Hastalar Risalesi – Altıncı Deva 6b/25
Günaydın hayırlı pazartesiler
sevgili gönül dostlarımız,
Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Efendim dün hayırlı bir karar aldık elhamdülillah.
Yeni çıkan naçiz hayatımızı
hikayeleştirdiğimiz İçimdeki Bitmeyen Özlem isimli kitabımızı yayınlayan Egemen
Yayınları sahibi Fahrettin Yüksel beyden de olur aldık.
Bu yazdığımız Hastalar Risalesi
yazılarını minik bir kitap haline getireceğiz.
Pekçok yakinen tanıdığımız hasta
insanlara ve kanser gibi zor hastalıklarla mücadele eden kalbi kırık hastalara
bir moral ve bir teselli olsun diye yazıyoruz inşallah.
Ve artık Hastalar Risalesi
yazılarını yayınlamayı durduruyoruz. Bu yaz bu kitapla uğraşacağız. Kalan
devaların yorumlarını kitaptan okursunuz inşallah.
Acele ediyorum zira Efendimiz SAV
hayırlı işlerde acele etmemizi tavsiye etmiştir.
Kısada olsa her Pazartesi bir blog
yazısı yayınlamaya devam edeceğiz ama sanırım bu yaz bu kitaba yoğunlaşacağımız
için Mesnevi okumaya zaman olmayacak ki Perşembeleri yazı yayınlamayacağız.
Bu kitap olayı bittikten sonra
Allah ömür verirse Mesnevi Okumaları yazılarını sürdüreceğiz.
Allah’a binlerce hamdolsun, emekli
olduğumdan beri ALLAH fakiri kitap, sohbetler, yazılar, mailler, SMS listeme
faydalı mesajlar, kabul ettiği dualar ettirmekle, yani hizmet etmekle
şereflendirdi.
Buyrun yayınladığımız son Hastalar
Risalesi Deva yazısını okuyalım:
Efendim büyük islam alimi Rahmetli
Bediüzzaman Said Nursi’nin (1876-1960) eşsiz eseri Risale-i Nur Külliyatında yer alan Hastalar Risalesi
yazılarının altıncısı ile devam ediyoruz.
Efendim acizane bendeniz bir ilim aktarıcısıyım. Aşağıdaki yorumları yıllardır
dinlediğimiz sohbetlerden süzdük inşallah. Yani fakirin hissesi yoktur.
Farkettiniz sanırım geçenki
Hastalar Risalesi son yazısı Altıncı Deva idi, ikinci defa aynı isimli Devanın
olmasını Bediüzzaman hazretleri şöyle açıklıyor:
{(Haşiye - Dipnot): Fıtrî bir surette (Doğal biçimde) bu lem'a (Lemalar isimli eserin bu yazısı) tahattur ettiğinden (hatıra geldiğinden), altıncı mertebede iki deva yazılmış. Fıtrîliğine ilişmemek
için öylece bıraktık, belki bir sır vardır diye değiştirmedik.}
ALTINCI DEVÂ
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap (elem, acı) çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsaydı ve yolumuzda ölüm
olmasaydı ve firak (ayrılık) ve zevâlin (yokolma) rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde (gelecekte,
hesap gününe işaret) mânevî kış mevsimleri
olmasaydı, ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım.
Bediüzzaman hazretleri
hasta oldum diye dünya zevklerinden uzak kaldığını düşünüp üzülen hastalara
sesleniyor ve neden üzülmemeleri gerektiğini açıklıyor ve diyor ki:
Eğer dünyada ölümsüz
olsaydık, ölüm ve hastalık olmasaydı, herkes sağlıklı ve mutlu olsaydı,
ahirette hesap verme derdimiz olmasaydı, evet işte o zaman hasta oldun diye ben
sana acırdım.
Fakat madem dünya birgün bize "Haydi,
dışarı" diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak. (herkes
birgün ölecek) O bizi dışarı kovmadan, biz bu
hastalıklar ikazatıyla (ikazlarıyla) şimdiden onun
aşkından (dünya sevgisinden) vazgeçmeliyiz. O
bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız.
Gayet sade bir dille
rahat anlaşılıyor.
Evet, hastalık bu mânâyı bize ihtar edip (uyarıp) der ki:
"Senin vücudun taştan, demirden değildir.
Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif (çeşitli) maddelerden terkip
edilmiştir. (düzenlenmiştir)
Hastalık hal lisanıyla
bize şöyle der: Senin bedenin taş ve demir gibi sağlam değil ki bak
hastalandın. Hz. Bediüzzaman devamında ise bu Devanın sonunu şöyle bağlıyor:
Gururu bırak, aczini (acizliğini, güçsüzlüğünü) anla.
Mâlikini (sahibin olan Yaratıcını) tanı, vazifeni
bil, dünyaya niçin geldiğini öğren." Kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. (uyarıyor)
İnsan aslında hasta
olduğunda hiçbir şeye gücünün yetmediğinin farkına varmalı ve dünyaya neden
geldiğini öğrenmeli, ki bunun için Kuran meali okumalıdır.
Hem madem dünyanın zevki, lezzeti devam etmiyor.
Hususan (özellikle) meşru olmazsa (yani helal
değilse), hem devamsız, hem elemli, hem günahlı
oluyor. O zevki kaybettiğinden hastalık bahanesiyle ağlama; bilâkis
hastalıktaki mânevî ibadet ve uhrevî (ahirete yönelik) sevap
cihetini (yönünü) düşün, zevk almaya çalış.
İnsan hastalığına
sabrederek kazanacağı sevapları ve inşallah cennetteki verilecek nimetleri
düşününce, bu geçici dünyadaki hastalık sebebiyle kaçırdığı fani lezzetlere
üzülmez.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder