi kaybedip düşmemem için boş bir
geniş sandalye iskeleti koydu. Yıllar sonra klozete oturunca ayağa kalkıp
pantolonu sıyıramadım. Yıllarca kucaklayıp kaldırdı.
Sonra kilo aldığım için gücü yetmedi. Babam klozet üzerine bir vinç
sistemi tasarladı. Göğsüme bağladığı kemerle vinç sistemiyle beni kaldırdı.
Hala bu sistemi kullanıyoruz.
Giriş katta oturuyoruz. Fakat az merdiven var. Hastalığım
ilerleyince ayaklarımı hiç basamaz oldum. Kilo aldığımdan babam kucağında da götüremezdi.
Çok sevdiğim komşumuz, dostum Efkan Vural hocam, babama balkondan
sokağa uzanan bir demir köprü yaptırmasını ısrarla teşvik etti. Sekiz yıldır
eve balkondan giriyoruz. (2015)
Kıl dönmesi ameliyatı da olduğumdan, sadece yemek yerken babam
yatakta oturur pozisyonuma getiriyor. Yatağın altına giren hasta masamda
yemeğimi kendim yiyorum.
Genelde hep yattığım için bilgisayarı nasıl kullanabilirim diye
düşündüm. Geçen yıl bir laptop rahlesi yaptırmıştık. Eğik rahleyi karnımın
üzerine koyup laptoptan yazılarımı yazıyordum.
Fakat yazıları yazarken kollarımı yukarı kaldırmaktan çok
ağrıyordu. Daha iyi bir çözüm bulmalıydım. Bu yazıların yanısıra bir de roman
yazıyorum çünkü.
Bir AVM’nin bilişim reyonunda kablosuz klavye-fare setini gördüm. Laptopu
hasta masasının üzerine koyacaktım. Fakat klavyeyi göbeğim üzerinde nasıl sabit
tutacaktım, aklımı çalıştırdım.
Babama mukavva karton aldırdım. Babacığım üçgen şekilde kartonu
katlayıp yapıştırdı. Evde halılar için olan çift yönlü yapışan bantla klavyeyi
kartona yapıştırdı.
Kullanılmayan eni geniş olan bel kemeri ile de, o kartonu göbeğimin
üzerinde sabitledik elhamdülillah. Evet bütün bunları aklımıza getiren Allah’a
hamdolsun…
Aklımızı sürekli kullanmalıyız. Kullanılmayan demirin paslanması
gibi kullanılmayan akıl da paslanır. Alzeimer oluruz. Alzeimer olan yaşlıların
büyük çoğunluğu ibadetten uzak insanlardır.
İbadet edenlerde çok az görülüyor. Çünkü dindar insanların beyni
NAMAZda sürekli çalışıyor.
Fatihayı okuyunca Kuran’dan ezberinden bir ayet okuyorlar. Rüku,
secdede zikirleri, sonra bir de hangi rekatta olduklarını sayıyorlar… Böylece
akıl sürekli çalışıyor.
Hem gençliğinde NAMAZ kılanın yaşlılığında sağlık problemi olmuyor.
Romatizma, eklem ağrısı, VS…
Allah hepimizi namazımızı hakkıyla kılan salih kullarından eylesin.
Celalin
Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder