Mesnevi Okumaları – 19 – Ezelde Tanışanlar Dünyada da Birbirlerini
Severler
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Yüce
Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Canım kardeşim Faik Celik abisini yine parlatmışken selfie çekmek istedim. Tşörtümde onun hediyesi. Mesleğine aşık astsubay kardeşimin aldığı tşörtün deseni bile askeri... Allah razı olsun.. - 21 Ocak 2018 (Bu resimleri koymamın sebebi yıllar sonrası hatıra olması içindir. İlerde yeğenlerim amca/dayılarını hatırlarlar inşallah.) |
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır
Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri
olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi sözü çok uzatmadan 19. Mesnevi yazısına başlamak
istiyoruz:
EZELDE TANIŞANLAR DÜNYADA DA
BİRBİRLERİNİ SEVERLER
Padişahın has bir kölesine saraya mensup adamların haset etmeleri
•
Pâdişâhın biri, bir kölesini, lûtfundan ötürü sarayın bütün adamları arasından
seçmiş idi. Onu hepsinden üstün tutuyordu.
• O
kölenin elbise parası, yüz emîrin maaşı kadardı. Onun gördüğü itibârı yüz vezir
göremiyordu.
® Bahtının, tali'inin üstünlüğünden o bir
"Ayaz" kesilmişti. Onu seven pâdişâh da, vaktinin "Mahmud"u
olmuştu.
Mesnevi’nin
Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik
Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu
yazmış:
Yûsuf gibi hem bedeni hem ahlâkı güzel olan Türkmen kölesi, Ayaz b. Oymak, Hindistan'ı zabt eden ve oralara müslümanlığı götüren büyük hükümdar Gazneli Mahmud (969-1030)'un kölesi idi. Gazneli Mahmud, kendisine pek sâdık olan kölesini çok seviyordu. Bu bağlılık dillere destan olmuştur. Mesnevi de bu konuda hikâyeler vardır.
® O
kölenin ruhu, pâdişâhın ruhu ile ezelde şu bedenler yaratılmadan önce tanışmışlar,
dost olmuşlardı.
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
"Ruhlar
hazırlanmış ordular halinde idi. Orada tanışanlar burada uyuşurlar. Orada tanışmamış olanlar da burada bozuşurlar." hadis-i şerîfi gereğince, ruhlar âleminde bir sevgi ve nefret görülür. Orada birbirlerini
tanımış olanlar, burada birbirleri ile sevişirler iyi geçinirler. Bu tanışmaya, bu yakınlığa "ülfet-i ezeliye" (=ezeldeki anlaşma) denir.
® Zaten iş
de, bedenden önceki iştir. Sen şu sonradan peydahlanan dünya hayatını hayat
sayma, geç.
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
Bizim asıl hayatımız ezelde takdir
buyrulmuştur. Biz orada yazılanları, takdir edilenleri, burada, bu dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden bazı arifler; "Hatimeden değil, Fâtiha'dan korkmalı; buradaki fânî hayatımızın sonundan değil, ezeldeki alın yazımızdan, levh-i mahfuzdan
korkmalı." demişlerdir.
İLK EKİNİMİZİ EZELDE ALLAH EKTİ
( Ezel: Başı ve sonu olmayan demektir. Zaman ise, başı
ve sonu olan demektir. Zaman ezel içinde
bir nokta gibidir. Ezel, bir zamansızlık alemidir. - Celal)
® İş
arifin işidir. Çünkü arif şaşı değildir. Gözü ilk ekilen şeyleri görür. • Oraya
buğday mı ekilir, arpa mı? Gözü gece gündüz oradadır.
® Gece,
neye gebe kalmışsa onu doğurur. Yapılan hileler, baş vurulan tedbirler, çâreler
takdire karşı hevâdan ibarettir, hevâdan ibaret.
® Başına
gelecek ilâhî takdiri, alın yazısını gören kişinin gönlü, güzel tedbirlerle o
takdiri değiştirmeye kalkışmaktan nasıl hoşlanır?
® Kendi
aklına, kendi tedbirine aldanansa, tuzak içindedir. Ama, yine de tuzak kurar.
Fakat, ne bu tuzak kurtulur, ne de tuzak kuran.
• Yüzlerce
çayır, çimen bitse, yahut kuruyup dökülse, sonunda yine Allah'ın ekmiş olduğu
tohum biter.
® İlk
ekilen ekinin üstüne ekin ekerler ama, bu ikincisi yok olur gider, ilk ekin
kalır. • Olgun olan, sağlam olan, seçkin olan ekin ilk tohumdur. İkinci tohum
bozulur, çürür gider.
©Senin
tedbirin, yine Hakk'ın tedbiridir. Yâni onun takdiri eseridir. Böyle olmakla
beraber, kendi tedbirini, dostun huzurunda bırak.
• Hakk'ın
yükseltmiş ve takdir etmiş olduğu iş, esas iştir. İşe yarayandır. Önce ne
ekilmiş ise, sonunda o biter.
• Ey
Allah'ın dostu! Mademki o büyük dostun kulusun, esirisin, onun emri altındasın.
Ne ekersen onun için, onun rızâsı için ek.
® Hayırsız
nefsin çevresinde dönüp dolaşma, onun işine bulaşıp da, çırpınma. Allah için,
Allah rızâsı için yapılmayan bir iş, hiçtir hiç.
• Kıyamet
günü gelip çatmadan, gece hırsızı gibi olan nefis, mal sahibine karşı rezil
rusvây olur.
®
Hilelerle, tedbirlerle çaldığı malların vebali, kıyamet ve adalet gününde onun
boynuna yüklenir.
® Yüz
binlerce akıl bir araya gelip de, Allah'ın takdirine karşı bir tedbir kurmak
istese de...
•
Yaptıklarını pek güçlü bulurlar ama, saman çöpü rüzgâra karşı nasıl dayanır? .
O HALDE VARLIK ALEMİNİN NE FAYDASI
VAR?
Ey inatçı kişi! Eğer bu varlık âleminin, yâni, şu görünen varlığın
ne faydası vardır dersen, senin bu sorunda bile fayda vardır.
(Bazı insanlara cevap verecek, onlar madem herşey ezelde yazılmış
bu varlık alemi neden var diye soruyorlar-Celal)
• Bu
sorunda bir fayda yoksa bu bize gerekmez. Boş soruyu ne diye dinleyelim.
• Sorunda
bir çok faydalar varsa, ne diye dünya faydasız olsun?
® Dünya
bir bakıma faydasız ise, başka bakımdan faydalarla doludur.
• Sana
faydalı olan şey bana faydasız bile olsa, mademki sana faydalıdır, yapmaktan
geri durma. .
• Hz.
Yusuf un güzelliği kardeşleri için bir anlam taşımıyordu, değersizdi. Ama dünya
halkı için faydalı idi.
• Hz.
Davud'un sesi pek güzeldi ama, güzel sesten hoşlanmayanlara a-ğaç takırtısı
gibi gelirdi.
• Nil
nehrinin suyu âb-ı hayattan daha hoştu, daha feyizli idi. Fakat ondan nasîbi
olmayanlara, mahrum kalanlara, inkarcılara kan olmuştu.
® Şehitlik
mümin için diriliktir, hayattır. İki yüzlü kişiye ise ölümdür, çürüyüştür.
• Dünyada
hangi bir nimet vardır ki; bir ümmet, bir bölük halk ondan mahrum değildir?
Söyle bakalım.
® Öküze ve
eşeğe şekerden ne fayda var? Her canlı olanın başka gıdası vardır.
® Bir
kimsenin gıdası iğreti ise, ona öğüt vermek, onu doğru yola getirmek demektir.
® Birisi
hastalık yüzünden toprak yemeyi sevse, o kişi toprağı kendisine gıda sanır. . .
• O asıl
gıdasını unutmuştur da, hastalık yüzünden gıda sandığını yemeye başlamıştır.
• Şerbeti
bırakmıştır da zehir içmektedir. Hasta olduğu için zehir ona tatlı gelmektedir.
***
DÜŞÜNCELER
Hz. Mevlana, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde ezelden
tanışanların bu dünyada da birbirlerini sevdiklerini, ezelde alnımıza yazılan
şeylerin tedbir alarak değişmeyeceğini güzel örneklerle açıklamış, Allah razı
olsun.
Tedbir almamayı yanlış
anlamayalım. Burda anlatılan şey ilahi takdirdir. Yoksa hasta olmamak için
alınan tedbirler değildir. Benim FA hastası olarak yaşamam ezelde kaderime
yazılmıştı.
Aslında Hz Mevlana, başına
gelene üzülme, Allah’tan gelende bir hayır vardır, razı ol, ezelden takdir
böyle idi, demek istedi sanırım. Kaderime razıyım. Bugünüme binlerce hamdolsun.
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren,
Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran
Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip
etsin.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder