Siz de bunun için mi
Cuma’ya gitmiyorsunuz?
Emekli olduktan sonra şeker koması gibi bir
çok rahatsızlık yaşadım. Allah anne babamdan razı olsun bana bebek gibi
bakıyorlar. Sürekli eve hapis değilim hamdolsun. Mayıs 2012 de Ankara’dan erkek
kardeşime Şanlıurfa’ya gittik. Torunları yani yeğenlerimi çok özlemiştik.
Babam emekli olduktan sonra beni tekerlekli
sandalyemle girişi kolay olan camilere Cuma namazlarına götürüyor sağolsun.
Cuma günü Şanlıurfa’da namaza gitmek istedik. Yengem girişi düz olan camiyi
tarif etti.
Babam beni seyyar rampa yaptırdığı geniş
arabamızla camiye getirdi. Gerçekten girişi düz olduğu için kolayca camiye
girdik. Camiye girerken tozlanan tekerleri, babam getirdiği nemli bezle güzelce
sildi.
O sırada caminin imamı yanımıza geldi. Asık
suratla bize söylenmeye başladı:
-“Kardeşim bu arabayla buraya girilir mi?
Tuvalete falan giriyorsunuz…”
Babam:
-“Hocam bu sandalyeye sadece evin içinde
biniyor. Arabadan camiye girene kadar tozlanan tekerleri sildim. Zaten hemen
kapının yanında kılacak.”
İmam söylenerek gitti. Bizde cumayı kılınca
hemen çıktık. Ki normalde Cuma namazını uzun kılar ve çok dua ederdim.
Cem
Karaca'nın sağlığında anlattığı anısında diyor ya: “Yedi yaşlarında camiye gittim. Dizimde
ağrı olduğu için bir ayağımı uzatmıştım. Birden yaşlı bir adamın ayağıyla
ayağıma vurmasıyla irkildim. Sonra haşin bir ifadeyle 'utanmıyor musun,
Allah'ın evinde ayağını uzatmış oturuyorsun, kalk' gibi sözlerine muhatap
oldum. Kalktım ve ancak yetmiş sene sonra camiye dönebildim.” Ben de malesef Urfa’da bulunduğumuz diğer Cuma günü namaza gitmedim.
Şimdi bu olumsuz tutum, bana bu olaydan bir ay
önceki iyi davranışı hatırlattı. Ülkemizde hamdolsun çok değerli hocalar da
var.
Nisan 2012 de kız kardeşimgilin yaşadığı
Çorum’a gitmiştik. Perşembe akşam enişteme yarın Cuma namazı için uygun düz
girişli bir cami var mı? Dedim. Eniştem Cuma öğlen ben okuldan gelince evin
yakınındaki camiye gideriz, inşallah avluda kılabilirsin, dedi.
Cuma, babam tekerlekli sandalyeyi iterek evin
yakınındaki camiye geldik. Fakat hutbe dışardan duyulmuyordu, hoparlör
kapalıydı. Eniştem imama gidip durumu
anlatınca imam camiden çıkıp yanımıza geldi, tebessüm ederek bize:
-Şehrimize hoş geldiniz. Olur mu dışarıda
kılmak? Lütfen camiye buyrun, dedi. Babam, hocam merdiven var deyince cemaatten
dört beş kişi çağırdı. Beni, hocanın ve cemaatin de desteğiyle tekerlekli
sandalyemi elleşerek kaldırarak beş altı basamak çıkartıp caminin kapısına
bıraktılar. Allah razı olsun.
Babam bezi çıkarıp tekerleri silmeye
başlayınca hoca, amca bi dakika dedi. İçeriden bir seccade getirdi. Amca bu
eski bir seccadedir, namaz kılınmıyor, bunu tekerlerin altına serelim, dedi.
O sırada ben babamdan bir selpak istedim. Hoca
duydu ve amca dur dedi. İçeri gitti bir tomar peçete ve ıslak mendil getirdi.
Babam, Allah senden razı olsun hocam, dedi. Hoca gülümseyerek gitti.
Bir ay içinde iki Cuma namazı, iki farklı
yaklaşım. Allah bütün hocalarımızdan razı olsun. Hepsinin niyeti iyi, fakat
keşke daha yumuşak sözlerle gönülleri fethetseler.
Celal Çelik Ankara
( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder