23 Ocak 2013 Çarşamba

Okumayı sevdirmek için ÖNERİ


Okumayı sevdirmek için ÖNERİ
 
   Allah’ın Kuran’da ilk emri “Oku!” olmasına rağmen ne yazık ki okumuyoruz. İnternette yaptığım araştırmada şu bilgiye rastladım. Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda.

» Japonya'da toplumun % 14'ü,
» Amerika'da %12' si,
» İngiltere ve Fransa'da % 21'i düzenli kitap okur iken,
» Türkiye'de durum % 0, 01 yani on binde bir.
» Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da bir kitap ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000- 3000 civarında basılmaktadır.
» Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Rapor'unda kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sıradadır.

BİR YILDA KİŞİ BAŞINA OKUMA SAYILARI:

» Bir Japon bir yılda ortalama 25 kitap okuyor
» Bir İsviçreli bir yılda ortalama 10 kitap okuyor.
» Bir Fransız bir yılda ortalama 7 kitap okuyor
» Türkiye'de 6 kişiye yılda 1 bir kitap düşüyor.
Türkiye'de okuma alışkanlığına sahip olan kişi sayısı ortalama 40 bin kişi - NÜFUSUMUZ 74 milyon olmasına rağmen 40 bin kişi.

 

Kimi yazı ve hikayeler beni öyle etkiliyor ki, bazen ağlıyorum, bazen gülüyorum, bazen de ibret alıyorum. Beni etkileyen bu güzel yazıları kitap okumayı sevmeyen sevdiğim insanlara okutuyorum. Normalde gazeteyi bile yüzeysel okuyan babacığım, bu yazıları sonuna kadar zevkle okuyor. Kimi zaman okurken gözyaşını tutamıyor.

 

Bunu gözlemleyince şu düşünce aklıma geldi: Aşağıda bir örneğini verdiğim bunun gibi kısa ve etkileyici hikayeler bir broşür şeklinde bastırılabilir. Belediye otobüsleri, tren, vapur, metro, uçak, şehirlerarası otobüs gibi toplu ulaşım araçlarında dağıtılabilir.

 

Bu broşürler parlak ve kuşe kağıda güzel bir baskıyla basılabilir. Mesela A4 kağıdı boyutunda ama ikiye katlanmış şekilde olur. Böylece arkalı önlü dört sayfa gibi olur. Hikayeler resimlerle de süslenebilir. Görsellik, hikayelerin daha çok okunmasını sağlar.

 

Bu broşürleri belediyeler, reklamlarıyla beraber sponsorlara hazırlatabilir. Hikayelerde kullanacağı resimleri ise, halk eğitim merkezlerindeki resim kursiyerlerine yaptırabilirler. Hikayeler belli olduktan sonra resim kurslarından hikayeye uygun resimler çizilmesi istenebilir. Böylece kurslarda çizilen resimler değerlendirilmiş olur.

 

Halkımız kısa mesafelerde yapılan yolculuklarda broşürleri okuyarak vakitlerini daha güzel geçirmiş olurlar. Hem yolculuk çabuk geçer hem de okumayı severler. Mesela aşağıdaki hikayeye acizane ben internetten resimler buldum.

 

Celal Çelik              Ankara  ( Konya-Ereğli )

*********

DEDE  VE  YETİMLERİ

Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı,"Biraz bekleyeceksin hocam," dedi.

   " İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum."

   Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına yaklaşarak, "Ekmeklerimi alayım," dedi.

   "Benim ikizler acıkmıştır."

   Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden dört-beş tane çıkardı. Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgahın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu.

   Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum.

   "Neden taze ekmeği beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya!.. "
   "Bayat ekmekleri kendisi istiyor." dedi fırıncı. "Çok fakir olduğundan, ona yarı fiyatına veriyorum."

   "Kim bu adam?"diye sordum.
   "Kore gazilerinden " dedi. "Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşla."

   Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum.

   "Aradaki farkı ben vereyim," dedim. "Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler."

   Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgahın altına koydu.
 
   "Çok şanslısın hacı amca," dedi. Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek vereceğim."

   Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırırken “Allah, senden razı olsun evladım" dedi.

   "Bugün onların doğum günü olduğunu nereden biliyordun?"



...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder