8 Ocak 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 18 – Peygamberler ve Veliler


Mesnevi Okumaları – 18 – Peygamberler ve Veliler

 

Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir YIL ve HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.

 

Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.

 

Efendim en son Mesnevi Okumaları yazılarının 17. Sini Mayıs 2017’de yayınlamış ve ikinci kitabımızı yazmak için vakit bulamadığımızdan Mesnevi yazılarına ara verdiğimizi duyurmuştuk. Son Mesnevi yazısını müsait olunca okuyabilirsiniz:

 


 

Birkaç hafta önce bitirdik. Şu an Egemen Yayınları sahibi sevgili Fahrettin Yüksel bey bu ikinci kitabımızın editörlüğünü ve kapak çalışmalarını yapıyor, Ocak 2018 içinde çıkacak inşallah.

 


Şimdi tekrar Mesnevi yazılarına başlıyoruz, fakat geçen yıl gibi her hafta değilde, iki haftada bir olacak inşallah. Yani Pazartesi günleri, bir hafta normal yazı, diğer hafta Mesnevi yazısı…

 

Çünkü hemen üçüncü kitabı yazmaya başladık. Allah ömür verirse yazacağız. Ne kadar sürer tam kestiremiyorum. Sürekli ilerleyen FA hastalığımdan dolayı hareketlerim ve yazmam çok yavaşladı.

 

Şimdi sözü çok uzatmadan 18. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:

 

 

Peygamberler ve velîlerİ İNKAR EDENLER KENDİNE DÜŞMANDIR

 

® Peygamberler ve velîler hakkında söylediğimiz sözler, birini şüpheye düşürecek olursa...

 

® Eğer bir kimse çıkıp da; "Peygamberlerle velîlerin nefisleri ölmüş değil mi idi. Yâni nefsin temizleniş derecelerinin sonu bulunan 'râziye ve marziye' (Allah'tan razı olan, Allah'ın da'ondan razı olduğu) derecelere yükselen kişiler oldukları hâlde, onların da düşmanları ve hasetçileri vardı?" derse:

 

® Ey doğruyu anlamak isteyen kişi! Sen şimdi sözüme kulak ver de, şüphe ettiğin şeye vereceğim cevabı dinle.

 

® Peygamberleri ve velîleri inkar edenler, kendi kendilerinin düşmanı idiler. Böylece, onlar kendi kendilerini yaralıyorlardı.

 

® Düşman cana kast edendir. Kendisi can çekişen, düşman değildir.

 

® Zavallı yarasa, güneşe düşman değildir. O perde arkasında kalmıştır da, kendisinin düşman! olmuştur.

 

© Güneşin parıltısı onu öldürür, güneş hiç onun eziyetini çeker mi? Onun rahatsızlığına ehemmiyet verir mi?

 

® Düşman ona derler ki: Ondan bir gazap, bir zahmet gelsin; güneş ışığı ile taşın la'l olmasına engel olsun.

 

® Bütün kâfirler, peygamberlerin manevî cevherlerinin parıltısının, onların peygamberlik nurunun kendilerini aydınlatmasına, kendileri engel olmuşlardır.

 

 

DÜŞMANLIĞIN ZARARI KİME DOKUNUR?

 

® O tek kişinin, yâni nebî ve velînin gözüne halk nasıl perde olabilir? Nebî ve velîye düşman olduğu için, halk kendi gözünü kör etmiştir. Kendi gözünü şaşı, kendi kulağını sağır etmiştir.

 

® Halkın nebîlere ve velîlere düşmanlık göstermesi, hintli bir kölenin, efendisine kin güderek, inadından kendisini öldürmesine benzer.

 

® O köle, efendisini kölesiz bırakmak için, kendisini damdan baş aşağı atar. Helak olup gider.

 

® Hasta, kendisini tedavi eden hekîme düşman olursa; çocuk, kendisini terbiye edene kin güderse,

 

® Gerçekten de bunlar, kendi canlarına kast etmektedirler. Kendi akıllarının, canlarının yolunu vurmaktadırlar.

 

® Bez yıkayan güneşe kızarsa; balık suya öfkelenir, düşman olursa,

 

® Sen dikkatle bak da, gör. Bu hiddetin, bu öfkenin, bu düşmanlığın zararı kime dokunur? Sonunda, bu kızgınlık yüzünden kimin bahtı kararır?

 

® Ey hakîkati göremeyen, hasedi, çirkin huyu yüzünden nebîlere ve velîlere düşman olan kişi! Allah senin yüzünü çirkin yaratmışsa, kendine gel, aklını başına al da, hem çirkin yüzlü, hem de çirkin huylu olma.

 

® Eğer bedenî güzelliklerin varsa, suç işleme ki, ayakkabının taşlı yollarda parçalandığı gibi, senin de günâh yollarında işlediğin suçlardan, kötülüklerden ötürü bedenî güzelliklerin yok olmasın.

 

(Yani Allah çirkin yaratmıyor, sürekli günah işleyenin yüzü çirkinleşiyor-Celal)

 

® İki kat çirkin isen, yâni hem yüzün, hem huyun çirkin ise; işlediğin suçlar yüzünden gözden düştü isen, inanç bozukluğu ve iyi işler yapamama sebebi ile çirkinliğin artmasın. Suçların dört kat olmasın.

 

 

ŞEYTAN NEDEN HASET ETTİ?

 

® Sen, "Ben filan kişiden daha aşağı mıyım ki tâli'im böyle ters gidiyor?" diye ona buna haset ediyorsun.

 

® Zaten haset, bir başka eksiklik bir başka ayıp, hatta bütün aşağılıklardan aşağı beter bir şey.

 

® Şeytan da aşağılıktan utandığı, yâni Hz. Âdem'e secde etmenin ve onu üstün görmenin kendisini küçük düşüreceğini sandığı için, alçaldı; yüz lerce kötülüğe düştü.

 

© O, topraktan yaratılan Âdem'in ilâhî halife olmasına haset ederek, ona secde etmedi de, böylece kendisini yüceltmek istedi. Fakat yücelik nerede kaldı? Gözlerinden kanlı yaşlar boşaldı.

 

® Ebu Cehil de asil, fakat yetim ve servetsiz bulunan Hz. Muhammed'in, Allah'ın elçisi olmasına haset etti de, hasedi yüzünden kendisini aziz Peygamberimizden üstün tutmaya kalkıştı.

 

® Adı Ebu'l-Hakem (Hikmetin babası) iken, Ebu Cehil (Cehaletin babası) oldu. Nice ehliyetli kişiler vardır ki haset yüzünden ehliyetsiz olmuşlardır.

 

® Ben insanların çalışıp çabaladıkları, didinip durduklan bu arayış dünyasında, iyi huydan daha iyi bir ehliyet görmedim.

 


Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

 

Şeyh Sadi hazretleri de:

 

(Edep, terbiye, iyi huy Allah'ın nurundan bir tac gibidir. Onu başına koy, istediğin yere git. Her yerde itibâr görürsün.) demek istiyor.

 

 

HAK KATINDA İŞE YARAYAN AMEL NEDİR?

 

® Fazilet ve üstünlük dâvasından, dolayısıyla, kendini faziletli, başkalarından üstün, fende ve ilimde ileri gitmiş görerek; küstahlığa kapılmaktan vazgeç. Çünkü Hakk yolunda işe yarayan amel, Allah rızâsı için insanlara hizmette bulunmaktır, iyi huylu olmaktır.

 

® Gönül gözleri kapalı kişiler, peygamberleri kendileri gibi birer insan saydıklarından, onların manevî yönlerini, hakikatlerini göremediklerinden onların üstünlüklerini, sabır ve tahammüllerini kıskandılar. Onlara haset ettiler; "Onların hasedi meydana çıksın." diye Cenâb-ı Hakk peygamberleri vâsıta kıldı.

 

® Çünkü, bütün insanlar, gerçek olsun olmasın bir mabûd tanır, ona kulluk etmekten arlanmaz. Hakk'a haset eden hiç bir yerde yoktur.

 

® Fakat, halk peygamberi de, kendisi gibi bir insan sanır, onun manevî gücünü anlayamaz da, o yüzden ona haset eder.

 

® Peygamberin büyüklüğü ve kutsallığı anlaşılınca, ona uyanlardan hiç biri, onun hakkında hasede düşmez.

 

***

 

Hz. Mevlana, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde bazı nasipsizlerin, başta peygamberler sonra evliyalara neden haset ettiklerini ve haset edenin aslında kendisine düşmanlık ettiğini güzel örneklerle açıklamış, Allah razı olsun.

 
Muhterem Hayat Nur Artıran Hanımefendi ve Hz. Şefik Can (1909-2005)




Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.

 

***

 

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.

Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder