Hikmet
arayışları
Bilmiyorum yazıların üzerinde düşünüyor musunuz?
Yoksa sadece okuyup geçiyor musunuz?
Acizane bendeniz inanmadığım ve tatbik etmediğim
hiçbir şeyi yazmıyorum. Geçtiğimiz yazılarda ‘Sebepler Perdedir’ ve ‘Allah
hikmetsiz iş yapmaz’ isimli yazılar paylaşmıştım.
Evet
orada da dediğim gibi, Allah başımıza gelen sıkıntı, bela, kaza, hastalık gibi
hiçbir olayı hikmetsiz yaratmaz. Hikmet
demek, gizli manevi sebep demektir.
Allah
Kuran’da bizden onlarca ayette aklımızı kullanmamızı istiyor. Yani olayların
hikmetini düşüneceğiz ve ona göre halimizi düzelteceğiz.
Acizane ben başıma gelen her olayın hikmetlerini
düşünürüm. Geçen Ereğli’de akülü sandalyemin tekeri patladı. Maddi sebebi,
dikenlerin üstünden farketmeden geçmemdi.
Gece evde işin hikmetini düşündüm. Aklıma geldi
ki, ogün ben babamı üzmüştüm. Allah beni böyle cezalandırmıştı. Gece gözyaşıyla
tövbe-istiğfar ve dua ettim.
Ben işin diğer bir hikmetini de şöyle düşündüm.
Allah, zerre miktar hayrın ve şerrin hesabının olacağı mahşer gününe
bırakmadı... Bunun cezasını dünyada verdi.
Peygamber Efendimiz SAV buyuruyor:
“Bir mümine yorgunluk,
ağrı, kaygı, hüzün, gam, eza isabet etse, hattâ ayağına diken batsa,
günahlarına kefaret olur.” [İbni Hibban]
Geçenlerde
facebookta şöyle bir kıssa gördüm ki, hikmet konusunu pekiştiriyor:
Adamın
biri bir pislik böceği görür.
" Bu yaradılışı çirkin pis kokulu bir yaratıktır. Allah bunu niçin yaratmış ki ? " der.
Aradan zaman geçer, adamın yüzünde bir çıban çıkar. Nereye başvurduysa derdine bir derman bulamaz. Çıban yara haline gelir.
Bir gün sokakta dolaşırken, yüzündeki yara bir yolcunun dikkatini çeker. ayak üstü sohbetten sonra yolcu kendine yardım edebileceğini, bu tip çıbanların oluşturduğu yaraların tedavisini bildiğini söyler. Adam her ne kadar inanmadıysa da, Allah'tan umut kesilmez diyerek kabul eder.
Yolcu bir pislik böceğinin getirilmesini ister. Orada bulunanlar bu isteğe gülerler. Fakat hasta olan adam, o böcek hakkında söylediği sözleri o an hatırlar ve derki ;
- Adamın isteğini yerine getirin, ne diyorsa yapın.
" Bu yaradılışı çirkin pis kokulu bir yaratıktır. Allah bunu niçin yaratmış ki ? " der.
Aradan zaman geçer, adamın yüzünde bir çıban çıkar. Nereye başvurduysa derdine bir derman bulamaz. Çıban yara haline gelir.
Bir gün sokakta dolaşırken, yüzündeki yara bir yolcunun dikkatini çeker. ayak üstü sohbetten sonra yolcu kendine yardım edebileceğini, bu tip çıbanların oluşturduğu yaraların tedavisini bildiğini söyler. Adam her ne kadar inanmadıysa da, Allah'tan umut kesilmez diyerek kabul eder.
Yolcu bir pislik böceğinin getirilmesini ister. Orada bulunanlar bu isteğe gülerler. Fakat hasta olan adam, o böcek hakkında söylediği sözleri o an hatırlar ve derki ;
- Adamın isteğini yerine getirin, ne diyorsa yapın.
Yolcu getirilen böceği yakar ve külünü yaranın üzerine serper ve yara Allah'ın hikmetiyle iyileşir.
Bunun üzerine hasta olan adam etrafına der ki ;
- Unutmayın ! Allah'u Teala'nın yarattıklarının, yaratılışında bir hikmet vardır,
bir derde deva vardır. Velev ki pislik böceği olsa dahi.
TV’lerdeki haberlerde her gün ölüm haberleri
izliyoruz ama işin hikmetini hiç düşünmüyoruz.
Bu hafta başında (9 Eylül 2014) bir haber izledik, olayın maddi sebebiyle epey
üzüldük. Bir çay bahçesinde oturan
kadınların üzerine ağaç devrilmiş ve ölmüşlerdi.
Olayın mutlaka bir hikmeti olmalı. Kaç yıllık
ağaç, tam onların oturduğu yere ve ana denk gelip devrilecek. Bunda çok ince
bir kader hesabı var, diye düşünmüştüm.
Ertesi gün, o cenaze ile ilgili TV haberlerini
izlerken, ağacın altından dram çıktı, haberi bana olayın hikmetini şöyle
düşündürttü. Önce internetten o dram haberini okuyalım:
Beykoz
Korusu Sosyal Tesisleri’ndeki bir çay bahçesinde ağacın devrilmesi sonucu 2
kadının hayatını kaybettiği olayın ardında dram çıktı.
Olayda
ölen Ayfer Ayla Bulut’un (66) emekli öğretmen olduğu, kızını 2-3 hafta önce
kanserden kaybettiği öğrenildi. Emekli öğretmenin eşinin de yaklaşık 6 ay önce
vefat ettiği belirtildi.
Yakınları,
Ayfer Ayla Bulut’un kızının ölümünden sonra üzüntüden içine kapandığını, uzun
süre sonra ilk kez sokağa çıktığını söylediler.
Belki
ölen eşine ve kızına kavuşmak için içten dua etmiştir. Kızı ve belki eşi de,
kanserden öldüğü için hastalık şehididirler ve cennette makamları çok
yüksektir. Normal ölse o makama ulaşamayacaktır.
Belki o
emekli öğretmenin namaz borcu çoktur ki, Allah onu hesapsız cennetine almayı
layık gördü ki, ona şehitlik nasip etti. Biliyorsunuz şehitler hesapsız cennete
giderler.
Peygamberimiz SAV buyuruyor ki: '…Yıkıntı
altında kalarak ölen şehittir…' (Buhari
689, Müslim)
Ayfer Ayla Bulut’un (66) emekli öğretmen - Geride birtek torun kaldı |
Bunlar naçizane bendenizin bir ibadet olan hüsnü-zan ile, yani
hayra yorarak yaptığım hikmet arayışlarımdır. En iyisini Allah bilir.
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder