Apaçık düşmanımız
kimdir?
Merhum,
38 yaşında gözlerini kaybeden büyük edebiyatçı Cemil Meriç (doğum:1916 Hatay – ölüm:1987
İstanbul) bir röportajında televizyon kültürünü soran gazeteciye şöyle yanıt
verir:
“Televizyon kültür diye bir mefhum tanımıyorum. Televizyon, aylak, şuuru iğdiş edilmiş,
hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icat
edilmiş bir nevi afyondur.
Televizyon, şuurdaki son pırıltıları da yokeden bir cehennem makinesidir. Kişiyi gerçek hayattan koparan ve bir hayal dünyasında yaşatan hissi bir istimna...
Tam bir kaçıştır televizyon. Yokluğa,
boşluğa, şuursuzluğa açılan bir kapı... Bu korkunç tiryakilik, kurbanını
batılılaştırmaz, batırır.
Kültürün dün de, bugün de, yarın da tek
taşıyıcısı vardır: Kitap. Hiçbir düşünce emeksiz fethedilemez. Şahikalar ancak
dikenli patikalardan tırmanılabilir. Tefekkür, sürekli bir cehdin hak edilmiş
mükafatıdır.
Kısaca televizyon kültür, kültürle
münasebetlerini kesmeye karar verenlerin uydurduğu bir yalandır.
Batının bütün fuhşiyatını haremimize
taşıyan bu kanalizasyonun hayırlı bir işe yarayacağını ummak büyük bir
iyimserlik olur. Sirenlerin şarkısı çok malum bir hayal...Televizyonu dinlerken
şuurumuz yarı uykudadır. Bu itibarla seslerin ve renklerin cümbüşü ile bir kat
daha sarhoşlaşır ve kendimizden geçeriz.
Eskiler
‘medenileşmek frengileşmekdir’ (La civilisation dest la syphilisation) demiş. Televizyonun cömertçe dağıttığı medeniyet de bu çeşit bir medeniyet. “
Ben genelde
radyo dinliyorum. Güzel müziklerle ruhumu dinlendiriyor, Faydalı sohbetleri
dinleyerek ise bilgileniyorum. Saat başlarında radyoda haberleri de dinlediğimden
televizyonu genelde çok az açıyorum. Sadece haftada bir gece Real Madrid maçını
seyretmek için açarım. Maç izlerken sürekli salavat söyleyip zikir sevabı da
alıyorum inşallah.
Geçen gece
televizyonu açtım. Kanalları dolaştım. O kadar çok çeşitli programlar vardıki.
Bazı dizilere, yarışmalara baktım. Bana kattığı hiçbir değer olmadı. Dizilerde
günlük hayatta görmediğimiz insan tipleri. Yarışmalardaki sorular bile genelde
bilinen şeyler ve şöyle çarpıcı bir bilgi veren soruya rastlamadım.
Ama gerçekten
de Cemil Meriç’in dediği gibi televizyon bir afyon. Öyle bir uyuşturuyor ki
kapatma düğmesine basmadan bırakamıyorsunuz. Dünyaya geldiğimizde bize verilen
çok değerli ömür sermayesi vaktimiz heba oluyor.
Kanalın birinde
“Şanslı Masa” diye bir program vardı. Seyredenleriniz mutlaka vardır. Bir
kafeye oturmaya gelen iki kişiden biri gizlice çağırılıyor ve kulağına
karşısındaki görmeyecek şekilde bir kulaklık takılıyor. O kişiye kulaklıkla
garip talimatlar veriliyor.
Başlıyor tuhaf
tuhaf hareketlere ve kulaklıkla gelen talimatları yapmaya. Arkadaşı şaşırıyor
ve kızıyor. Ama sevdiği için katlanıyor. Tüm talimatları yapıp karşısındakini
kafede, bazen garip dansa, bazen yüksek sesle taklite veya daha değişik şeyleri
yapmaya ikna eden ve yaptıran para ödülü kazanıyor.
Herneyse programı
izleyince, o kulaklıkla verilen talimatlar bir çağrışım yaptı. Hani müslüman
herşeye ibret nazarıyla bakar ya...
Allah kutsal
kitabımız Kuran’da bir çok ayette, şeytanı dinlemeyin, diyor biliyorsunuz. Kuran’da
şeytanla ilgili 133 ayet vardır. Mesela şu ayet:
“Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için
apaçık bir düşmandır.
Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?
Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”
(YASİN Suresi,
60.61.62. ayetler)
Bizler
şeytanı, maddi varlığı olmadığından tanımıyoruz. Onun içinde aldanabiliyoruz.
İnsanın aklına gelen kötü düşünceler, hayaline gelen kötü dürtüler şeytanın
fısıltılarıdır. Program hakkında yazmayacağım. Yanlış anlamayalım. Sadece orada
kulaklıkla gelen sesleri uygulayan insanlar bana şeytanı hatırlattı.
Şeytanda
aynen o kulaklık sahnesi gibi kulağımıza kötü şeyler fısıldıyor. Fakat bizler o
düşünceyi hemen uyguluyoruz. Halbuki zihnimize düşen o vesveselerin şeytandan
olduğunu bilsek kendimizi kontrol edeceğiz.
Bakın mesela şeytan insanı hangi sözlerle kandırıyor?:
- Bir
defayla bir şey olmaz.
- Daha
genciz, hayatımızı yaşamalıyız.
- Benim
kalbim temiz.
- Allah ile
kul arasına girilmez.
- Emekli
olduktan sonra başlarım.
- Zaman size
değil siz zamana uyun.
- Bir şey
olmaz, Allah affeder.
- Bu kadar
günahtan sonra biraz zor affedilirsin.
- Fazla
düşünme kafayı yersin.
- Cehennemde
bir süre yandıktan sonra nasıl olsa cennete girmeyecek miyiz? (Sanki kibrit
çöpünün ateşine dayanabiliyormuş gibi…)
- Biz
büyüklerimizden böyle gördük.
- Aman
dikkat, sizin de beyninizi yıkamasınlar.
- Aşırı gitmemek
lazım canım!
- Kendini
kimseye belli etme, ibadetini evinde gizli yap.
- Sen bu
kafayı değiştir. Hangi devirde yaşıyoruz arkadaş!
Bu
düşünceler şeytani sözlerdir. Fakat bazı insanlar bu sözleri toplumda yayarak
şeytana yardım ediyorlar. Mesela hayatında hiç sigara içmeyen bir gence,
arkadaşı: ‘Aman ya, bikereden bişey olmaz’ diyerek bazen bilerek ya da
bilmeyerek şeytanın ekmeğine yağ sürüyor.
Şeytandan
korunmanın yolları çoktur. Google’a şeytandan korunma yolları yazsak pek çok
sonuç çıkar. Yazıyı çok uzattım. Kısaca:
“Eğer şeytandan sana bir vesvese gelirse, hemen Allah’a sığın. Muhakkak
ki, Allah Semi’-Alimdir.” (A’raf Suresi, 200)
Bu ayetteki
Rabbimizin emrince “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racîm” deyip bir kötü düşünce geldiğinde kovulmuş
şeytandan Allah’a sığınmalıyız.
Günahlar kire, tövbe ise bunları yıkayan deterjana benzer. Günahına
samimi tövbe eden kimse, günahı olmayan kimse gibidir.
Takva ile yaşayan bir Hak dostu şöyle der: “Harama bakmakla cünup
olan gözlerine, gözyaşı ile gusül yaptır.”
TÖVBE VE GÖZYAŞIMIZLA ŞEYTANI DELİ EDELİM İNŞALLAH…
Celal Çelik Ankara
( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder