Hikaye: Çatlak Kova ve
Düşündürdükleri
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Yüce
Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Bu haftaki
yazımızda çok güzel bir kısa hikaye paylaşıp, hikayenin hatırlattıklarını anlatacağız.
Allah yuvalarımızda huzur, rızkımızda genişlik, işlerimizde başarı versin.
Hİkaye: Çatlak Kova
Çin'de bir adam, her gün omzuna koyduğu
sopanın iki ucuna astığı büyükçe kovalarla, çalıştığı eve su taşırmış. Adamın
su taşıdığı kovalardan biri çatlakmış.
Sağlam kova içine doldurulan suyun tamamını eve ulaştırabilirken, çatlak kova yalnızca doldurulan suyun yarısını ulaştırabilirmiş. Bu durum aylarca devam etmiş. Adam her seferinde eve bir buçuk kova su taşıyabilmiş.
Kovalardan ise sağlam olanı görevini hakkıyla yerine getirmenin gururunu yaşarken, çatlak olan kova görevini yerine getiremediği için sürekli boynu bükük durmaktaymış.
Bir gün artık dayanamamış çatlak olan kova... Ve adama:
- Senden özür dilemek istiyorum! demiş.
"Neden?" diye sormuş adam. Kova:
- Aylardır gövdemde bulunan çatlak sebebiyle, görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Sen ise benim bu kusurumdan dolayı emeğinin tam karşılığını alamıyorsun.
Adam "Lütfen kendini suçlama!" demiş, "Lütfen eve dönerken yolun kenarındaki çiçeklere bir bakın!".
Kova yol boyunca, yol kenarındaki güzel çiçekleri izlemiş... Sonra da çiçeklerin sadece yolun bir kenarında olduğunu farketmiş... Eve varıldığında ise yine eksik getirdiği sudan dolayı üzülmekteymiş...
Eve vardıklarında adam:
- Gördün mü? demiş kovaya... Yolda sadece senin tarafında çiçekler vardı. Ben senin kusurunu bilmekteyim, o yol kenarındaki çiçekleri de ben ektim. Senin kusurundur o güzel çiçeklere hayat veren...
Ben de o çiçeklerle her gün patronumun sofrasını süslemekteyim. Senin kusurun olmasaydı o güzel çiçekler yetişmezdi, patronum da evinde böyle bir güzelliği yaşayamazdı.
*************
HASTALIĞIM AŞKIMIN
ŞAHİDİDİR
Hepimiz Hz Musa
AS ve Hızır AS kıssasını biliyoruz. Kehf suresinde anlatılıyor. Hz Musa ledün
ilmini öğrenmek için Hızır AS ile arkadaşlık etmek istiyordu. Hızır AS’ın şartı
şuydu ki, “yaptıklarıma itiraz etmeyeceksin”.
Hızır AS yolculuk
esnasında bindikleri fakirlere ait gemiyi deliyordu. Hz Musa AS Ona, fakirlerin
gemisini niye deliyorsun, diye itiraz ediyordu. Sonuçta Hz Musa AS iki olaya
daha itiraz edince Hızır AS arkadaşlığı bitiriyordu ve itiraz ettiği olayların
hikmetini açıklıyordu.
Gemi hakkında
şunu diyordu biliyorsunuz:
"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu
yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde,
her (sağlam) gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir
kral vardı."
(Kehf suresi, 79.ayet)
Yukarıdaki
hikaye ile bağdaştırırsak acizane şöyle düşündüm. Allah bir insana engellilik
verdiyse faydası içindir, bana hastalık verip engelli yaptı ki, dünyanın
kötülüklerinden beni korudu inşallah. Hayırsız eş, şeytanın şehvet tuzağına
düşme gibi…
Belki de
sağlıklı olsaydım, nefsime yenik düşüp günahlar işleyecek ve bu imana
kavuşamayacaktım. FA (Friedreich Ataksisi) hastalığımı çok seviyorum, benim
mahşerdeki mahkemede şahidimdir inşallah.
"AŞK BİR DAVAYA BENZER, CEFA ÇEKMEK DE DAVANIN TANIĞIDIR.
TANIĞI OLMAYAN HER DAVA MUTLAKA KAYBEDİLİR. CEFA, IZDIRAP, KEDER SENİN AŞKININ
TANIKLARIDIR. "
Hz. Mevlânâ, Mesnevi, c.3, 4008
Daha dünya kurulmadan EZELDE bize dava açıldı. Allah'a olan aşkını
ispat et diye.
Mahşerdeki büyük
mahkemede, Allah'a olan aşkımızın şahitleri, çektiğimiz hastalıklar,
dertler, sıkıntılar, üzüntüler, ve sabrettiğimiz ibadetler, haramlar, günahlar
olacaktır.
Rabbimiz bazı inatçı inanmayanlara hiç hastalık, dert, ızdırap,
sıkıntı vermiyor. Ki, Allah’ı hatırlamasınlar. Firavunun ömrü boyunca başı bile
ağrımadı, diyor Hz Mevlana.
Başımıza
gelen her musibet Allah’tan bize gelen
ilahi mesajlardır. Eğer ki bizler, dert
ve sıkıntılarımızın sevgilimizden geldiğini anlayabilirsek, o zaman bu sıkıntı
ve kederlerimizin içindeki rahmeti fark
eder, dolayısıyla da sevinç duyar, lütfedilen bu nimete bol bol şükrederiz.
ENGELLİNİN DUASINI
ALIN
Biz engelliler
birer çatlak kovayız. Çatlak kovanın kusurunu bilen adam ondan faydalanıp çiçek
yetiştiriyordu.
Normal sağlıklı
insanlarda biz engellilerden faydalanıp, dualarını almalılar. Minik hediyelerle
engellileri ziyaret edip kalplerini hoşnut edip dua istemeliler. Çünkü
Efendimiz SAV “Hastanın duası makbuldur.
(Kabul edilir)” buyurmuştur.
Engellilerin Duası Neden Makbûldür?
Kur’ân-ı Kerim’de “Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var.” (Furkan suresi, 77.ayet) diye buyuran Cenab-ı Hak, insanın
yaradılış gayesinden birinin de duâ olduğunu beyan ediyor.
Samimi duâ etmenin ve
Allah’a yalvarmanın bir sebebi olan hastalıklar, insana acizliğini zayıflığını
hissettirir. İnsan da dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip o acizlik ve zayıflığın
diliyle çok içten, riyasız bir duâ eder.
Kıymetli bir islam aliminin sohbetinde dinlemiştim:
Normal günlerde bir annenin çocuğuna muamelesi nasıldır? Bazen
bağırır, bazen terlik :) Ama çocuğu hastalandığında annenin varolan o şefkati
coşar.
Battaniyelerle üstünü örtmeler, sıcak tarhana çorbaları, hatta
çocuğun canı bişey istese, annesi, kar da yağsa koşa koşa markete giderek alır.
İşte annelere o şefkati veren Rabb-i Rahim’imiz, kuluna hastalık
verdiğinde, kulu güzelce sabreder ve şükrederse, rahmeti coşar ve dualarını
geri çevirmez.
Engellinin
kalbi saftır ve daima hüzünlüdür. Peygamber Efendimiz SAV, Allah nerede bulunur
diye soran birine buyurur ki:
“Allah hüzünlü
kırık kalplerdedir.”
ADAMIN ÇATLAK KOVADAN FAYDALANIP ÇİÇEK YETİŞTİRMESİNİ
acizane bir de ŞÖYLE ANLIYORUM. Ben babama, size yıllarca hep yük oldum,
dediğimde babam dedi ki:
“Oğlum sen
benim veli nimetimsin. Sana hizmet ederek aldığım sevaplarla cenneti kazanacağım
inşallah. Seni çok seviyorum.”
***
"Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir
ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir siz
bilmezsiniz." (Bakara suresi, 216. ayet)
Yazdıklarınızdan çok faydalanıyoruz.Allah razı olsun sizden ve ailenizden.sevgi ve muhabbetle kalın.
YanıtlaSil