Efendimiz SAV ve Engelliler
Biliyorsunuz
hidayet yolculuğum 2003’te Kuran’ın Türkçe Mealini okumamla başlamıştı. Her
ayeti defalarca okuyarak altı ayda bitirmiştim. Ve dine susuzluğum iyice artmıştı.
Okuma
yazma bilmeyen bir ümmi olan Hz. Muhammed’in SAV hayat öyküsünü çok merak
ettim. Tanımak istedim. Piyasada o kadar çok çeşit kitap vardıki, şaşırıp
kaldım.
İlahiyatçı
komşum Efkan Vural hocamdan yardım istedim. Celal, ehli sünnet alimlerinin
kitaplarını okumalısın, diyerek iki cilt ansiklopedi verdi, bir ayda okudum.
“Celal,
öncelikle Kuran’ı ve hadisleri iyi okuyup öğrenmelisin ki, Peygamber
Efendimizin SAV yolu demek olan ehli sünnet çizgisini kavrayasın ve kimler bu
yolda anlayabilesin.
Celal, her
yazar kendi görüşünden Peygamberimizi SAV anlatır. Eğer bir konuda kesin kaynak
vermemişse, demek bu yazar böyle düşünüyormuş, diye okumalısın.” , demişti.
Yıllarca
Efendimizle ilgili onlarca kitap okudum ve TV programları izledim.
Bir
engelli olarak, engellilere olan davranışları beni hayran bıraktı… Şimdi yazıyı
kısa tutmak için sadece birkaçından bahsetmek istiyorum:
GÖRME ENGELLİ
SAHABİ ÜMMÜ MEKTUM
Efendimizin (sav)’nün Ümmü Mektum (ra)’la yaşadığı şu hadise ve
sonrasında onun hakkındaki tasarrufları konu açısından çok dikkat çekicidir.
Allah Rasûlü (sav) bir gün Mekke’nin ileri gelen müşrikleriyle
konuşuyordu. İslam hakkındaki sohbet iyice koyulaşmıştı. Tam o esnada âmâ
sahabelerden biri olan Abdullah b. Ümmü Mektum, “Bana doğru yolu göster, ey
Allah’ın Rasûlü!” diyerek çıkageldi.
Onun zamansız gelişi ve söze dalışına canı sıkılan Hz. Peygamber,
yüzünü çevirip konuştuğu şahsa döndü ve “Söylediklerimde herhangi bir sorun
görüyor musun?” diye sordu. Adam, “Hayır” diye cevap verdi.
İşte tam
da bu esnada, Yüce Allah’ın şu ayetlerine muhatap oldu:
“(Peygamber),
âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi! Sen nereden
biliyorsun, belki o temizlenecek yahut öğüt alacak da bu öğüt ona fayda
verecek! Kendini muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun! (İstemiyorsa)
onun arınmamasından sana ne!
Fakat
koşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle ilgilenmiyorsun! Hayır, böyle
yapma, şüphesiz bu ayetler bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır.” (Abese suresi, 80/1–12)
Kutlu Nebi bu ilahî mesaja kulak vermiş, ondan payına düşeni
fazlasıyla almış, (Allah’ın beni vesilesiyle
azarladığı sahabi, diye ona takılırmış.) ve Ümmü Mektum’a sahabe
içerisinde yüksek payeler vermiştir.
Öncelikle onu Mus’ab b. Umeyr ile birlikte Medine’deki
Müslümanlara Kur’ân öğretmekle görevlendirmiş, (Buhari, Tefsir, A’lâ, 1)
ardından onu, Bilal-i Habeşi ile birlikte Mescid-i Nebevi’nin müezzinliğine
tayin etmiştir. (Buhari, Ezan, 11; Müslim,
Salat, 8)
ZAHİR BİZİM
ÇÖLÜMÜZDÜR
Allah Resulü (s.a.v) döneminde Zahir isimli
bir sahabe vardı. Bu sahabe engelli olduğu için toplum içine çıkmaktan çekinir,
çölde yaşardı. Efendimiz (s.a.v) bu sahabeye çölde yetişen bazı meyve ve
bitkileri toplayarak Medine pazarında birlikte satmayı teklif etmiştir.
Efendimiz (s.a.v) Zahir’e pazarda
yardımcı olmanın yanında ona iltifatlarda da bulunmuştur. Bir defasında şöyle
buyurmuştur: “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” (Tirmizî, Şemâil,
120, Beyrut, 1406.)
Yine bir gün Zahir Pazarda Efendimiz’i (s.a.v)
beklerken, Efendimiz (s.a.v) ona arkadan sessizce yaklaşarak Zahir’in gözlerini
elleriyle kapatarak şakalaşır.
Efendimiz’in (s.a.v) o güne kadar
kimseye bu denli yaklaştığını görmeyen diğer sahabeler bu ilginç manzarayı
seyrederler. Efendimiz (s.a.v) etrafındakilere seslenerek:
“Bir kölem var. Satıyorum. Onu
benden kim alır?” diyerek şakasını sürdürür.
Bunun üzerine Zahir,
“Ey Allah’ın elçisi, beş para etmez
bir sakat köleyi kim satır alır?” deyince Efendimiz (s.a.v) şakasını o andan
itibaren sonlandırır ve bütün ciddiyetiyle etrafındaki kalabalığa seslenir:
“Ya Zahir, and olsun ki Allah ve
Allah’ın Resulü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni
seviyoruz.”
Bu kıssayı
her okuduğumda Efendimizin SAV merhametini hissedip ağlıyorum.
Cüzzamlılara uzun süre bakmayın!
Engellilere iyi davranmak, şefkatle muamele
etmek, onları utandırmamak, sevgiyle yaklaşmak Efendimiz’in (s.a.v) bizlere
tavsiyesi olmuştur.
Bedenindeki
engelden dolayı bir kimseye uzun uzun bakmamak, onu incelememek, onur kırıcı ve
rahatsız edici tavırlar sergilememek engelli olmayan her insanın, engellilere
karşı sorumluluğudur.
Unutmamak gerekir ki durumları onların tercihi
değil, Yaradan’ın takdiridir.
Konuyla
alakalı Efendimiz (s.a.v) “Cüzzamlılara uzun süre bakmayın.” (Heysemî,
Mecmeu’z-Zevâid, 5/100-101.) buyurmuştur.
Efendimiz
(s.a.v) bu sözleriyle engelli kimselere rahatsız edecek şekilde bakılmaması
gerektiğini bizlere tavsiye etmiştir.
****
Eğer Peygamber
Efendimiz SAV rüyama gelse ve şunu dese, o hal üzere ölmek isterdim:
“Celal’im yatalak
engelli olmana rağmen, ümmetime faydalı olmak için çırpınıyorsun, aferin sana!”
Allah’ım
bana nasip ettiğin herşey için binlerce hamdolsun. Allah’ım bana aşkını nasip
ettin, Habibine SAV ümmet eyledin, sağnak sağnak rızık verdin, binlere
elhamdülillah…
Efendimiz
SAV için yazılan güzel bir şiirle (Naat) yazımızı bitirmek istiyoruz:
Müseddes-i Na't-i
Şerîf-i Nebevî
Sultân-ı
rusül şâh-ı mümeccedsin efendim
Bîçârelere
devlet-i sermedsin efendim.
Dîvân-ı
İlâhî'de serâmedsin efendim.
Menşûr-u "le
amrük"le müeyyedsin efendim
Sen Ahmed
ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak'dan
bize Sultân-ı müeyyedsin efendim
Şeyh Galip
[1757-1799]
Celalin Penceresinden
Adamın dibisin dibi! Yüreğine sağlık..
YanıtlaSilEyvallah Erhan abi, teşekkür ederim.
Sil