Mesnevi Okumaları - 6
Çok Kıymetli Gönül Dostlarımız,
Bu hafta nezle sebebiyle Mesnevi’yi fazla okuyamadım.
Bahar gelince ev temizliği olur. Soba boruları temizlenir mesela. Bunun
gibi insanın beden evini de her sene temizlemek gerekiyor. Nasıl mı?
İnsanın beden evini, Erhamerrahimin (Merhametlilerin en merhametlisi) olan Allahu Teala Hazretleri, grip, nezle vererek bronşları,
solunum yollarını yılda birkaç kez temizliyor.
Bu kış, defalarca ceryanda kalmama rağmen Allah hasta etmemişti; fakat
şimdi o sebeple nezle verdi ki, burun akıntısı, göz yaşarması ile içimi
temizledi çok şükür.
Bugün çok iyiyim elhamdülillah, (2 Mart 2017) Mesnevi yazılarına devam
ediyoruz.
Sevgili Şefik Can (1909-2005) dedemizin ruhuna bir Fatiha göndererek enfes
Mesnevi tercümesinden yine güzel bir bölüm paylaşmak istiyoruz:
HZ. ADEM VE ŞEYTAN
Âdem(a.s.)'ın; "Rabb'imiz, kendimize zulmettik." diyerek
yaptığı yanlış hareketi kendi üstüne alışı, İblis'in ise; "Sen beni
azdırdın." diye suçu üstünden atışı.
Hakk'ın
yaptıklarını gör, bizim yaptıklarımızı da her ikisini gör de, bizim de yaptıklarımız
işler bulunduğunu bil.
Ortada
halkın yaptığı işler yoksa ve insanlarda yapma gücü bulunmuyorsa ve her şeyi
Hakk yapıyorsa, hiç kimseye; "Bunu neye böyle yaptın." deme.
Allah'ın
yaratışı, takdiri, bizim işlerimizi meydana getiriyor. Bizim işlerimiz, Hakk'ın
yaratışının eserleri oluyor.
Söz
söyleyen kişi, ya harfleri görür, yahut mânâyı. Bir anda ikisini birden nasıl
görebilir?
İnsan
konuşurken, mânâyı düşünür, mânâyı kasdederse harfleri göremez. Bir göz bile
bir anda hem önünü, hem ardını nasıl görebilsin?
Şunu iyi
bil ki sen, önünü gördüğün zaman, ardını görebilir misin?
Ey oğul,
Allah, her şeyi muhittir, her şeyi kavrar, bir işi yapması, başka bir işi
yapmasına engel olmaz.
Şeytan,
Cenâb-ı Hakk'a; "Beni sen azdırdın." dedi. Böylece o alçak, kendi
yaptığı işi gizledi, üstüne almadı.
Hz. Âdem
ise; "Biz nefsimize zulmettik." dedi. Fakat, o, Hakk'ın hikmetinden
ve işinden bizim gibi habersiz değildi.
O, suçu
işlerken kendisine güç verenin Hakk olduğunu bildiği halde, edebi sebebiyle,
suçu, hâşâ Hakk'a yüklemedi. Kendi üstüne aldı da, lût-fa erişti.
Tevbe
ettikten sonra, Allah, Hz. Âdem'e dedi ki: "Senin işlediğin o suçu,
uğradığın o mihnet ve kederleri ben takdir etmedim mi?
Başına
gelen o kaza, benim takdirimle değil mi idi? Ne diye özür dilediğin vakit onu
gizledin?"
Hz. Âdem
dedi ki: "Korktum, edebi bırakmadım." Cenâb-ı Hakk da; "İşte Ben
de onun için seni bağışladım." diye buyurdu.
Kim
hürmet ederse hürmet görür, şeker getiren de badem helvası yer.
Temiz
şeyler kimler içindir? Temiz kişiler için. Sevgiliyi hoş tut, hoşluk gör incit,
incin...
Ey gönül,
"cebr" ile "ihtiyar"ı, birbirinden ayırt etmek için bir
örnek ver de "cebr" nedir, "ihtiyar" nedir, bilesin,
anlayasın...
Hastalıktan,
yaşlılıktan ötürü titreyen bir el var. Bir de senin titrettiğin kendi elin var.
Her iki
hareketi de Allah yaratmıştır. Bunu böyle bil. Ama, her iki titremeyi de
birbiri ile kıyas etmeğe imkân yoktur.
Sen
kendin isteyerek, elini oynattığın, titrettiğin için pişman olabilirsin. Fakat
eli titreyen bir yaşlının pişman olduğunu ne vakit gördün?
Anlayışı
kıt birisi de şu "cebr" ve "ihtiyar" meselesine yol bulsun,
bu işi iyi anlasın diye söylediğimiz bu söz, bu bahis aklî bir bahistir. Fakat
bu hilekâr akıl, zaten akıl değildir ki...
Akla
dayanan, aklın anlayabileceği bahis, inci de olsa mercan da olsa, cana âit
bahis yine başkadır.
Can
bahsi, başka bir makamın bahsidir. Can şarabının kıvamı ve çeşnisi de
bambaşkadır. Onu akıl ve his dimağı anlayamaz.
Akıl
bahsini, duygu bahsini sen bir eser, yahut sebep bil. Can bahsi ise, şaşılacak,
hem de pek şaşılacak bir bahistir.
Ey
aydınlanmak isteyen kişi, can nuru parlayınca, ne gereken kaldı, ne
de-gerektiren; ne gideren kaldı, ne de kalan.
Çünkü,
gönül gözü açık olan birinin nuru, parıl parıl parlarken onun kılavuza, sopaya
benzeyen delile ihtiyacı kalmaz.
***
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip
etsin.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder