Müzik Nağmeleri Allah’ın Sesidir
Bu yazıda müzik hakkında ilginç bilgiler paylaşmak istiyoruz. Türk
Sanat Müziği dinlemeye nasıl başladığımızı anlatıp bir tavsiyede bulunacağız:
Evet
2003’te Allah’ın izniyle Türkçe Kuran Meali okumakla darbe yapıp, kalbimin
yönetimini nefisten geri alınca, yani hidayetimden sonra hayatımda pek çok
değişiklik yaptım. Mesela, sigarayı bıraktım.
Televizyonda,
sokakta olsun, çıplaklık içeren şeylere bakmama ve teyemmüm ile oturduğum yerde
de olsa NAMAZ kılma kararı aldım.
Hayatımda
yaptığım değişikliklerden biri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla dinlediğim
stresimi artıran arabesk müziğinden zevk almaz oldum ve bıraktım. Şimdi hiç
tahammül edemiyorum.
Onüç
yıldır sanat müziği dinliyorum. (2016)
Müzik,
özellikle sanat müziğindeki nağmeler bize, ruhlar aleminde, Elest bezminde
duyduğumuz Cenab-ı Allah’ın sesini hatırlatır, diyor Hz. Mevlana.
Hazreti
Mevlânâ’ya göre musiki Cenabı Allah’ın sesini sembolize etmektedir. İşte o sema ayini sırasında
semazen Cenabı Hakkın sesini duyar, vecde gelir ve dönüp sema etmeye başlar.
Araf suresi 172. ayetinde “Elestü bi Rabbeküm” hitabında “Ben sizin
Rabbiniz değil miyim?” demiştir. Ve bütün ruhlar da “belâ” derler. “Evet, sen
bizim Rabbimizsin” diye tasdik ederler.
Mevlânâ Hazretleri “O gün Kâlu belada o sesi duymayan, o cemali
görmeyen bir kişi varsa ben imansızım” der.
O kadar büyük bir yemindir bu. Demek oluyor ki o Elest hitabında
yaratılan ve yaratılacak herkes Cenab-ı Hakkın sesini işitip, cemalini
görmüştür.
Son Mesnevihan Sevgili Hayat Nur ARTIRAN
hanımefendi konuya şöyle devam ediyor:
Hani müzik ruhun gıdasıdır derler ya, işte pirimiz der ki,
Musikiden alınan zevk, ruh bir anda o Elest de Rabbinin sesini duymuş gibi zevk
alır, sesini hatırlar, o anı hatırlayarak vecde gelir ve mutlu olur, semaya
başlar.
Mesnevi’de
şöyle geçer. Gönül ehli kişiler musiki nağmelerini gökyüzünün dönüşünden ve
gökyüzündeki meleklerin tespih sesinden almışlardır.
Dede
Efendiler, Zekayi Dedeler, Itriler hem kalbini Hakka açmış, hem de kulağını
Allah’a vermişler.
“O gökyüzü âşık olmasaydı, aşkından dönmeseydi başı döner yere
düşerdi” diyor pîr. Gökyüzü âşık, gökyüzü aşk ile dönerken onunda bir zikri
var.
Kâinatta Allah’ı zikretmeyen bir zerre var mıdır ki? Zaten bir
Kur"an ayetidir. Yaratılan her şey kendi dilleri ile Allah’ı zikrederler.
Her şey kendi dilleri ile Allah’ı zikreder diyor Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri. Ve gökyüzünün zikrini
duyuyorum, diyor. Mesnevi beytinde diyor, bunu.
Onun için
musikiye bazı insanlar hoş bakmış bazıları da hoş bakmamıştır.
Musiki
denilen şey âşığın aşkını, fasığın fıskını artırır. Bu hangi niyetle
dinlediğine bağlıdır.
(Yani sanat ve tasavvuf müziği, bazılarının ve benim ibadet aşkımı
artırırken, sözleri şeytanın telkini olan şarkılar ise, günahkarın günahını
artırır...
… Kahpe felek, kötü kader, içelim, hepsi senin mi, doldur
meyhaneci... vs... )
Hazreti
Mevlânâ şöyle diyor: “Ben Ud sesinde Ente Hasbi, Ente Kâfi ya Vedud” sesini
duyuyorum.
(Ey sevgili, sen bana yetersin, sen bana kâfisin, başka bir şey istemem)
Ud sesi de Ney
sesi gibi ilahi midir?
H. NUR ARTIRAN: Bir kere Ud’u Fârabi Hazretleri bulmuştur. O zaman
da çok kişi buna karşı çıkmıştır. “Bu nefsin hoşuna giden bir şeydir, bu şeytan
aletidir” demişlerdir.
Hazreti
Farabi de “Ben size bunu ispat edeceğim” diyor. Ve “Develere 40 gün tuz yedirip
hiç su vermeyin” diye tembihliyor.
“40 gün sonra develeri su kenarına getirin, ben de udumu çalacağım.
Eğer develer su içmezlerse benim ud’um Rabbanidir. Eğer develer suya saldırırsa
benim ud’um şeytanidir” diyor.
Ama hiçbir
deve ud sesini duyunca su içmemiş. Bunun üzerine Farabi Hazretleri “İşte hayvan
hayvanken benim Ud’umdaki Rahman’ın sesini duyuyor da, siz insan olduğunuz
halde duyamadınız.”
diyor.
Tabiî ki
baş kulağı duyanlar anlar bunu.
***
İnternetten
indirerek binlerce şarkılık bir TSM arşivi yaptım. Türk Sanat Müziği (TSM)
dinleyerek ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.
Aslında
benim TSM sevgim nereden geliyor biliyor musunuz? Biz seksenlerde haziranda
okul kapanınca memleketimiz Ereğli’ye giderdik.
Orada yaz
akşamları bağ evinde terasta dedem, radyosundan hep TSM açar, beraberce
dinlerdik.
O
nağmeler hem ruhuma, hem gönlüme işlendi. Lise ve üniversite yıllarında
arabesk, fantezi ve yabancı pop dinlerdim ama 2003’ten sonra aslıma döndüm.
TSM
insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç bir ülkesi böyle bir müziğe sahip
değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedavi amaçlı kullanıldığını biliyor
muydunuz? Her makam ayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.
Özellikle
TSM dinleyicileri genelde nazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM
dinleyenlerin adi suçlara karıştığı da hiç görülmemiştir.
İnşallah
çocuklarımıza, yeğenlerimize bol bol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi
dinlemezler, ama arabaya binince radyodan veya CD’den bir TSM müziği açalım.
Kulakları
bu nağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarına dönerler inşallah...
BAKLAVA
Dünya ağlamalı bir hüzün dünyasıdır. Bir yanda savaşlar... Bir
yanda ölümler... Afrika’da aç çocuklar... Yurdumuzun terör belası... Yetim
kalan şehit çocukları...
Bu dünya hep ayrılıklarla dolu. Büyük kavuşmalar inşallah mahşerde
olacakmış Allah’ın lütfuyla...
Her zaman sanat müziği ve tasavvuf müziği dinliyorum. Ve aşkla
kalbim rikkate geliyor. Çoğu zaman duygulanıp ağlıyorum. Gözyaşlarım şıpır
şıpır damlıyor.
Ağlamak bana baklavadan çok daha lezzetli geliyor.
İçim sevgiyle dolu… Allah
aşkıyla… Bendeniz onüç yıldır asla karşı cinsi düşünüp hüzünlenmiyorum.
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.” Ayeti bize şu sözün
haklılığını gösteriyor: Müzik ruhun gıdasıdır; çünkü müzik nağmeleri Allah’ın
sesidir.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder