Evlatlara Bir Ders
Günaydın
güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
Bu hafta
canım babacım İsa Çelik bir rahatsızlık geçirdi. (30 Haziran 2017 Cuma)
Yerinden
kalkamıyor, Yürüyemiyordu. Öbür odada yatıyordu. İdrarını tutamıyordu. Annemin
oğlunu çağıralım, komşulardan yardım isteyelim teklifini, kimseyi rahatsız
etmeyin, diye reddetti.
Ben
dayanamadım, öğleden sonra Mamak’ta evde uyuyan kardeşim Faik’e haber verdim.
Uyuyordu zira gece çalışmış sabah işten gelmişti. Ve akşam tekrar işe
gidecekti.
Hain darbe
teşebbüsünden sonra askeriyede eleman azalmış ve Faik günde 12 saat
çalışıyordu. Haber verince 30 km’yi hemen geldi. Canım kardeşim.
Babamın
durumunu görünce hemen ambulans çağırdı. Sincan devlet hastanesinden 23’te geldiler.
Babama tahliller sonucunda kanında enfeksiyon tespit etmişler, ilaçla gönderdiler.
Faik iki
gün izin aldı. Babam cumartesi sabah daha kötü olmuş. Ben uyurken komşumuz
Tolunay bey ve Faik babamı tekerlekli sandalyemle Atatürk Hastanesine
götürmüşler.
Emar,
Tomografi, kan ve idrar tahlilleriyle epey incelemişler. Felç değilmiş çok
şükür, kan ve idrar yolunda enfeksiyon tespiti onaylanmış, yeni ilaçlarla
akşamüzeri geldiler.
Tek izinli
gününü babamla hastanede geçiren komşumuz Tolunay Ertuğrul beyden Allah razı
olsun.
Babam
hasta olunca beni tuvalete hep Faik götürdü. Faik, hem beni banyo yaptırdı hem babamı.
Babama da bana da dış sonda bağladı idrar için.
Hasta bir
iken iki oldu anneme ve kardeşime… Allah babama acil şifa versin, benim
ömrümden alıp babama eklesin inşallah.
Hem yetim hem öksüz büyüyen, bir ömür engelli evlada hizmet eden anneciğim şimdi de eşine hastalıklarına rağmen büyük bir özveriyle hizmet etti/ediyor. Allah cennette yüksek makamlar verecektir inşallah. Babasına yakın olup yükünü hafifletmek, yani abisine hizmet etmek için Ankara’ya tayin olan Faik’im, abisini yüzlerce kez banyo yaptırıp traş etti. Allah yüzbin kere razı olsun.
İnşallah
kardeşim yaşlanınca da ona evlatları, babası ve abisine baktığı gibi bakarlar.
Onu çok
seviyorum. Şimdi babaya hizmetle ilgili hoş bir hikaye paylaşmak istiyoruz:
DERS VE UMUT
Yaşlı bir
baba...
Kuzu
etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş...
Bir gün
canı yaprak döneri çekmiş. Babasının
isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş...
Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş... Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık
sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde
üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış...
Lokantadaki
insanların bakışları da onların
üzerindeymiş... Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada
bir yaşlı babaya bakıyorlarmış. Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile
lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış...
Nihayet
yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice
yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış,
gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış...
Lokantada
bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde... Hiçbir bakışı
umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği
yemekten yiyip lezzet aldığı için...
Yemek
parasını ödeyip çıkarlarken, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
– Hey
evlat, burada bir şey unutmadın mı?
Az
düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:
– Hayır,
masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
– Hayır
evlat, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık
içinde:
– Ne
bırakmışım ki amca?!
– Sen
burada, her evlat İÇİn bİr ders ve her
baba İÇİn bİr UMUT bırakıp da gidiyorsun!...
Tam bir
sessizlik hâkim olmuştu salona... Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç
duyuyordu...
Unutmuşlardı
bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba!
Şunu istiyorum.
– Baba!
Bana şunu al.
– Baba! Şu
okulda, şu üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba!
Okul masrafları için şu kadar para lazım.
– Baba!
Falan şehre gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba!
Doğum günümde bana ne aldın?
– Baba!...
– Baba!...
Ama bir
defa olsun dememişlerdi sanki:
–
Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!...
– Babam!
Senin yanında olmak benim için bir dünyadır...
Hep sahip
olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi
olduk... Ama belki de hiç sormadık ona:
– Baba!
Senin benden bir isteğin var mı?
Çoğumuza
sormuşlardır kesin çocukluğumuzda, "Anneni mi çok seviyorsun, babanı
mı?" diye. İlk başta "Her ikisini." desek de az ısrar sonucu
utanarak, sıkılarak kısık sesle, "Annemi." diyorduk; buna rağmen baba
içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu. Kim bilir, belki de
herkesin yanında utanıyordu...
Ama bir
gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür
zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın...
Rabbimiz
kıymetini bilenlerden, hayır dualarını alanlardan etsin. Amin.
ANA BABAYA İYİLİK
EDEN CENNETE GİRER
İyilik
etmek. Ana-babaya iyilik ve ihsan, evlada farzdır.
Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına
iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.) [İ. Rafii]
(Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı
bereketli olur.) [İ. Ahmed]
(Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da
size ihsan eder.)[Taberani]
(Sen de
malın da babana aittir.) [İbni Mace]
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder