16 Şubat 2017 Perşembe

Mesnevi Okumaları - 4


Mesnevi Okumaları - 4

 

Çok Kıymetli Gönül Dostlarımız,

 

Gerçekten Mesnevi muhteşem bir deryaymış, kalbime şifa oldu. Yine bir hikaye özeti paylaşmadan önce kalbime şifa olan şu beyitleri paylaşmak istiyoruz izninizle:

 

Allah, birisinin perdesini yırtmak, ayıbını ortaya dökmek isterse, onun gönlüne, temiz kişileri kınama isteği verir.

 

Allah, bir kimsenin de ayıbını örtmek isterse, o kişi nefs yüzünden kirlenmiş, günahlara, ayıblara bulanmış insanların bile ayıblarını görmez, söylemez olur.

 


Allah bize yardım etmek dilerse, gönlümüze yalvarma, ağlayıp inleme isteği verir.

 

Allah aşkıyla ağlayan göz, ne mutlu gözdür. Allah aşkı ile tutuşup yanan gönül ne mübarek bir gönüldür.

 

Her ağlamanın sonu, gülmektir. Bu sebepledir ki her hadisenin sonunu gören kişi mutlu ve kutlu bir kuldur.

 

Nerede akarsu varsa, orada yeşillik vardır. Nerede göz yaşı dökülürse, oraya rahmet gelir, merhamet olur.

 

Bostan dolabı gibi inleyerek gözlerinden yaşlar saç da, can bağında yeşillikler bitsin.

 

Göz yaşı istiyorsan, gözü yaşlı olanlara acı. Acınmak, merhamete kavuşmak arzu ediyorsan, zayıflara, zavallılara merhamet et.

 


5. HİKAYE: TEVEKKÜL MÜ, ÇALIŞMAK MI? (ASLAN VE AV HAYVANLARI)

 

Hz. Mevlana, Mesnevi’nin en uzun hikayelerinden bu hikayeyi 3. Yüzyılda Hindistan’da yazılan “Kelile ve Dimne” isimli hayvan hikayelerinin olduğu kitaptan aldığını haber veriyor. Fransız yazar La Fontaine’de Fabl’larını bu kitaptan alarak yazmış.

 

Hz. Mevlana bu hikayede bir vadide avlanarak yaşayan aslan ve av hayvanlarının aralarında geçen konuşmalarını, etkili mesajlarıyla harmanlayarak okuyucuya sunuyor.

 

Bir vadide sürekli pusuyla kendilerini tuzağa düşüren aslanla, av hayvanları anlaşma yaparlar. Buna göre hergün bir hayvan kendini feda edecek ve aslana yem olacaktır.

 

Aslan avlanmaya çıkmayacak ve diğer hayvanlar bu beladan kurtulacaklardır.

 

Aslana gitme sırası tavşana gelince gitmek istemiyor. Ve aslanı hileyle yenebileceğini söylüyor, şüphe etselerde, beladan kurtuluruz diye mühlet veriyorlar.

 

Sonunda tavşan aslanı kuyuya mahkum ediyor ve herkes bayram yapıyor.

 


Rahmetli Şefik Can dedemiz (1909-2005) enfes Mesnevi tercümesinde bu hikayeye şöyle başlamış. Çok sade, akıcı bir dili var, Mesnevi’yi okumaya başlayacaklara bu tercüme kitaplarını almalarını acizane tavsiye ediyoruz. Yukarıdaki beyitlerde o tercümedendir.

 

Hoş bir vadide bulunan av hayvanları, arslanın korkusundan huzursuzluk içinde idiler.

Çünkü arslan, zaman zaman pusudan çıkıyor, hayvanlardan birini kapıyordu. Bu yüzden o vadi, onların hoşlarına gitmez bir yer olmuştu.

 

Hayvanlar, hileye baş vurdular. Arslanın yanına geldiler, ona dediler ki: "Biz sana her gün, ne yiyecek isen, getirir, veririz, seni doyururuz.

 

Bundan sonra avlanmaya çıkma, pusuya yatıp, bir av peşine düşüp bizi ürkütme ve bu otlağı, bu vadiyi bize zehir etme..."

 

Arslan, hayvanlara dedi ki: "Sizden hile değil de vefa görsem, dediğiniz doğru ama, ben şundan, bundan çok hile gördüm, çok ağzım yandı.

 

Ben insanların yaptıkları işlerden, ettikleri hilelerden helak olmuşum. O yılanlar, o akrepler tarafından çok ısırılmışım.

 

İçimde pusu kurmuş olan nefs ise, hilede, kin gütmede insanlardan fena, beter.

 

Benim kulağım, 'Gerçek mü'min bir yılan deliğinde iki kere sokulmaz' hadisini işitti ve Peygamberin bu. sözünü canla, gönülle kabul etti."

 

Hepsi de; "Ey her şeyden haberi olan hakîm! Sakınmayı bırak, çünkü sakınmak* insanı kader hükmünden kurtaramaz." dediler.

 

Arslan dedi ki: "Evet, kader hükmüne uymak, Allah'a tevekkül etmek yol göstericidir, ama sebeplere baş vurmak da Peygamberin sünnetidir.

 

Hz. Peygamber, yüksek sesle buyurmuştur ki: 'Devenin dizini tevekkül ile bağla...'

 

'Çalışıp kazanan Allah'ın sevgilisidir' hadisini dinle, tevekkül edeceğim diye sebeplere sarılmakta tenbellik etme."

 

Hayvanlar, arslana dediler ki: "Rızık için çalışıp kazanmak halkın i'tikâd, inanç zayıflığmdandır. İnsanların kazançları, hırsları miktarınca elde ettikleri riya lokmasıdır.

 

Gökten yağmur yağdıran Allah'ın, rahmeti ile ekmek vermeğe de gücü yeter."

 

Arslan dedi ki: "Evet dediğiniz doğrudur. Fakat Allah, ayağımızın önüne de bir merdiven koymuştur.

 

Dama basamak, basamak çıkmak gerek. Burada cebrî olmak, her şeyi Hakk'tan bilmek, ham bir ümiddir.

 

Ayağın varken, kendini nasıl topal edersin? Elin varken pençeni yapma gücünü nasıl gizlersin?

 

Efendisi kölesinin eline beli verince, söz söylemeden, efendinin ne demek istediği anlaşılır.

 

Bele benzeyen el de, Hakk'ın bir işaretidir. Çalışmamız için bize verdiği bir emirdir. İşin sonunu düşünme gücümüz ise, onun sözleri, buyruklarıdır. Her şeyi, çalışmamıza bir sebeptir."

 

Hayvanların hepsi de, arslana bağıra bağıra dediler ki: "Sebep tohumlarını eken o harîsler .........

 

Yüz binlerce kadın ve erkek, sebeplere baş vurdukları halde, ne diye zamanın faydalarından birisini elde edemediler?

 

Dünya kurulalıdan beri, yüzbinlerce devirler içinde, sayısız inşanın ağzı ejderha gibi açıldı.

 

O akıllı ve bilgili insanlar, öyle hilelere baş vurdular ki, hilelerinden" dağlar bile yerinden koptu.

 

Bunca tedbirlerine rağmen, gerek ava giden kişilerin, gerekse çeşitli işlerde hırsla çalışanların ellerine, ezelde verilen kısmetten başka bir şey geçmedi.

 

Bütün bu uğraşan, didinen insanların hepsi de tedbirlerinden, çalışmalarından âciz kaldılar, bir şey elde edemediler, sonra da Allah'ın emri ve takdiri ne idi ise, o oldu.

 

Ey tanınmış kişi, kazanmayı bir addan başka bir şey bilme, ey hilekâr, senin bu hileli çalışmalarını da, bir vehimden başka bir şey sanma."

 

Arslan; "Evet." dedi. "Tevekkül doğrudur. Fakat, bir de peygamberlerin ve müminlerin çalışmalarına bak.

 

O mübarek insanlar, türlü cefâlar, mihnetler çektilerse de yılmadılar, Allah, onların uğraşmalarını, didinmelerini boşa çıkarmadı.

 

Onların tedbir ve çare aramaları, her zaman hoş ve latif oldu; zâten güzelden ne gelirse güzeldir.

 

Onların tuzakları, göklerin mânâ kuşunu yakaladı. Çalışmaları yardımı ile onlar, noksanlardan kurtuldular, tamamiyle kemal mertebesi buldu lar.

 

Ey mânâ yolunun isteklisi, ey Hakk âşıkı, gücün yettikçe peygamberlerle, velilerin yolunda bulunmaya çalış."  ..........  ............................... 

 

Arslan, bu çeşit bir çok deliller getirdi." O cebrîler, yâni av hayvanları, arslanın cevaplarını dinleyip kandılar.

 

Tilki, ceylan, tavşan, çakal cebrîliği bıraktılar, dedi-koduyu kestiler.

 

Bu alış verişte ziyana düşmemek için, kükremiş arslanla anlaşmaya vardılar.

 

Her günün payı zahmetsizce arslana gidecekti. Bu suretle onun da başka bir isteği olmayacaktı.

 

Her gün kur'a, hangi hayvana düşerse, o hayvan, pars gibi koşup, arslanın yanına gidecekti.

 

Bu ölüm kadehi, bu kur'a döne dolaşa tavşana, gelince, tavşan; "Bu cefâ daha ne vakte kadar sürüp gidecek." diye bağırdı.



Rahmetli sevgili Şefik Can dedemiz, hikayedeki bir kısmını verdiğimiz bu beyitlerin ardından Mesnevi tercümesinde bu hikaye hakkında özetle şunları yazmış:


Hz. Mevlâna, bu hikâyede, arslanın ve diğer hayvanların ağzından "çalışmanın önemi, Allah'a tevekkül, kaza, kader, irâde-i cüz'iyye" konuları üzerinde özlü, derin mânâlar, fikirler yürütmekte, bizi Mu'tezile taifesinin islâmî olmayan inançlarından kurtarmaya çalışmakta, gerçek islâmî inanca götürmektedir.

 

Konuların daha iyi anlaşılması için, birbirine zıd düşen görüşler ortaya koymakta, okuyucuyu düşünceye sevk etmekte, sonunda da onu tam Muhammedi imana götürmektedir.

 

Hikâyeden çok tatlı sonuçlar çıkarmakta, çok hoş, hayatî yorumlar yapmaktadır. Ezcümle:
 
"O arslanın kendine saldırması gibi, sen de başkalarına saldırırken, haberin olmadan kendine saldırıyorsun." 1323. beyt.
 
"Sen kendi kendine kılıç çekiyorsun." "Ey insanoğlu, başkalarından gördüğün zulümler, kötülükler, senin kendi kötü huyunun onlardan aksetmesidir, onlardan görünmesidir." 1319. beyt.

 


***

 

Yine uzun oldu. Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.

Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder