Üç hikaye, üç
ders!
Yazı yazmaya sevgili Efkan Vural hocamın teşvikleriyle Eylül
2012’de başladım. Şu ana kadar 215 yazı
yayınladım hamdolsun.
Biliyorsunuz haftada iki
yazı yayınlıyorum. Fakat bazen misafir geliyor, bazen hastalık vs gibi
nedenlerle yeni yazı yazmaya fırsat bulamıyorum.
Bu yüzden bazen yazılarımda
hoş hikayeler paylaşacağım. Çünkü,
hikaye ve kıssa en etkili ve akılda kalıcı mesaj verme yoludur. İşte başlıkta bahsettiğim hikayeler:
1. Hikâye: Kavak Ağacı ile Kabak
Ulu bir kavak ağacının yanında
bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak
yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş
ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin
ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve
çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle
aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve
sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye,
soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere,
iki ayda gelmeye çalıştığın için.
1. Ders: Çalışmadan emek
harcamadan gelinen nokta
başarı sayılmaz. Kolay kazanılan,
kolay kaybedilir. Her
işte alın teri ve emek şarttır.
***********************
2. Hikâye:
En iyi Buğday
Her yıl yapılan 'en iyi buğday'
yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu.
Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi
buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.
-Elinizdeki kaliteli tohumları
rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz?
diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr
olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle,
komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de
düşük olması demektir.
Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek
istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en
yakınınızdan başlar.
Sonra yayılarak devam eder. Kin,
cimrilik, nefret
kimsenin hoşlanacağı davranışlar
değildir.
**********************************
3. Hikâye: Geleceğini biliyordum…
Savaşın en kanlı günlerinden
biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar.
Tam siperden dışarı doğru bir
hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri
çekti,
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer
mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için
yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve
kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker
o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa
geri döndü.
Birlikte siperin içine
yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki
diğer arkadaşı;
-Sana değmez demiştim. Hayatını
boşu boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi, gözleri dolarak,
-değdi…
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş
görmüyor musun?
-Yine de değdi. Çünkü yanına
ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim
içim.
Ve hıçkırarak arkadaşının son
sözlerini tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum…
Geleceğini biliyordum…
3. Ders: Güven vermek önemlidir.
Güven duymak
önemlidir. Duyulan güveni boşa
çıkarmamak daha da
önemlidir.
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder