26 Mayıs 2013 Pazar

Sizce hak etmiyor muyuz?


Sizce hak etmiyor muyuz?

 

Namaza başlayalı sekiz yılı geçti. Namazımı giderek daha bir şevkle kılıyorum. Çünkü Rabbim ettiğim duaları kabul ediyor ve bana feraset veriyor. Yani derin kavrayış, önsezi; bir bakış, bir kelimeden, bir davranıştan hisleri anlamak...

 

Peygamberimiz SAVMüminin ferasetinden korkun, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar” diyor ya; bu yazıda Cuma günü Ankara’dan memleketimiz Konya Ereğli’ye gelişimizde içime doğan hisleri yazacağım.
 
 
Ben kendimi bildim bileli bu hastalığım vardı. Yürürken dengem bozulur, sarhoş gibi yürürdüm. Yıllarca benimle sarhoşmusun diye alay edenlere sabrettim.

 

Onbeş yıldır tekerlekli sandalyedeyim. Yedi yıldır babam klozete vinçle kaldırıyor. Bazen damarım sıkışıyor ve havada bayılıyorum.

 


Onaltı yıl çalıştım ama bir de babama ve bana sorun nasıl çalıştığımı. Bu hastalıktan sabahları kalkamazdım. Okula giderken annem, işe giderken babam başımda yarım saat uyandırmaya uğraştılar.

 

Kaldırınca tuvalete götür, vinçle kaldır, traş et, dişini fırçalat, yüzünü yıkat, tekrar yatağa getir, pantolonunu, gömleğini, çorabını, ayakkabısını giydir, yataktan tekerlekli sandalyeye atlat, kahvaltı hazırla. Arabaya bindir, işe götür. İşten eve dön ve evden ayrılmadan bekle.

 

Hepsini annem ve babam sabırla onaltı yıl her sabah yaptılar. Allah ebediyyen razı olsun. Gerçi şimdi işe gitmiyorum ama aşağı yukarı aynı şeyleri yine yapıyorlar.

 

Nihayet 2010 temmuzda emekliğe ulaştım hamdolsun. Aslında ben dayanamayacaktım, işten ayrılıp emekliliğin yılını bekleyecektim. Fakat Efkan Vural hocam ve babam sürekli, hadi hadi, sabret az kaldı diye diye zorla sabrettim.

 

Emekli olduktan altı ay sonra tazminatımı, birikimimi, ve üstüne kredi çekerek memleketimiz Konya Ereğli’den bir ev aldık. Çocukluğumdan beri yazın Ereğli’den Ankara’ya dönünce ağlardım. Şöyle bir doyana kadar kalamadık memleketimizde. Şimdi artık Ereğli’mi yeniden keşfedecem, diyordum.

 


Fakat evi aldıktan bir hafta sonra şeker komasına girdim. Bir ay yoğun bakımda yattım. Hastaneden çıkınca bir ay da evde yattım.

 

Ereğli’deki eve geldik ama ben sandalyede uzun süre oturamadım. Geçen sene (2012) yine uzun süre oturamadım. Ankara’ya gelince öğrendik ki kıl dönmesi varmış. Hastanede kıpırdamadan bir ay kalça üstüne yatmam sebep oldu.

 

Altı ay önce ameliyat oldum. Şeker olduğu için yara beş ay kapanmadı. Altı ay yattım. Yazılarımı falan hep karnımın üstüne yatarak yazdım.

 

Cuma (24 mayıs 2013) nihayet yeniden Ereğli’mize geldik. Herkes bizi güleryüzle uğurladı ve güleryüzle karşıladı teşekkür ediyorum. Fakat içime doğdu, belki dışardan bakınca keyfe bak, hayat size güzel diyebilirler.

 


Öyle değil, annem, babam yoruldu artık. Babam zaten beni işe götürüp getirmek için işinden erken emekli oldu. Onlar ben çalışırken onaltı sene mecburi gurbet yaşadılar. Onlar şimdi Ereğli’de hala beni bırakıp köylerine bile gidemiyorlar.

 

Ben ise zaten emekli olduğumdan beri boş durmuyorum. Yazılar yazıyorum. Şimdi olduğu gibi... Her gün 250 kişiye birkaç güzel email atıyorum.

 

Deniz değil, yazlık değil, keyif değil. Sizce, yazın memleketimizin havasını alarak kendi evimizde yaşamayı hak etmiyor muyuz artık?

 

Celal Çelik              Ankara  ( Konya-Ereğli )

 

2 yorum:

  1. şahsi ve ailece yaşadığınız imtihanın ecrini, karşılığını, mükafatını Allah'ımız Ahirette, ebedde ailece ebedi saadet ve mutlulukla ihsan etsin inşaallah abim. Yüreğine sağlık abim... memleketimizin havasını alarak kendi evimizde yaşamayı hak ediyoruz inşaallah ama maddi ve başka sebeplerden dolayı nasip olmaya da biliyor.:)
    Erkan Coşkun/İzmir

    YanıtlaSil
  2. Sen ve ailen herşeyin en iyisini, en güzelini fazlasıyla hakediyorsunuz candostum... herşey gönlünüzce olsun inşallah...

    YanıtlaSil