29 Ağustos 2016 Pazartesi

Müzik Nağmeleri Allah’ın Sesidir


Müzik Nağmeleri Allah’ın Sesidir

 

Bu yazıda müzik hakkında ilginç bilgiler paylaşmak istiyoruz. Türk Sanat Müziği dinlemeye nasıl başladığımızı anlatıp bir tavsiyede bulunacağız:

 

Evet 2003’te Allah’ın izniyle Türkçe Kuran Meali okumakla darbe yapıp, kalbimin yönetimini nefisten geri alınca, yani hidayetimden sonra hayatımda pek çok değişiklik yaptım. Mesela, sigarayı bıraktım.

 


Televizyonda, sokakta olsun, çıplaklık içeren şeylere bakmama ve teyemmüm ile oturduğum yerde de olsa NAMAZ kılma kararı aldım.

 

Hayatımda yaptığım değişikliklerden biri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla dinlediğim stresimi artıran arabesk müziğinden zevk almaz oldum ve bıraktım. Şimdi hiç tahammül edemiyorum.

 

Onüç yıldır sanat müziği dinliyorum. (2016)

 

Müzik, özellikle sanat müziğindeki nağmeler bize, ruhlar aleminde, Elest bezminde duyduğumuz Cenab-ı Allah’ın sesini hatırlatır, diyor Hz. Mevlana.  

 

Hazreti Mevlânâ’ya göre musiki Cenabı Allah’ın sesini sembolize etmektedir. İşte o sema ayini sırasında semazen Cenabı Hakkın sesini duyar, vecde gelir ve dönüp sema etmeye başlar.

 

Araf suresi 172. ayetinde “Elestü bi Rabbeküm” hitabında “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demiştir. Ve bütün ruhlar da “belâ” derler. “Evet, sen bizim Rabbimizsin” diye tasdik ederler.

 

Mevlânâ Hazretleri “O gün Kâlu belada o sesi duymayan, o cemali görmeyen bir kişi varsa ben imansızım” der.

 

O kadar büyük bir yemindir bu. Demek oluyor ki o Elest hitabında yaratılan ve yaratılacak herkes Cenab-ı Hakkın sesini işitip, cemalini görmüştür.

 

Son Mesnevihan Sevgili Hayat Nur ARTIRAN hanımefendi konuya şöyle devam ediyor:

 


Hani müzik ruhun gıdasıdır derler ya, işte pirimiz der ki, Musikiden alınan zevk, ruh bir anda o Elest de Rabbinin sesini duymuş gibi zevk alır, sesini hatırlar, o anı hatırlayarak vecde gelir ve mutlu olur, semaya başlar.

 

Mesnevi’de şöyle geçer. Gönül ehli kişiler musiki nağmelerini gökyüzünün dönüşünden ve gökyüzündeki meleklerin tespih sesinden almışlardır.

 

Dede Efendiler, Zekayi Dedeler, Itriler hem kalbini Hakka açmış, hem de kulağını Allah’a vermişler.

 

“O gökyüzü âşık olmasaydı, aşkından dönmeseydi başı döner yere düşerdi” diyor pîr. Gökyüzü âşık, gökyüzü aşk ile dönerken onunda bir zikri var.

 

Kâinatta Allah’ı zikretmeyen bir zerre var mıdır ki? Zaten bir Kur"an ayetidir. Yaratılan her şey kendi dilleri ile Allah’ı zikrederler.

 

Her şey kendi dilleri ile Allah’ı zikreder diyor Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri. Ve gökyüzünün zikrini duyuyorum, diyor. Mesnevi beytinde diyor, bunu.

 

Onun için musikiye bazı insanlar hoş bakmış bazıları da hoş bakmamıştır.

 

Musiki denilen şey âşığın aşkını, fasığın fıskını artırır. Bu hangi niyetle dinlediğine bağlıdır.

 

(Yani sanat ve tasavvuf müziği, bazılarının ve benim ibadet aşkımı artırırken, sözleri şeytanın telkini olan şarkılar ise, günahkarın günahını artırır...

 

… Kahpe felek, kötü kader, içelim, hepsi senin mi, doldur meyhaneci... vs... )

 

Hazreti Mevlânâ şöyle diyor: “Ben Ud sesinde Ente Hasbi, Ente Kâfi ya Vedud” sesini duyuyorum. (Ey sevgili, sen bana yetersin, sen bana kâfisin, başka bir şey istemem)

 

Ud sesi de Ney sesi gibi ilahi midir?

 


H. NUR ARTIRAN: Bir kere Ud’u Fârabi Hazretleri bulmuştur. O zaman da çok kişi buna karşı çıkmıştır. “Bu nefsin hoşuna giden bir şeydir, bu şeytan aletidir” demişlerdir.

 

Hazreti Farabi de “Ben size bunu ispat edeceğim” diyor. Ve “Develere 40 gün tuz yedirip hiç su vermeyin” diye tembihliyor.

 

“40 gün sonra develeri su kenarına getirin, ben de udumu çalacağım. Eğer develer su içmezlerse benim ud’um Rabbanidir. Eğer develer suya saldırırsa benim ud’um şeytanidir” diyor.

 

Ama hiçbir deve ud sesini duyunca su içmemiş. Bunun üzerine Farabi Hazretleri “İşte hayvan hayvanken benim Ud’umdaki Rahman’ın sesini duyuyor da, siz insan olduğunuz halde duyamadınız.” diyor.

 

Tabiî ki baş kulağı duyanlar anlar bunu.

 

***







"Tebessüm etmek sadakadır." - Hadîsi Şerif - Ereğli - 18.08.2016

İnternetten indirerek binlerce şarkılık bir TSM arşivi yaptım. Türk Sanat Müziği (TSM) dinleyerek ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.

 

Aslında benim TSM sevgim nereden geliyor biliyor musunuz? Biz seksenlerde haziranda okul kapanınca memleketimiz Ereğli’ye giderdik.

 

Orada yaz akşamları bağ evinde terasta dedem, radyosundan hep TSM açar, beraberce dinlerdik.

 

O nağmeler hem ruhuma, hem gönlüme işlendi. Lise ve üniversite yıllarında arabesk, fantezi ve yabancı pop dinlerdim ama 2003’ten sonra aslıma döndüm.

 

TSM insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç bir ülkesi böyle bir müziğe sahip değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedavi amaçlı kullanıldığını biliyor muydunuz? Her makam ayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.

 

Özellikle TSM dinleyicileri genelde nazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM dinleyenlerin adi suçlara karıştığı da hiç görülmemiştir.

 

İnşallah çocuklarımıza, yeğenlerimize bol bol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi dinlemezler, ama arabaya binince radyodan veya CD’den bir TSM müziği açalım.

 

Kulakları bu nağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarına dönerler inşallah...

 

BAKLAVA

 

Dünya ağlamalı bir hüzün dünyasıdır. Bir yanda savaşlar... Bir yanda ölümler... Afrika’da aç çocuklar... Yurdumuzun terör belası... Yetim kalan şehit çocukları...

 

Bu dünya hep ayrılıklarla dolu. Büyük kavuşmalar inşallah mahşerde olacakmış Allah’ın lütfuyla... 

 

Her zaman sanat müziği ve tasavvuf müziği dinliyorum. Ve aşkla kalbim rikkate geliyor. Çoğu zaman duygulanıp ağlıyorum. Gözyaşlarım şıpır şıpır damlıyor.

 

Ağlamak bana baklavadan çok daha lezzetli geliyor.

 


İçim sevgiyle dolu…  Allah aşkıyla… Bendeniz onüç yıldır asla karşı cinsi düşünüp hüzünlenmiyorum.

 

“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.” Ayeti bize şu sözün haklılığını gösteriyor: Müzik ruhun gıdasıdır; çünkü müzik nağmeleri Allah’ın sesidir.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder