Mesnevi Okumaları - 9
Çok Kıymetli Gönül Dostlarımız,
Bu hafta Mesnevi’den yine epeyce okuduk fakat Hz. Şefik Can
dedemizin ruhuna Fatiha göndererek sade ve anlaşılır Mesnevi tercümesinden yine
birkaç damla tattırmak istiyoruz:
Hz. Mevlana Mesnevi’de hep hikayeler ve benzetmeler anlatarak
mesajlarını vermiştir.
Hz. Mevlana aşağıda, ağaçların her kış adeta ölmesi ve her baharda
canlanması olayıyla, ölüm sonrası yeniden dirilmeye inanmayan inkarcılara mesaj
vermektedir:
AĞAÇLARIN HAKİKATI
Bu
ağaçlar toprak altındaki insanlara benzerler. Ellerini topraktan dışarıya
çıkararak, Halka yüzlerce işaretler ederler. Kulağı olana, anlayana sözler söylerler,
nasihatler ederler.
Yemyeşil
dilleri ile, up uzun elleri ile toprağın gönlünden sırlar açarlar.
Ağaçlar,
kış gelince başlarını kazlar gibi su içine çekerler. Onlar soğuklarda
çirkinleşmiş, kargalaşmışken, ilkbahar gelince çiçeklerle, yaprak ve meyvelerle
süslenir, güzelleşir, tavus haline gelirler.
Allah,
onları kış mevsiminde hapseylemişti; hapiste sıkılmışlar, kargaya dönmüşlerdi.
Allah acıdı da bahar gelince onları tavus haline getirdi. ® Kış onları öldürdü
ama, bahar gelince hepsini de diriltti. Yapraklarla süsledi.
Allah'ı
inkâr edenler derler ki: "Bu hal, yâni ağaçların yapraklarının dökülmesi,
sonra tekrar yapraklanması, eskiden beri olagelen tabiî bir haldir. Bunu, ne
diye kerem sahibi Allah yarattı diyelim?"
Onların
körlüğüne rağmen, Cenâb-ı Hakk, dostlarının gönüllerinde de manevî bağlar,
bahçeler bitirir.
Gönülde
manevî kokular saçan her gül, Küll'ün (Allah'ın) sırlarından haberler verir
durur.
O
güllerin kokuları, inkâr edenlerin burunları yere sürünsün diye perdeleri
yırtar da âlemin çevresine yayılır.
Allah'ı
inkâr edenler, o gülün kokusuna karşı kara böcek gibi dayanamazlar, yahud da,
davul sesinden ürken sinirli hastalara benzerler.
Onlar,
rûhlannı uyandıracak hakîkatleri dinlememek için, kendilerini işe güce vermiş
meşgul bir halde gösterirler, evliyanın yüzlerindeki nura sırt çevirirler,
şimşek parıltısına karşı gözlerini yumarlar.
Nura
karşı gözlerin yumarlar dedik ama, aslında, onlarda göz yoktur ki yumsunlar.
Göz ona derler ki, kendine manevî bir huzur verecek, eman verecek, onu hayran
bırakacak şeyleri görsün.
ÇAKIL TAŞLARI KONUŞTU
Hz. Mevlana, Her şey Allah’ı tespih eder, ayeti sırrınca bir
mucizeye yer veriyor:
Peygamber Efendimizin bir mu'cizesi gereği Ebû Cehil'in avucundaki
taş kırıklarının dile gelmesi ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in gerçek peygamber
olduğuna tanıklık etmesi.
Ebû Cehil
Peygamber Efendimizi denemek için eline ufak taş parçalan almış, onları
avucunda gizleyerek; "Ey Ahmed, çabuk Söyle bu nedir?" demişti.
"Eğer,
sen, gerçek peygamber isen, eğer, göklerin sırrından haberin varsa,, bil
bakalım, şu avucumda gizlediğim nedir?"
Hz.
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Elindekilerin ne olduğunu, ben mi
söyleyeyim? Yoksa benim, gerçek peygamber olduğumu onlar mı söylesin?"
Ebû
Cehil; "Bu ikincisi imkânsızdır, olamaz." dedi. Resûlullah Efendimiz;
"Evet." diye buyurdu. "Fakat Allah'ın gücü, kudreti bundan da
üstündür."
Bunun
üzerine, Ebû Cehil'in avucundaki kırık taş parçalarının her biri, kelime-i
şehâdet getirmeye koyuldular.
Taşlardan
her biri; "Lâ ilahe illallah, Muhammedün Resûlullah." dedi.
Ebû
Cehil, taşlardan bu sözleri duyunca, öfke ile onları yere çarptı.
KADINLARDAKİ GEÇİCİ GÜZELLİK ALLAH’IN YÜZÜDÜR
Sevgili Şefik Can dedemiz Mesnevi tercümesinde, Hz Mevlana’nın yoksul
karı kocanın yoksulluk hakkındaki tartışmalarını anlattığı hikayesinin bir
yerinde, kadını öven bir beyite bir dipnot yazmıştır. Bunun hatırlattıkları ile
yazımızı bitiriyoruz, Dipnotta:
“İbn-i Fâriz Hazretleri'nin Tâiye-i Kiibra'sının 242. beytinde buyurduğu
gibi:
"Bütün güzellerde
bulunan güzellikleri, Allah, muvakkat bir zaman için, kendi güzelliğinden
onlara ihsan etmiştir."
Bu sebepledir ki: İrfan sahibi kişilerin, kadına karşı gösterdikleri
sevgi, aslında Hakk'ın nuruna, Hakk'ın güzelliğinedir.
Her mahluk gibi kadın da fânidir. Ölmeğe, çürümeğe mahkumdur. Ona âriyeten
(geçici) verilen güzellik onun değildir.”
Diyor.
Fakiriniz, hastalanmadan önce bir güzel kıza aşık olmuştum. Sonra kız
beni terketti.
Yıllarca üzüldüm, ağladım, hastalığım ilerledi, ama yıllar sonra
sevgili Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamızın bir TV sohbetinde boş yere
üzüldüğümü anladım, diyorki:
“Hz. Mevlana bir
Divan-ı Kebir beytinde şöyle der; Aşk, dileği, isteği, yapıp yapmama arzusunu,
iradeyi tümüyle terketmektir. Bu ilahi aşkın değil, bizatihi aşkın tanımıdır.
Çünkü karşı cinse duyulan beşeri aşk
ile Cenab-ı Hakk’a duyulan ilahi aşk, özü itibari ile aynıdır. Bir kızı veya
erkeği sevdiğimizde aslında biz o yüzün arkasındaki onun yaratıcısını
seviyoruzdur çünkü.
Ama bilmeden sadece simaya, surete,
şekle takılır kalırız. Aslında işin hakikatı, bizler sevdiğimizde onu yaratanı
görür, onu severiz, onu yaratana aşık oluruz.
Kamil insanlar ise,
kimi niçin sevdiklerini bildikleri için direk Rabbani aşkın içine düşerler. ”
Şu an Allah, kalbimden onu tamamen sildi ve ilahi aşkla doldurdu
elhamdülillah…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder