Mesnevi Okumaları – 24 – Hz Musa Ve Çobanın Hikayesi
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Yüce
Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır
Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri
olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 24. Mesnevi
yazısına başlamak istiyoruz:
HZ MUSA AS VE
ÇOBAN
Mûsâ (a.s.)'ın bir çobanın candan yakarışını, münâcâtını hoş görmemesi
® Mûsâ (a.s.) yolda bir çoban gördü. Çoban;
"Ey Allah! Ey Allah!" diye sesleniyordu.
® "Sen neredesin? Sana kul, kurban olayım;
senin çarığını dikeyim, saçlarını tarayayım.
,
® Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım, ey
büyükler büyüğü! Sana süt getireyim.
® Ellerini öpeyim, ayaklarını ovayım, uyku zamanı
gelince, yatacağın yeri silip süpüreyim.
® Bütün gecelerim sana kurban olsun, seni
andığım, hey hey diye feryâd ettiğim Rabbim!"
® O çoban bu çeşit boş sözler söyleyip durmada
idi. Hz. Mûsâ; "Sen kiminle konuşuyorsun, bu sözleri kime
söylüyorsun?" diye sordu.
® Çoban; "Bizi yaratanla, bu yeri göğü halk
edenle." diye cevap verince,
® Hz. Mûsâ dedi ki: "Hey! Kendine gel;
aklını mı kaybettin? Sen müslüman olmadan kâfir olmuşsun.
® Bu ne saçma söz, bu ne küfür, bu ne ağıza
alınmayacak laf, bunları söylememek için ağzına pamuk tıka.
® Küfrünün pis kokusu dünyayı kokuttu. Senin küfrün
din kumaşını yıprattı.
® Çarık ve dolak sana ve senin gibilere lâyık;
bir güneşe bunlar lâyık olur mu?
® Böyle sözlere ağzını kapamazsan bir ateş gelir,
halkı yakar yandırır.
® Bu sözleri kime söylüyorsun? Amcana mı? Dayına
mı? Beden sahibi olmak, bir şeye ihtiyacı bulunmak, celâl sahibi Allah'ın sıfatları
arasında varmı?
® Çoban; "Ey Mûsâ!" dedi. "Sen bu
sözlerinle, bu azarlarınla benim ağzımı diktin, bağladın. Pişmanlıktan beni
perişan bir hâle getirdin. Canımı yaktın."
® Çoban elbisesini yırttı. Yana yakıla bir âh
çekti. Sonra çöllerin yolunu tuttu.
HZ MUSA’YA VAHİY
GELDİ
® "Bizim kulumuzu bizden ayırdın." diye
Hz. Musa'ya vahiy geldi.
® "Sen kullarımı bana yaklaştırmak, benimle
buluşturmak için mi geldin? Yoksa ayırmak için mi?
® Gücün yettikçe ayrılık yoluna ayak basma. Benim
için en hoşlanılmayan şey boşamaktır.472
Mesnevi’nin
Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik
Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu
yazmış:
472 Bir hadis-i şerifte; "Allah, kadın
boşamaktan daha sevimsiz bir helâl yaratmamış tır" diye buyrulmuştur. Câmiu's-Sağîr, c. I, s. 4.
® Ben herkese bir huy, bir sîret; herkese bir çeşit
ta'bir, bir çeşit ıstılah verdim.
® Onun hoşuna giden övüş, meth ü sena senin için
çekiştirme olur. O söz ona bal gibi tatlı gelir, sana ise zehir olur.
® Biz ise tamamıyla temizlikten de, pislikten de
münezzeh; ağır canlılıktan da, çeviklikten de beriyiz.473
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
473 Temizlik, pislik, fânî varlıklar içindir.
Cenâb-ı Hakk herşeyden münezzehtir. Bilinmeyen bir şeyi anlamak için başka bir
şeye benzetilir veya benzemez olduğu bildirilir. Allah'ın benzeri ve zıttı
olmadığından, ikisi ile de ta'rif edilemez.
® Ben kullarıma 'İbâdet ediniz.' diye emrettim;
bu bir kâr, bir fayda el de edeyim diye değildir. Kullara ihsanlarda,
iyiliklerde bulunayım diyedir.
© Allah'ı herkes kendi dili ile teşbih eder.
Allah da herkesin dilini anlar. Hindliler Hindce kelimelerle, Sindliler de
Sindce kelimelerle övgüde bulunurlar.
© Ben kullarımın beni tesbîh etmelerinden
arınmam, pâk olmam. Onların beni tesbîh ye takdîs etmelerinden yine kendileri
arınır, pâk olur ve dilleri manen inci saçar.474
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
474 Bir İranlı şâir; "Allah'ım! Seher
kuşları her sabah kendi dilleri ile seni meth ve sena ederler, överler."
diye Hakk'a hitap eder. Yalnız insanlar, hayvanlar, bitkiler değil; sular,
ırmaklar, kayalar, taşlar, topraklar isti'dadlan dili ile Cenâb-ı Hakk'ı zikr
ve tesbîh etmektedirler. İsrâ Sûresi'nin 44. âyetinin meali şöyledir: "Hiç
bir şey yoktur ki Allah'ı tesbîh ve ona hamd ve sena etmiş olmasın. Fakat ey
insanlar, siz onların teşbihini anlamazsınız." Muhyiddin-i Arabî
hazretleri Futuhât-ı Mekkiyye'smûe; "Ben canlı cansız bütün varlıkların
teşbihlerini kulaklarımla duyuyorum." diye bu yurmuştur.
ALLAH SÖZE DEĞİL
KALBE BAKIYOR
® Biz dile, söze bakmayız; gönle ve hâle
bakarız.475
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
475 Bir hadis-i şerifte: "Allah sizin
suretlerinize, sözlerinize, yaptığınız ibâdetlerinize bakmaz, belki kalbinize,
niyyetlerinize bakar." buyrulmuştur. Yâni yaptığınız ibâ detleri,
iyilikleri Allah rızâsı için mi yapıyorsunuz? Yoksa gösteriş için mi yapı
yorsunuz? Allah ona nazırdır.
® İsterse söz içli olmasın, güzel olmasın. O,
gönülden bize bağlı ise, gönülle bize yaklaşmışsa, biz ona bakarız.
® Çünkü gönül cevherdir. Söz ise a'râz. A'râz
eğretidir. Esas maksat cevherdir.476
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
476 Cevher; varlığın cismi, dış yüzü. A'râz; ona
arız olan vasıf, mânâ, huy. Meselâ, gülün kendisi bir cevherdir; rengi, kokusu
a'râzdır.
© Mânâsı gizli ve kapalı yahut başka olan sözler
ne vakte kadar sürecek? Ben yanıp yanıp yakılma isterim. Sen gönlünde o ateşi
uyandırmaya çalış... ■
® Ruhunda aşk ile bir ateş tutuştur da, baştan
başa bütün düşünceleri, bütün sözleri yak gitsin...
® Ey Mûsâ! Bilginlerin adları başkadır. Ruhu,
gönlü yanık âşıklarınki bile başkadır.
© Âşıklar her an bir başka çeşit yanarlar,
yakılırlar. Yıkık bir köyden ne haraç alınır, ne de vergi.
® Hakk âşıkı yanlış bir söz söylerse, onun için yanlış
söylüyor diye.kanlara boyanıp şehit olursa, onu yıkama.
® Şehitler için kan sudan daha değerlidir. Onlar
hakkında bu yanlış, yüzlerce doğrudan üstündür.
© Aşk dini, bütün dinlerden ayrıdır. Âşıkların
şerî'ati de, mezhebi de Allah'tır."
® Ondan sonra Cenâb-ı Hakk Hz. Musa'nın gönlüne,
gizlice, söze sığmayacak, dile gelmeyecek sırlar söyledi.
® Mûsâ'nın gönlüne sözler döktüler, Görmekle
söylemeği birbirine kattılar.
® Hz. Mûsâ kaç defa kendinden geçti, kaç defa
kendine geldi, kaç defa ezelden ebede doğru uçtu?
® Bundan ötesini anlamaya kalkışırsam ahmaklık
etmiş olurum. Çünkü bunu anlatmak, anlayışın da, anlatışın da ötesindedir.
® Eğer söyleyecek olursam, akıllar yerlerinden
kopar, uçar, biter; yazarsam nice kalemler dayanamaz, kırılır gider.
HZ MUSA BU AZARDAN
SONRA ÇOBANIN PEŞİNE DÜŞTÜ
© Hz. Mûsâ Hakk'tan bu azarı işitince, çöllere
düştü, çobanın peşinde koştu.
® O başı dönmüş, aşk sarhoşu olmuş çobanın ayak
izlerini izledi. Kır yolunun tozlarını kaldırdı.
® Sonunda Hz. Mûsâ çobanı buldu. Ona dedi ki:
"Müjdemi ver. Senin için Allah tarafından kulluk izni geldi. Sana ibâdet
müsâdesi verildi.
® Allah'a ibâdette hiç bir edep ve tertip arama,
daralmış gönlüne ne gelirse çekinmeden söyle.
® Senin küfrün dindir. Dinin de can nurudur. Sen
eminliğe ermişsin. Bütün bu dünya da senin yüzünden emanda.
® Ey 'Allah dilediğini yapar' âyeti ile
bağışlanmış kişi! Hiç bir şeye aldırmadan, korkusuzca yürü. Ağzına geleni
çekinmeden söyle."477
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
477 "Allah dilediğini yapar." âyeti
Kur'ân'da bir kaç yerde geçer: Âl-i îmrân Sûresi'nin 40. âyetinde, İbrahim
Sûresi'nin 27. âyetinde, Hacc Sûresi'nin 18. âyetinde.
ÇOBAN İLAHİ AŞKI
BULMUŞ
® Çoban: "Ey Mûsâ!" dedi. "Ben
önce bulunduğum cezbe hâlinden geçtim. Şimdi ben gönlümün kanlarına bulanmışım.
® Ben 'sidretü'l-müntehâ'yı geçmiş, oradan da
ötelere yüzbinlerce yıllık yol almışım.478
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
478 Sidretü'lmüntehâ: Yedinci kat göğün üstünde
bir yer. Göğün son hudûd işareti. Halkın akıl ve şuuru oradan ileri gidemez.
Miraç gecesinde Hz. Peygamberimizi oraya kadar götüren Cebrail (a.s.)
Peygamberimize; "Ben daha ileri geçemem, bir adım bile atsam yanar,
yakılırım." dedi ve orada kaldı. Hz. Peygamberimiz ilâhî aşkla her şeyi
göze alarak yürüdü, geçti, Hakk'a ulaştı.
Bu
hâdiseyi Süleyman Çelebi Mevlidinde şu beyitlerle açıklar:
"Ger gecem bir zerre denlü ilerü,
Yanarım baştan ayağa ey ulu."
Ve Peygamberimizin mübarek dilinden de şu beyti
söylemiştir:
"Çün ezelden bana aşk oldu delil
Yanar isem ben yanayım ey halil."
® Sen bir kamçı vurdun, atım şahlandı, sıçradı
gök kubbeyi aştı.
© 'Lâhût' bizim 'Nâsut'umuza mahrem oldu. Senin
eline ve koluna aşk 1790 olsun.479
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
479 "Nâsut âlemi"; şu üzerinde
yaşadığımız çokluk âlemi, madde âlemi, mülk ve şehâdet âlemi de denilen bu
âlemi duygularımızla görür ve biliriz. "Lâhut âlemi" ise; vahdet âlemi,
ulûhiyyet âlemidir. Sûfîlere göre nâsut âlemi, lâhut âleminin zuhurudur. Ayrı
bir varlığı yoktur. Yâni maddî bir âlem, bir gölge âlem olan nâsut âlemi bir
görüntüden ibaret olup mânâ âleminin, lâhut âleminin zuhurundan, görünüşünden
başka bir şey değildir.
® Şimdi benim hâlim söze sığmaz, bu söylediğim
sözler benim hâllerim değildir.
® Aynada bir nakış, bir şekil görürsün; gördüğün
senin şeklindir. Aynanın nakşı, aynanın sureti değildir.
® Neyzenin neye üflediği nefesten çıkan ses neye
mi aittir? Hayır, o ses neye üfleyen neyzenindir."480
Yine Şefik Can
dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
480 Bu ve bundan evvelki beyitlerde bazı
incelikler var: Şöyle ki Hz. Mûsâ, çoban ile Hakk arasında adetâ bir tercüman
gibidir. Çoban kendini önce aynaya benzetiyor. Orada görünen Musa'dır. Neyde de
öyle; çoban neyin sembolüdür. Mûsâ da ona üfleyen, onu seslendiren neyzendir. Çoban
demek istiyorki: "Yâ Mûsâ, benden ne çeşit sözler işittinse, onlar benim
değildir. Senindir. Benim kabiliyetim olsaydı, senden aldıklarımı aksettirir,
daha güzel sözler söylerdim."
® Ey Allah'a yalvaran kişi! Kendine gel kendine.
Sen Allah'ı bütün gücünle bütün takarınla uygun kelimelerle övsen de, hamdetsen
de; bu övüş, bu hamd çobanınki gibi Hakk'a lâyık olmayan bir övüştür.
® Senin övüşün çobanınkinden daha da iyi olsa,
Allah'a karşı yine de değersizdir. Yakışıksızdır. Sonu gelmez.
® Ben hamdediyorum, Allah'ı övüyorum,
şükrediyorum diye ne söylenip duruyorsun. Göz önünden perdeyi kaldırdıkları,
her şeyi olduğu gibi gösterdikleri vakit, zannedilen şeylerin öyle olmadığını
anlarsın...
DÜŞÜNCELER
Hz. Mevlanamız, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde ibadette
önemli olan ve eksikte olsa kabulunun şartı olan şeyin, ihlas ve samimiyet
olduğunu Hz Musa ve çoban hikayesiyle aklımıza yakınlaştırdı, Allah ondan razı
olsun.
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren,
Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur
Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Rabbim hepimize yaptığımız ibadetlerde samimiyet nasip etsin
inşallah.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.
Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize
nasip etsin.
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder