19 Nisan 2015 Pazar

Bir Kutlu Doğum Yazısı


Bir Kutlu Doğum Yazısı


 

Yarın 20 Nisan 2015 Pazartesi. Tevafuk’a bakın ki, Peygamber Efendimiz de 20 Nisan 571’de sabaha karşı dünyamızı şereflendirmiş ve o gün de bir Pazartesi günüdür. 

 


Sanırım 2008 yılıydı, üye olduğum e-mail gruplarından birinden bir mail geldi. Kutlu doğum haftasındaydık. Üniversitede İlahiyat okuyan gencin birine ait ekte bir mp3 vardı.

 

Genç kendisi bir makale yazmış ve onu seslendirmişti. Fakat mail başkasından geldiği için gencin kim olduğunu hiç öğrenemedim.

 

O kadar beğendim ki, defalarca dinledim ve makaleyi dinleyerek bilgisayarda Word’e aktardım. Sonra o mp3 ü video yaptım, youtube’a yükledim. Makaleyi birçok gruba da email attım.

 

Sanırım dolaşa dolaşa mail, Diyanet’e kadar gitmiş ki, bir Cuma hutbesinde o makaleden cümleler okundu. Allah o gençten razı olsun.

 

Şimdi, o güzel makaleyi paylaşmak istiyorum:

 

O (s.a.v) ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLDİ.

 


Vahyin kesilmesiyle kararan dünya ufkuna, miladi 571 yılında müjdelenen şafak doğdu. 2 Cihan efendisi, Hatem-ül enbiya, Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa dünyaya teşrif etti.

 

Gaye ve idealden yoksun insanlık, küfrün zifiri karanlığı içerisinde boğuşup çileler çekerken, O çorak gönüllere alemlere rahmet olarak doğdu.Varlıkların iftihar kaynağı Allah'ın sevgili kulu, ufuk peygamberin kutlu doğumu, Cenab-ı Hakk'ın bizlere en büyük ihsanı ve lütfu , cihana bir muştusu...

 

Allah kendilerine, kendilerinden Allah'ın ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle müminlere büyük bir lütufta bulunmuştu.

 

O insanlığa gönderilmiş rahmet elçisi, O'nun yeryüzünü şereflendirmesi topyekün insanlığın da yeniden doğumu ve dirilişi.

 

Hayat O'nunla anlam kazandı, Çünkü O ilahi terbiyenin ilbiğinden geçerek insanlığa güzellikler sunan model insan, insanlığın son klavuzu, Huzur ve saadet yurdunun rehberi, Ufuk Peygamber, Kutlu Nebi, O aklın, ilmin, ahlakın, sabır ve vefanın, güçlüyken müşfik olmanın, haklıyken özveride bulunmanın, haksızlığa karşı gür sedanın, aklın ve imanın önündeki engellere karşı, yüreğini ortaya koymanın adı...

 

O'nun şan ve şerefini, izzet ve makamını, diller kalemler anlatmakla kıymet kazanır. O'nu en güzel anlatan Rabbimiz Allah'tır. Annemiz Hz. Ayşe biricik hayat arkadaşı Peygamber'imizi “O'nun ahlakı, yaşayışı Kur'an'dı” ifadesiyle özetlemektedir. O'na bakan Kur'an'ı, Kur'an'a bakan O'nu görür.

 

“ (Resulum!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya suresi:107). O, müjdeci, alemlere rahmet, nur saçan bir kandil. Biz insanlık O'na çok şey borçluyuz. İnsanlık gerçek medeniyeti O'nunla tanıdı, O bize yüce yaratanımız Allah'ın varlık ve birliğini, ve ebedler ülkesine seyahatimizi öğretti.

 

O bize insanı insan yapan değerleri yaşayarak gösterdi, kendimizi bilmenin ve bulmanın sevincini tattırdı. Hayat iksiri vahyin ışığını gönüllerimize O saçtı. İyiyle doğruyu, güzelle çirkini O'nun penceresinden bakarak daha berrak görme şansına sahip olduk.

 

Bu açıdan günümüz insanının O'nun örnekliğine, manevi önderliğine, O'nu tanımanın, O'nu sevmenin sağlayacağı güven ortamına, o kadar ihtiyacı varki... İnsanlığın başına gelen hertürlü şiddet ve felaketin ardında O'nun rahmet ikliminden uzaklaşma , O'nun sevgi ve merhamet esintilerini gönüllere taşıyamama vardır.

 

Yunus Emre'nin dilindeki Aşk Peygamber'ini, Mevlana'nın dilindeki Rahmet Peygamber'ini, Ahmet Yesevi'nin dilindeki Hikmet Peygamber'ini, Hacı Bektaş-ı Veli'nin dilindeki Sevgi ve Şevkat timsali Peygamber'i, yeniden keşfetmeye ve bu keşfimizi toplumun bütün katmanlarına açmaya ihtiyacımız var. O'na kim itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur.

 

Tabiatı hoyratça kullanıyoruz. Bu açıdan O'nun alem tasavvuruna, tabiat sevgisine, tabiatı okşayan mübarek elini hissetmeye ihtiyacımız var. Toplumsal dokularımız çözülmeye başladı. O'nun toplumu gergef gergef ören, sevgi ve rahmet ağını yeniden okumaya ihtiyacımız var.

 

O'nun Hz. Hatice validemizle arkadaşlık ve dostluk temeli üzerine bina ettiği aile yapısını, sevgi, ilgi ve bilgi dolu ehlibeytini okumaya, “Kadınlara hayırla muamele edin, Onların sizin üzerinizde hakları vardır.” diye haykırışını duymaya, dost, komşu ve

arkadaş olarak O'nun ortaya koyduğu örnek ilişkileri, satır satır okumaya ihtiyacımız var.

 

Bilgi, kültür, sanat ve estetiğe uymayan, yarışma ve filmlerle zihinleri, gönülleri kirletilmeye, madde bağımlılığı, satanizm ve misyonerlik gibi zararlı akımların bataklığına itilmeye çalışılan gençliğin, Sevgili Peygamber'imizin kılavuzluğuna ihtiyacı var.

 

Özellikle büyük şehirlerimizde, küçücük tebessüme, şevkatle uzanan ellere hasret, gözlerinde çaresizlik, yüreklerinde hüzün, bir umut hatırlanmayı bekleyen, çocukluklarını kaybeden sokak çocuklarına el uzatmak için, “Yetime sahip çıkan cennette benimle olacaktır.” diye haykıran Sevgili Peygamber'imizin mesajına kulak vermeye ihtiyacımız var.

 

İşçi hakkına önem veren Kutlu Nebi'nin “Yanınızda çalışanlarınız sizin kardeşlerinizdir, yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz. Emeklerinin hakkını, alın terleri kurumadan veriniz.” diyen çağrısını anlamaya ihtiyacımız var.

 

Kan, terör, intihar ve savaşların pençesinde inleyen dünyamızın, kin nefret ve intikamı sevgi ve muhabbete dönüştüren sevgili Peygamber'imizin sıcak soluğuna, rahmet yüklü mesajına ihtiyacı var.

 

Mekkedeyken hertürlü kötülüğe engel olmak amacıyla, erdemliler topluluğunda yer alışını, hiçbir kötülüğe bulaşmadan haksızlığa karşı mücadeleyle geçen nezih gençliğini yeniden okumaya ihtiyacımız var.

 

Ebu Kubeys dağından yaptığı çağrıyı, cahiliye toplumuyla mücadelesini, Erkam'ın evindeki toplantılarını, muhasara altına alınmasını, Habeşistana hicreti, Medineyi arayışını, Taif'te taşlanışını ve yaralar içinde “Allah'ım onlara merhamet et, çünkü onlar bilmiyorlar.” deyişini hatırlamaya ve iliklerimize kadar hissetmeye ihtiyacımız var.

 


Medine'ye hicretini, Evs ve Hazreç kabilelerinin yıllar yılı süren kavgalarına son verip, Ensar ve muhaciri birbirine kardeş kılışını anlamaya ihtiyacımız var. O'nun eğitiminden geçen ve herbiri bir yıldız, insanlığı aydınlatan birer meşale olan ashabını tanımaya ihtiyacımız var.

 

Hz. Ebubekir'in dostluğunu ve sadakatini, Hz Ömer'in hikmet ve adaletini, Hz Osman'ın iffet ve hayasını, Hz Ali'nin ilim ve cesaretini günümüze taşımaya ihtiyacımız var. Herbiri bir destan olan Bedir, Uhud, Hendek, Hayber ve Tebuk'u okuyup anlamaya ihtiyacımız var.

 

Yahudileri de içine alan Medine sözleşmesini, Necranlı hıristiyanlara Mescid-i Nebi’yi ibadet mekanı olarak tahsis edişini, Hudeybiye'de sulh için gösterdiği çabayı, Mekke'nin fethinde Ebu Sufyanı ve Amcası Hz Hamza'nın katili Vahşi de dahil herkesi affedişini, Huneyn'de aldığı ganimetleri fakirlere dağıtışını, Veda haccını, İnsanlık tarihine altın harflerle yazılması gereken Veda Hutbesini, “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir, Hepiniz Adem'densiniz. Adem de topraktandır.” deyişini, “Kadınlara hayırla muamele edin, Onların sizin üzerinizde hakları vardır.” diye haykırışını, ve nihayet En yüce dosta gidiyorum diyerek dünyaya veda edişini......

 

Hülasa, yolunu şaşıran bütün yüreklerin Hz. Muhammed (S.a.v.) 'in kılavuzluğuna ihtiyacı var. Yoluna şaşırmamışsa da ihtiyacı var, istikamet üzere yoluna devam edebilmek için... Yoluna devam edenin de O'na ihtiyacı var, zira doya doya ilahi aşkın verdiği manevi zevki tadıp hayatın son noktasına kadar gidebilmek için...

 

Ya Rasulallah biz Sen'i çok sevdik. Sevgililerin Sevgilisi kıldık. Sahip olduğumuz, hayal ettiğimiz herşeyden çok sevdik. Çocuk, ebebeyn, eş ve hatta kendi nefsimizden bile... Sen'inle buluşan ruhumuz gerçek sevgiyi buldu, vuslata erdi. İlk günden beri gözlenen ve her daim özlenen Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem.

 

Dillerde ve gönüllerde O'nun ismi, duvarlarımızda Ravza ve Mescid-i Nebi resmi., semalarda yankılanan ezanlarda Muhammed Rasulullah.... Her ismin anıldığında dudaklarda salavat. O'nu öyle sevdik ki çocuklarımıza Ahmed, Mehmed, Mahmud ve Mustafa diyerek O'nu hatırlatacak isimler verdik. Kültürümüzde Peygamber'imize duyulan muhabbetin sembolü ve simgesi Gül adını kızlarımıza Gülben, Gülay, Gülcan, Gülşen, Ayşegül, Fatmagül, Nurgül ... diyerek Peygamber'imizin sembolü ile birleştirdik.

 

O'nu öyle sevdik ki, edebiyatımızda O'nu anlatan Naatlar, Mevlit... gibi eserler kaleme aldık. O'nun ismini levhalar halinde duvarlarımıza astık. Yunus gibi O'nun özlemiyle yandık. “Arayı arayı bulsam izini, İzinin tozuna sürsem yüzümü , Hak nasip eylese görsem yüzünü, Ya Muhammed canım arzular seni, .”

 

Peygamber'imizi sevmek, O'nu anmak, O'nu hatırlamak, daha önemlisi O'nu anlamak, O'nun temsil ettiği aşkın değerler bütününü hayatımıza yansıtabilmek, O'nu hayatımıza ışık tutan bir meşale yapabilmek...

 

İşte Peygamber'imizin dünyaya teşrif ettiği günün yıldönümünde, hafta boyunca O'na duyulan sevginin ifadesi olarak ülkemizde O'nu anlamaya dönük toplantılar, merasimler düzenlenmekte mevlitler okunmakta. Bu haftanın adı Kutlu Doğum Haftası. .

 

Ülkemizin heryanında kutlanan bu Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri heryıl artan bir coşku ve heyecanla farklı etkinlerle devam edecektir....

 

***

 

Derviş gönüllü ÜNİVERSİTELİ Gencin PEYGAMBERİMİZİ Sav ANLATAN BU MAKALESİNİ KENDİSİ FON MÜZİĞİ EŞLİĞİNDE SESLENDİRMİŞ. Acizane bu mp3’ü resimlerle video yaptık. Dilerseniz DİNLEYEBİLİRSİNİZ: (13 dk)

 


 

***

 

Anmak, hatırlamak çok güzel. Fakat sadece anmakla kalmayalım. Peygamberimiz SAV şöyle yapardı demek yerine, o sünneti hayatımızda yaşayarak gösterelim. Söylediklerimiz tesir etsin.

 


Bir de çok salavat getirelim. Biliyorsunuz Allah salavat getirmeyi ayetle emrediyor. Zaten yapmalıyız ama geçen televizyonda bir hocadan şunu dinledim:

 

Salavatın kelime anlamı desteklemek, yardım etmek demektir. Peki salavatla nasıl destekliyoruz. Allah’ım, Efendimizin şefaat dairesini genişlet, diye dua etmiş oluyoruz.

 

Ve aslında salavat getirerek şefaat edilecekler listesine adımızı yazdırmış oluyoruz, dedi.

 

“Kim sabah ve akşam bana on defa salavat getirirse, Kıyamet Günü şefaatim ona ulaşır.” (Taberani)

 

“Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”

 

Manası: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle.(Rahmet et, selametlik ver.)

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder