16 Nisan 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 25 – Ağzına Yılan Kaçan Adamın Hikayesi


Mesnevi Okumaları – 25 – Ağzına Yılan Kaçan Adamın Hikayesi


Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.


Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.


Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.


Şimdi yine sözü çok uzatmadan 25. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:



ADAMIN AĞZINA YILAN KAÇTI


Bir emîrin, ağzına yılan kaçan birisini incitmesi


® Akıllı birisi atına binmiş gidiyordu. Uyumuş bir adamın da ağzına yılan giriyordu.




® Atlı onu gördü. Yılanı ürkütüp kaçırmak için atını sürdü ise de başaramadı.


® Atlının aklı fazla idi. Yâni çok şeye aklı erdiği için, uyuyan adama var gücü ile bir kaç topuz vurdu.


© Adam topuzun acısından sıçradı, bir ağacın altına kaçtı.


® Ağacın altına bir çok çürük elma dökülmüştü. Atlı; "Ey dertli kişi bu elmalardan ye!" dedi.


® Adama o kadar elma yedirdi ki artık yedikleri ağzından geri gelmeye başladı.


® Elma yiyen garip; "Ey Emîr!" diye bağırdı. "Ben sana ne yaptım ki bana böyle zulm ediyorsun? Bunun sebebi nedir?


® Gerçekten de canıma bir kasdın varsa bir kılıç vur. Birden kanımı dök, iş bitsin." dedi.


® "Sana göründüğüm saat ne uğursuz saatmiş, senin yüzünü görmeyen kişi ne mutlu kişidir.


® Bir cinayet işlemeden, az çok bir suç yapmadan bu sitemi, bu zulmü dinsizler bile caiz görmez.


® Söz söylerken bile ağzımdan kan fışkırmada. Allah'ım bu adamın cezasını ver."


® Her an ona kötü sözler söylemekte, lanet etmekte idi. Atlı ise "Bu ovada koş bakalım." diye durmadan ona vuruyordu.


® Adam atlının korkusundan, topuz acısından rüzgâr gibi koşmaya başladı. Koşuyordu ama, yüz üstü yerlere kapaklanıyordu.


® Karnı  tıkabasa dolu idi.  Gözünden  uyku  akıyordu.  Yorgundu. Ayakları, yüzü yara bere içinde kaldı. Bedeninde de yüzlerce yara açıldı.


® Atlı akşama kadar o adamı koşturdu durdu. Sonunda adamın safrası kabardı. Kusmaya başladı.


® Onun yediği her şey ağzından çıktı. O yemeklerle beraber yılan da dışarı fırladı.



AĞZINDAN YILAN ÇIKINCA ATLININ DOST OLDUĞUNU ANLADI


© Ağzından o yılanın çıktığını görünce, o iyi kalpli kişinin, o atlının önünde yerlere kapandı.


® O kara, çirkin, iri yılanı görünce bütün dertlerini unuttu.


® Atlıya dedi ki: "Sen rahmet cebrâilisin, yahut da nimetler veren bir lütuf sahibisin.


® Seni gördüğüm saat ne kutlu bir saatmiş; ben ölmüş gitmiştim; bana yeniden can bağışladın.


® Senin yüzünü görene, yahut ansızın mahallene gelene ne mutlu...


© Ey tertemiz ve övülmeye lâyık olan rûh! Sana ne kadar kötü, ne kadar boş sözler söyledim.


® Ey benim efendim! Ey pâdişâhlar padişahı! Kusura bakma, o sözleri ben söylemedim. Benim bilgisizliğim söyledi.


© Eğer bu hâli azıcık bilmiş olsaydım, münasebetsiz sözler söylemezdim.


® Bunu bana birazcık açsaydın ey güzel huylu! Ben seni överdim, hem de çok överdim.


® Fakat susuyor, coşup köpürüyor, bir şey söylemeden başıma vuruyordun.


® Başım sersemledi, aklım başımdan gitti. Zâten beyni küçücük olan bu başta akıl mı kalır?


® Ey güzel yüzlü, ey güzel işli! Beni bağışla, söylediklerimi deliliğime ver."


® Atlı adam dedi ki: "O hâli birazcık anlatsaydım ödün patlardı. Ciğerin de o anda erir, su kesilirdi.


® Yılanı sana anlatsaydım, onun nasıl olduğunu söyleseydim, korkudan canın çıkıverirdi.



İÇİMİZDE OLAN NEFİS YILANINI EĞER BİLSEYDİK


® Hz. Mustafa (s.a.v.) efendimiz de buyurmuştur ki: 'Sizin kendi içinizde, canınızda olan düşmanı, yâni nefsinizi size açıkça anlatacak olsam,


® Cesur kişilerin bile ödleri patlardı. Ne yola gidebilir, ne de bir işin çâresine bakarlardı. 497


Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:


497 Hz. Mevlâna bu hikâyeyi anlatırken, adamın içindeki yılanı bilmesinin, onun için ne kadar korkulu bir hâl olduğunu belirttikten sonra; bizim içimizdeki yılanın, şehvetin, nefs yılanının bilinmesinin bizim için ne kadar korkunç olacağını bize haber vermekte ve Peygamber efendimizin şu hadislerine işaret etmektedir: "Bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız, yemek içmek içinize sinmezdi" (Câmiu's-sağîr, c. II s. 10) "İki yanının, böğrünün arasında bulunan nefsin senin en büyük düşmanındır."


® Eğer Peygamber efendimizin bildiklerini bir kişi bilmiş olsaydı, ne niyaz etmeye, yalvarmaya gönlünde bir güç bulabilirdi, ne bedeninde oruç tutmaya, namaz kılmaya bir kuvvet kalırdı.


® Kedinin önündeki fare gibi, yok olur giderdi. Kurdun önündeki kuzu gibi ölürdü.


® Ne hilesi kalırdı, ne de yolu yordamı. Onun için, ben, içinizdeki korkunç düşmanı size söylemeden sizi terbiye etmede, yetiştirmedeyim."





ATLI YILANDAN BAHSETMEMİŞ ÇÜNKÜ


® Atlı içine yılan giren adama dedi ki: "Eğer sen içindeki yılanı bilseydin, ne elma yemeye kuvvetin kalırdı, ne yol yürümeye, ne de kusmaya...


® Senden uygunsuz sözler işitmekle beraber, atımı sürüyor, seni koşturuyordum. İçimden de: 'Yâ Rabbi, yılanın çıkmasını kolaylaştır.' diye duâ ediyordum.


® Seni koşturduğumun sebebini söylemiyordum. Fakat seni kendi hâline bırakmak da elimden gelmiyordu."


® Yılandan kurtulan adam secdeler ediyor; "Ey bana kutluluk, ey benim devletim, definem, hazinem!


® Ey yüce kişi, bu hayırlı işin karşılığını Allah'tan bul. Bu zayıfın sana şükr etmeye gücü, kuvveti yok.


® Ey kendisine uyulan er! İyiliğinin karşılığını sana Allah versin. Bende sana şükredecek dudak da yok, çene de yok, ses de yok."


® İşte akıllıların düşmanlığı böyle olur. Onların verdikleri zehir bile cana safadır, ruha gıdadır.



DÜŞÜNCELER


Hz. Mevlanamız, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde bize faydalı ipuçları verdi. İmtihan olarak Allah’ın her insanın içine koyduğu nefis denen yaratığın tehlikesini anlamamızı sağladı.  


Ve Allah’ın verdiği her emri uygularsak –namaz, oruç gibi- nefsi etkisiz hale getireceğimizi ve Allah’ın yapmamızı istediği herşeyin aslında bizim faydamıza olduğunu anlamamızı sağladı. Allah ondan razı olsun.




Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.


Rabbim hepimizin o nefis yılanından kurtulmamızı nasip etsin inşallah.


Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.

Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.



Celalin Penceresinden


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder