Musiki
ibadettir ama hangi musiki?
Hayatımı anlattığım kitapta ( http://celal1973kimdir.blogspot.com/ ) anlattığım gibi 2002’de hidayete erdikten
sonra hayatımda bir çok şeyi değiştirdim.
Hayatımı anlattığım
kitabı
yazılarımda sık sık vurguluyorum. Okuyanlar, hayatınızdan çok dersler çıkardık,
diyorlar. Bu yüzden çok kişinin okuyup istifade etmesi için acizane
bahsediyorum. İnşallah sıkılmadınız.
Evet hayatımda pek çok değişiklik yaptım.
Mesela, sigarayı bıraktım. Televizyonda, sokakta olsun, çıplaklık
içeren şeylere bakmama ve teyemmüm ile oturduğum yerde de olsa NAMAZ kılma kararı aldım.
Evet 2003’te hidayetimden sonra hayatımda yaptığım
değişikliklerden biri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla
dinlediğim stresimi artıran arabesk müziğini bıraktım.
On yıldır sanat müziği dinliyorum hamdolsun. (2014)
İnternetten indirerek binlerce şarkılık bir TSM arşivi yaptım. TSM dinleyerek
ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.
Aslında benim TSM sevgim nereden geliyor biliyor
musunuz? Biz seksenlerde haziranda okul kapanınca memleketimiz Ereğli’ye
giderdik. Orada yaz akşamları bağ evinde terasta dedem,
radyosundan hep TSM açar, beraberce dinlerdik. O nağmeler hem ruhuma, hem
gönlüme işlendi.
TSM insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç bir
ülkesi böyle bir müziğe sahip değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedavi
amaçlı kullanıldığını biliyor muydunuz? Her makam
ayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.
TSM dinleyicileri
genelde nazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM dinleyenlerin adi suçlara
karıştığı hiç görülmemiştir.
İnşallah çocuklarımıza, yeğenlerimize bol
bol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi dinlemezler, ama
arabaya binince radyodan veya CD’den bir TSM müziği açalım. Kulakları bu
nağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarına
rücu ederler inşallah.
Musiki bir ibadettir ama hangi musiki? Bu konuyla ilgili
sevgili Mevlevi Hayat Nur Artıran hocamızın bir röportajından ilgili bölümü
aktarıyorum:
Hazreti
Mevlânâ’ya göre musiki Cenabı Allah’ın sesini sembolize etmektedir. İşte o sema ayini sırasında
semazen Cenabı Hakkın sesini duyar, vecde gelir ve dönüp sema etmeye başlar.
Sema niçin Cenabı Allah’ın sesini sembolize etmiştir?
ARTIRAN: Araf suresi 172. ayetinde “Elestü bi Rabbeküm” hitabında “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demiştir. Ve bütün ruhlar da “belâ” derler. “Evet, sen bizim Rabbimizsin” diye tasdik ederler. Mevlânâ Hazretleri “O gün Kâlu belada o sesi duymayan, o cemali görmeyen bir kişi varsa ben imansızım” der.
O kadar büyük bir yemindir bu. Demek oluyor ki o
Elest hitabında yaratılan ve yaratılacak herkes Cenab-ı Hakkın sesini işitip, cemalini
görmüştür.
Hazreti
Mevlânâ’dan bahsederken Mevlevi müziğinden bahsetmeden olmaz. İslâmiyette
müziğin yeri nedir?
ARTIRAN: Hani müzik ruhun gıdasıdır derler ya, işte pirimiz der ki musikiden alınan zevk, ruh bir anda o Elest de Rabbinin sesini duymuş gibi zevk alır, sesini hatırlar, o anı hatırlayarak vecde gelir ve mutlu olur, semaya başlar.
Mesnevi’de şöyle geçer.” Gönül ehli kişiler
musiki nağmelerini gökyüzünün dönüşünden ve gökyüzündeki meleklerin tespih
sesinden almışlardır. Dede Efendiler, Zekayi Dedeler, Itriler hem kalbini Hakka
açmış, hem de kulağını Allah’a vermişler.
“O gökyüzü âşık olmasaydı, aşkından dönmeseydi
başı döner yere düşerdi” diyor pîr. Gökyüzü âşık, gökyüzü aşk ile dönerken
onunda bir zikri var. Kâinatta Allah’ı zikretmeyen bir zerre var mıdır ki?
Zaten bir Kur"an ayetidir. Yaratılan her şey kendi dilleri ile
Allah"ı zikrederler.
Her şey kendi dilleri ile Allah’ı zikreder diyor
Muhittîn Arabi Hazretleri. Ve gökyüzünün zikrini duyuyorum, diyor. Mesnevi
beytinde diyor, bunu. Onun için musikiye bazı insanlar hoş bakmış bazıları da
hoş bakmamıştır.
Musiki
denilen şey âşığın aşkını, fasığın fıskını artırır. Bu hangi niyetle dinlediğine bağlıdır.
(Yani TSM
benim ibadet aşkımı artırırken, sözleri şeytanın telkini olan şarkılar da,
günahkarın günahını artırır... Kahpe felek, kötü kader, içelim, hepsi senin mi,
doldur meyhaneci... vs... )
Hazreti Mevlânâ şöyle diyor: “Ben Ut sesinde Ente
Hasbi, Ente Kâfi ya Vedud” sesini duyuyorum. (Ey sevgili, sen bana yetersin,
sen bana kâfisin, başka bir şey istemem)
Ud sesi de Ney sesi gibi ilahi midir?
ARTIRAN: Bir kere ud’u Fârabi
Hazretleri bulmuştur. O zaman da çok kişi buna karşı çıkmıştır. “Bu nefsin
hoşuna giden bir şeydir, bu şeytan aletidir” demişledir.
Hazreti Farabi de “Ben size bunu ispat edeceğim”
diyor. Ve “Develere 40 gün tuz yedirip hiç su vermeyin” diye tembihliyor. “40
gün sonra develeri su kenarına getirin, ben de udumu çalacağım. Eğer develer su
içmezlerse benim ud’um Rabbanidir. Eğer develer suya saldırırsa benim ud’um
şeytanidir” diyor.
Ama hiçbir deve ut sesini duyunca su içmemiş.
Bunun üzerine Farabi Hazretleri “İşte hayvan hayvanken benim ud’umdaki Rahmanın
sesini duyuyor da siz insan olduğunuz halde duyamadınız” diyor.
Tabiî ki baş kulağı duyanlar anlar bunu. Hayvan
hayvanken kaval duyunca ottan başını kaldırıyor da, sen ki eşrefi mahlûksun şu
otlardan başını kaldıramadın. (H. Nur Artıran)
Güzel bir ud
dinletisi:
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Celal Bey, çok güzel bir yazı olmuş. İnşallah dinlediğimiz musiki nağmelerinde Hak sesini duymak nasib olur. Hz. Mevlâna'nın rebab sesinde duyumsadıklarını anlatan bir rubaisini sizinle paylaşmak isterim;
YanıtlaSil"Rebâb, İsrafil’in nefesiyle seslenmede. Bu yüzden ki, rebâbın sesi, (aşk ateşi ile) kavrulan gönülleri diriltir. Onlara yeniden can verir, onları gençleştirir. Zamanın iyi ettiği sevgi yaraları kanamaya başlar, batıp yok olan sevdalanan küçük balıklar gibi, bir bir suyun dibinden yukarıya çıkarlar."
Şefik Can, Rubaîler, 86