20 Mart 2017 Pazartesi

Efendimiz SAV ve Engelliler


Efendimiz SAV ve Engelliler

 

Biliyorsunuz hidayet yolculuğum 2003’te Kuran’ın Türkçe Mealini okumamla başlamıştı. Her ayeti defalarca okuyarak altı ayda bitirmiştim. Ve dine susuzluğum iyice artmıştı.

 

Okuma yazma bilmeyen bir ümmi olan Hz. Muhammed’in SAV hayat öyküsünü çok merak ettim. Tanımak istedim. Piyasada o kadar çok çeşit kitap vardıki, şaşırıp kaldım.

 

İlahiyatçı komşum Efkan Vural hocamdan yardım istedim. Celal, ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okumalısın, diyerek iki cilt ansiklopedi verdi, bir ayda okudum.

 
Efkan Vural hocam ve ben - 2015 Ereğli

“Celal, öncelikle Kuran’ı ve hadisleri iyi okuyup öğrenmelisin ki, Peygamber Efendimizin SAV yolu demek olan ehli sünnet çizgisini kavrayasın ve kimler bu yolda anlayabilesin.

 

Celal, her yazar kendi görüşünden Peygamberimizi SAV anlatır. Eğer bir konuda kesin kaynak vermemişse, demek bu yazar böyle düşünüyormuş, diye okumalısın.” , demişti.

 

Yıllarca Efendimizle ilgili onlarca kitap okudum ve TV programları izledim.

 

Bir engelli olarak, engellilere olan davranışları beni hayran bıraktı… Şimdi yazıyı kısa tutmak için sadece birkaçından bahsetmek istiyorum:

 

GÖRME ENGELLİ SAHABİ ÜMMÜ MEKTUM

 

Efendimizin (sav)’nün Ümmü Mektum (ra)’la yaşadığı şu hadise ve sonrasında onun hakkındaki tasarrufları konu açısından çok dikkat çekicidir.

 


Allah Rasûlü (sav) bir gün Mekke’nin ileri gelen müşrikleriyle konuşuyordu. İslam hakkındaki sohbet iyice koyulaşmıştı. Tam o esnada âmâ sahabelerden biri olan Abdullah b. Ümmü Mektum, “Bana doğru yolu göster, ey Allah’ın Rasûlü!” diyerek çıkageldi.

 

Onun zamansız gelişi ve söze dalışına canı sıkılan Hz. Peygamber, yüzünü çevirip konuştuğu şahsa döndü ve “Söylediklerimde herhangi bir sorun görüyor musun?” diye sordu. Adam, “Hayır” diye cevap verdi.

 

İşte tam da bu esnada, Yüce Allah’ın şu ayetlerine muhatap oldu:

 

“(Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi! Sen nereden biliyorsun, belki o temizlenecek yahut öğüt alacak da bu öğüt ona fayda verecek! Kendini muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun! (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne!

 

Fakat koşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle ilgilenmiyorsun! Hayır, böyle yapma, şüphesiz bu ayetler bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır.”   (Abese suresi, 80/1–12)

 

Kutlu Nebi bu ilahî mesaja kulak vermiş, ondan payına düşeni fazlasıyla almış, (Allah’ın beni vesilesiyle azarladığı sahabi, diye ona takılırmış.) ve Ümmü Mektum’a sahabe içerisinde yüksek payeler vermiştir.

 

Öncelikle onu Mus’ab b. Umeyr ile birlikte Medine’deki Müslümanlara Kur’ân öğretmekle görevlendirmiş, (Buhari, Tefsir, A’lâ, 1) ardından onu, Bilal-i Habeşi ile birlikte Mescid-i Nebevi’nin müezzinliğine tayin etmiştir. (Buhari, Ezan, 11; Müslim, Salat, 8)

 

ZAHİR BİZİM ÇÖLÜMÜZDÜR

 

 Allah Resulü (s.a.v) döneminde Zahir isimli bir sahabe vardı. Bu sahabe engelli olduğu için toplum içine çıkmaktan çekinir, çölde yaşardı. Efendimiz (s.a.v) bu sahabeye çölde yetişen bazı meyve ve bitkileri toplayarak Medine pazarında birlikte satmayı teklif etmiştir.

 
SAV: Sallallahu Aleyhi Ve Sellem

Efendimiz (s.a.v) Zahir’e pazarda yardımcı olmanın yanında ona iltifatlarda da bulunmuştur. Bir defasında şöyle buyurmuştur: “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” (Tirmizî, Şemâil, 120, Beyrut, 1406.)

 

 Yine bir gün Zahir Pazarda Efendimiz’i (s.a.v) beklerken, Efendimiz (s.a.v) ona arkadan sessizce yaklaşarak Zahir’in gözlerini elleriyle kapatarak şakalaşır.

 

Efendimiz’in (s.a.v) o güne kadar kimseye bu denli yaklaştığını görmeyen diğer sahabeler bu ilginç manzarayı seyrederler. Efendimiz (s.a.v) etrafındakilere seslenerek:

 

“Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?” diyerek şakasını sürdürür.

 

 Bunun üzerine Zahir,

“Ey Allah’ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satır alır?” deyince Efendimiz (s.a.v) şakasını o andan itibaren sonlandırır ve bütün ciddiyetiyle etrafındaki kalabalığa seslenir:

 

“Ya Zahir, and olsun ki Allah ve Allah’ın Resulü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz.”

 

Bu kıssayı her okuduğumda Efendimizin SAV merhametini hissedip ağlıyorum.

 

Cüzzamlılara uzun süre bakmayın!

 

 Engellilere iyi davranmak, şefkatle muamele etmek, onları utandırmamak, sevgiyle yaklaşmak Efendimiz’in (s.a.v) bizlere tavsiyesi olmuştur.

 


Bedenindeki engelden dolayı bir kimseye uzun uzun bakmamak, onu incelememek, onur kırıcı ve rahatsız edici tavırlar sergilememek engelli olmayan her insanın, engellilere karşı sorumluluğudur.

 

 Unutmamak gerekir ki durumları onların tercihi değil, Yaradan’ın takdiridir.

 

Konuyla alakalı Efendimiz (s.a.v) “Cüzzamlılara uzun süre bakmayın.” (Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 5/100-101.) buyurmuştur.

 

Efendimiz (s.a.v) bu sözleriyle engelli kimselere rahatsız edecek şekilde bakılmaması gerektiğini bizlere tavsiye etmiştir.

 

****

 

Eğer Peygamber Efendimiz SAV rüyama gelse ve şunu dese, o hal üzere ölmek isterdim:

 

“Celal’im yatalak engelli olmana rağmen, ümmetime faydalı olmak için çırpınıyorsun, aferin sana!”

 

Allah’ım bana nasip ettiğin herşey için binlerce hamdolsun. Allah’ım bana aşkını nasip ettin, Habibine SAV ümmet eyledin, sağnak sağnak rızık verdin, binlere elhamdülillah…

 


Efendimiz SAV için yazılan güzel bir şiirle (Naat) yazımızı bitirmek istiyoruz:

 

Müseddes-i Na't-i Şerîf-i Nebevî

 

Sultân-ı rusül şâh-ı mümeccedsin efendim

Bîçârelere devlet-i sermedsin efendim.

Dîvân-ı İlâhî'de serâmedsin efendim.

Menşûr-u "le amrük"le müeyyedsin efendim

 

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,

Hak'dan bize Sultân-ı müeyyedsin efendim

 

Şeyh Galip [1757-1799]

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

2 yorum: