Düşüncelerimizde Gizlenen Esrarlı Kuvvet
Efendim bu
başlık, son Mesnevihan (Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi’yi her yönüyle en iyi bilen kişi) sevgili Hayat Nur Artıran
Hanımefendi’nin “Aşk Bir Davaya Benzer” isimli kitabındaki bir bölümün adıdır.
Evet bu yazıda çok çok önem arzeden “Düşünce” den
bahsedeceğiz. Yazıda sevgili H. Nur Hanımın kitabından çokca alıntılar
yaptığımız için bu başlığı tercih ettik.
Şimdi Nur Hanımın kitabındaki Düşünce bölümünün
girişi şöyle başlıyor:
DÜŞÜNCELERİMİZDE
GİZLENEN ESRARLI KUVVET
“Aslında insanın aradığı her şey, her şekil, her suret sadece
düşüncelerden meydana gelir.
O nedenle, iyi, güzel şeylerden başka bir şey düşünme!
Çünkü düşünce, suret dokumasının ipliğidir.”
“Beden topraktan yaratılmıştır. Düşünceler tohum gibidir,
ne ekersen onu biçersin.” Hz.
Mevlana
Maddi manevi tüm yaşantımızı yönlendiren,
bizleri mutlu, mutsuz, başarılı, başarısız, kul veya sultan eden, insani,
hayvani cümle duyguların merkezinde sadece düşünceler vardır.
İnsanı bir anda Arş-ı Ala’ya çıkaran düşünce, aynı
hızla esfel-i safiline de düşürebilir. Kainatta var olan her şey, külli ve cüzi
düşüncenin yeryüzüne yansıyan farklı görüntüleridir.
Hz. Mevlana, Mesnevi’de, “Ey insan sen bir
düşünceden ibaretsin. Gerisi et, kemik, kıldır” der. Fakat burada sözü edilen
düşünce de salt faydasız, kuru bir düşünce değildir.
Çünkü hayvanların da kendine göre bir düşünce
mekanizması vardır. Onlarda akıl ve düşünceleri sayesinde bu alemde yaşarlar.
Muhyiddin Arabi Hazretleri “İnsan konuşan hayvandır” der.
Bu çerçeveden bakıldığında, insanı hayvandan
ayıran tek şey, sadece hüsn-ü zandır. Yani tümüyle Rabbani olan pozitif
düşünce.
Çünkü düşünce vardır rahmani, düşünce vardır
hayvani…İnsandaki sesi, sözü kıymetli ve özel kılan, o sözleri meydana getiren,
güzel düşüncelerdir.
“Ey insan, sen bir düşünceden ibaretsin. Gerisi
et, kemik, kıldır.” Beyitindeki asıl maksat da güzel bir düşünceyle doğmayan
her şeyin hayvanlık vasfı olduğudur.
Zaten arz ettiğimiz beyitin devamında, “Eğer
düşüncen gül ise sen gül bahçesisin. Diken ise ateşe atılacak odun gibisin.
Eğer gülsuyu gibi latifsen, hoş kokuyorsan, insanlar seni başlarına,
yanaklarına sürerler. Eğer pis kokuyorsan seni dışarı atarlar.”
Ayrıca bu beyitlerden düşüncelerimizin hoş veya
nahoş kokulara sahip olduğu da çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Bildiğin üzere Peygamber Efendimiz (sav), bir
hadis-i şeriflerinde, “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi” diye buyurmuştur.
Bunlardan biri güzel kokudur.
(Peygamber Efendimiz SAV -Veysel Karani- Yemen taraflarından bana güzel kokular geliyor, demiştir.)
Kitapta olan bu yazıyı Word’e aktararak bana
yardımcı olan dostum İbrahim Oğuz’a
çok teşekkür ederim. Üstelik çalışan tek kası başparmağı ile tek tek harflere
tıklayarak yazdı. Allah razı olsun.
Kafamıza
gelen düşünceler üç çeşitti. Rahmani, nefsani, şeytani…
Rahmani düşünceler insana ferahlık verir, kendini
iyi hissettirir. Mesela, şu hasta komşuma bir hediye alıp gideyim moral vereyim,
gibi içimizden gelen sesler rahmanidir.
En mühimi şeytani düşüncelerdir ki, insanı
huzursuz eder, sıkıntı verir ve olumsuz, negatif düşünmeye sevk eder, neticede büyük
günah su-i zanna düşürür.
BU KONUDA
BİR ANIM:
Ben emekli
olmadan önce bir sabah babam tekerlekli sandalyede yine işe getirdi. Babam
sandalyeyi iterken hergünkü gibi iş arkadaşlarıma selam verdim.
Çok sevdiğim
bir arkadaşım bana bakmadı, suratı asık gibiydi. O gün akşama kadar türlü
şeytani düşünceler sıkıntı verdi, negatif düşündürdü.
Dün ben ona, ne
kadar çok kahve içiyorsun, demiştim. Kesin bana küstü, tavır aldı, gibi sui zan
ettim.
Biliyorsunuz
şeytanın amacı suizanna düşürüp sevaplarımızı eritmek ve özellikle eş ve
dostların muhabbetini, sevgisini azaltmaktı…
Eğer
vaktiniz varsa Sui Zan’la ilgili yazımızı tekrar okuyunuz:
Sonunda akşama
doğru arkadaşın odasına gittim, izin almış, çıkmış. Tabi sabaha kadar yine
negatif düşüncelerle boğuştum.
Sabah
güleryüzle selamımı aldı ve mukabele etti. Ben dünkü tavrını sordum. İnan
görmedim, dedi.
Dün dişim çok
ağrıyordu, bende kulaklıkla klasik müzik dinleyerek ağrıyı unutmaya
çalışıyordum. Öğlen de izin aldım, dişçiye gittim dostum, dedi.
(Helallik almazsak mahşerde
Cenab-ı Allah kazandığımız sevapların bir kısmını alıp suizan ettiğimiz insana
verecek. Suizan kul hakkıdır çünkü.)
İLLA ZİKİR
Sevgili değerli bilge kamil insan, Mevlevi Hayat Nur Artıran Hanımefendi
bir TV’de sohbetinde bu konudan şöyle bahsetti:
“İzleyenlerden
gelen bir soruda izleyici içten gelen seslerden sordu ve çözüm istedi. Nur
hocam, İçimizden gelen bizi huzursuz ve mutsuz eden sesler şeytanidir, çünkü
rahmani olan sesler, asla insanı mutsuz etmez, bilakis insana huzur ve
sükunet verir, dedi.
Bunlar
şeytani vesveselerdir ve arı sürüsüne benzer. Kaçtıkça kovalarlar. Arı
sürüsünden kurtulmanın yolu suya dalmaktır. Arılar suya giremezler.
Tasavvufta
suyun manası zikirdir. Vesveseden kurtulmanın çaresi Allah’ı zikretmektir. İlla ZİKİR, ZİKİR, ZİKİR... Ayette Rabbimizin dediği gibi:
“Eğer
şeytandan gelen bir vesvese seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü O, her
şeyi işitir, her şeyi mükemmel tarzda bilir.” (Fussilet
suresi, 36. ayet)
Zikir
sadece ele tesbih alıp Allah Allah Allah ... demek değildir. Zikir, anmak, hatırlamak
demektir.
Namaz
zikirdir, Kuran okumak, dua etmek, dini kitap okumak, dini sohbet dinlemek,
hatta dini film izlemekte zikirdir.
Maksat şer olan cümle işlerden ayrılıp hayra,
dolayısıyla huzura yönelmektir. Yani, iyi, güzel, doğru, hayırlı olan cümle
işlerimiz bir zikirdir.. ”
ŞEYTANIN AMACI:
Evet,
şeytan insanı huzursuz ederek ibadetten uzaklaştırmak için vesvese verir.
Vesvese, önem verilmediğinde kaybolur. Sabun köpüğü gibi sönüverir.
Fakat bunların şeytandan olduğunu bilmediğimiz zaman, sanki
aklımıza gelen düşüncelerin, hayalimize gelen ebepdışı resimlerin irademizle
oluştuğunu sandığımız vakit problem başlıyor.
O
düşüncelerin şeytanın fısıltıları olduğunu bilemediğimizde, sanki hakikatmış
gibi kalbimiz rahatsız olur ve kurgu senaryoları üretiriz, ortada hiç birşey
yokken büyüttükçe büyütürüz.
Vesvese hastalığına yakalanmamak için ise tedbirli olmalıyız.
İşin ilk önlemi, bilmektir. Vesveselerin kaynağı şeytandır.
Şeytanın amacı insanı huzursuz edip bıktırmaktır ki, ibadetten uzaklaşsınlar. Bilen
vesvese etmez.
Bazen de vesveseler günlük hayatımızda dostlarımız hakkında gelir.
Şeytanın amacı sevgiye muhabbete zarar vermektir ki, toplumda kin, haset,
nefret, kışkançlık ve suizan oluşsun…
Suizan, yani bu vesveselerle gerçekte hakikat olmayan bir şeyi
kötüye yorarız ve doğru kabul ederiz ve muhatabımız hakkında kötü düşünceler
oluşur.
Suizan etmek kul hakkıdır ve büyük günahtır. Uyanık olalım.
Hüsnüzan (Pozitif düşünmek) ise sevaptır.
DÜŞÜNCELER TOHUMDUR
Hz. Mevlana “İnsan düşünceden ibarettir, gerisi et, kemik, kıldır.”
Der.
H. Nur Artıran Hanımefendi bir sohbetinde diyor ki: İnsan topraktan
yaratılmıştır. Her düşünce bir tohumdur. Her düşünce beden toprağına ekilir. Ne
ekersen onu biçersin.
Hz. Mevlana, eğer ayağına diken battıysa, günün birinde sen
ekmişsindir. Eğer sana gül verdilerse, onun tohumunu da sen ekmişsindir, der.
Zaten biliyorsunuz Peygamber
Efendimiz SAV:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman
etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş
olmazsınız. " , der.
Sevgili Peygamberimiz SAV, İslam'a göre her işin başı ve ahiretin
yegane geçer akçesi olan iman ile sevgi
arasındaki bağı en çarpıcı biçimde bu hadisinde dile getirmiş
bulunmaktadır.
Afüvv (Affedici) ve Gaffar (tövbe edenin günahlarını
affedip örten) olan Cenab-ı Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmalı ve biz imanlı müslümanlara
da yakışan affetmektir.
Muhabbetimizi
engellemek isteyen şeytana fırsat verip sevindirmemeliyiz. İyi geçinmek
ibadettir. İyi geçinmek için görmezden gelip hata örtücü olmalıyız.
Aslında daha yazacak çok şey var fakat yazı çok
uzadığı için burada bitiriyoruz.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder