Kusurunu Söyleyen Dostları Olmalı İnsanın
Tek
kusursuz Allah’tır. Hepimizin az veya çok kusurlarımız vardır. Kimi insanların
ise kusurdan öte günah alışkanlığı vardır. İçki, kumar, zina, yalancılık
gibi…
Bu
imtihan dünyasında kusurlarımızı söyleyebilen dostlara ihtiyacımız var. “Dostum
sen iyisin, hoşsun ama keşke şu huyundan da vazgeçsen” diyenler gerçek dostumuzdur.
Ama
inşallah onlara gücenmeyelim, kırılmayalım ve nefsimizin avukatlığına soyunup
kendimizi temize çıkarmaya çalışmayalım. Hatayı itiraf etmek, Allah’ın affına
ulaştıran bir erdemdir. Şeytan ve nefsimiz hatamızı itiraf ettirmez ki affa
mazhar olamayalım.
Haklısın
dostum, iyi ki beni uyardın. Allah senden razı olsun, demeli, hatamızı görme
erdemi gösterebilmeliyiz. Efendimiz SAV bu konuda buyuruyor ki:
“Her
insan hata yapabilir, Hata yapanların en hayırlısı günahına tövbe edenlerdir”
Mesela,
dostumuzun sırtında bir böcek gördük mü hemen uyarırız değil mi? Böceği geçtik,
sırtına çıkmış zehirli bir akrep görsek, panikleyerek uyarmaz mıyız?
Neden
uyarırız, çünkü o sevdiğimizi akrep sokabilir ve belki de ölebilir.
Kısacık
dünyamızın harap olmasına sebep olabilecek akrebi görünce hemen uyaran insanlar,
neden ölümsüzlük diyarı ahiretimizi harap edecek şeyler için uyarmazlar?
Dostum
sen çok iyi bir dostsun, keşke içki de içmesen. Keşke övünme huyun da olmasa.
Keşke öfkeni yenip çabuk sinirlenmesen ve kırıcı sözler söylemesen. Keşke sen
de namaza başlasan gibi sözlerle bizi uyaran dostlar bizi gerçekten
seviyorlardır.
Bu
konuda yazıyı kısa tutmak adına internette rastladığım şu örneği paylaşmak
istiyorum:
Hayatını
Allah yolunda vakfetmiş ihlas sahibi bir din büyüğümüz Bediüzzaman Said Nursi
de ömrü boyunca karşılaştığı haksızlıklara daima güzel bir sabır ile sabretmiş,
herşeyin takdirini daima Allah'a bırakmıştır.
Yapılan haksızlıklarda nefsi adına bir karşılık vermemiştir. Hep Allah'ın beğeneceği şekilde bir tavır göstermiştir. Her olayın güzelliklerini ve rahmet yönlerini dile getirmiştir.
Allah'ın kendisini muhatap kıldığı her olayın ilahi bir lütuf
olduğunu, her musibette mutlaka bir nimet yönü bulunduğunu söylemiştir.
Yapılan haksızlıklarda nefsi adına bir karşılık vermemiştir. Hep Allah'ın beğeneceği şekilde bir tavır göstermiştir. Her olayın güzelliklerini ve rahmet yönlerini dile getirmiştir.
Allah'ın kendisini muhatap kıldığı her olayın ilahi bir lütuf
olduğunu, her musibette mutlaka bir nimet yönü bulunduğunu söylemiştir.
Bir
sözünde de kendisine yapılan haksız ithamların, hakaretamiz sözlerin
sabretmesinin sonucunda Allah'ın kendisine bir rahmete ve nimete çevirdiğini
şöyle anlatmaktadır;
Hâlimi, istirahatimi düşünen ve her musibete karşı sabır ile sükûtumu garip bulup şaşıran dostlarımın şöyle bir sualleri var ki:
"Sana gelen zahmetlere, sıkıntılara nasıl tahammül ediyorsun? Halbuki eskiden çok hiddetli ve izzetli idin, çok az bir hakarete tahammül edemezdin?"
Hâlimi, istirahatimi düşünen ve her musibete karşı sabır ile sükûtumu garip bulup şaşıran dostlarımın şöyle bir sualleri var ki:
"Sana gelen zahmetlere, sıkıntılara nasıl tahammül ediyorsun? Halbuki eskiden çok hiddetli ve izzetli idin, çok az bir hakarete tahammül edemezdin?"
İki
sene evvel benim hakkımda bir müdür sebepsiz, gıyabımda küçük düşürücü,
hakaretli sözler söylemişti. Sonra bana söylediler. Bir saat kadar Eski Said
damarıyla müteessir oldum.
Sonra Cenab-ı Hakk'ın rahmetiyle şöyle bir hakikat kalbe geldi, sıkıntıyı izale edip, o adamı da bana helâl ettirdi. O hakikat şudur:
Sonra Cenab-ı Hakk'ın rahmetiyle şöyle bir hakikat kalbe geldi, sıkıntıyı izale edip, o adamı da bana helâl ettirdi. O hakikat şudur:
Nefsime
dedim: Eğer onun tahkiri ve beyan ettiği kusurlar, şahsıma ve nefsime ait
ise; Allah ondan razı olsun ki, benim nefsimin ayıplarını söyler.
Eğer doğru söylemiş ise, beni nefsimin terbiyesine sevk eder ve gururdan beni kurtarmaya yardımdır.
Eğer yalan söylemiş ise, beni riyadan ve riyanın esası olan yalancı şöhretten kurtarmaya yardımdır. Evet ben nefsim ile barışmamışım. Çünkü terbiye etmemişim.
Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse; ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir. Eğer o adamın hakareti, benim imana ve Kuran'a hizmetkârlığım sıfatıma ait ise, o bana ait değil.
O adamı, beni istihdam eden Sahib-i Kuran'a havale ediyorum. O Aziz'dir, Hakîm'dir.
Eğer doğru söylemiş ise, beni nefsimin terbiyesine sevk eder ve gururdan beni kurtarmaya yardımdır.
Eğer yalan söylemiş ise, beni riyadan ve riyanın esası olan yalancı şöhretten kurtarmaya yardımdır. Evet ben nefsim ile barışmamışım. Çünkü terbiye etmemişim.
Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse; ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir. Eğer o adamın hakareti, benim imana ve Kuran'a hizmetkârlığım sıfatıma ait ise, o bana ait değil.
O adamı, beni istihdam eden Sahib-i Kuran'a havale ediyorum. O Aziz'dir, Hakîm'dir.
Allah hepimize
kusur ve hatalarımızı cesaretle söyleyebilen dostlar versin. Ve bizi uyaran o
gerçek dostlarımıza da darılmadan hatasını kabullenebilen selim bir kalp nasip
etsin.
Celal Çelik / Ankara ( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder