13 Şubat 2017 Pazartesi

Gerçek Aşk Hikayesi


Gerçek Aşk Hikayesi

 

Yarın 14 Şubat Sevgililer günü.

 

Sevgi bu kainatın mayasıdır. İnsan sevince değişir. Asla yapamayacaklarını yapabilir. Kadın da sadece birkez aşık olur ve gerçekten severse sevdiğinden asla vazgeçmez.

 

Hep bir umutla bekler, hatta bir ömür bile… Bu yazımızda sevginin, aşkın, umudun, hasretin yaşandığı yaşanmış hüzünlü bir aşk hikayesi anlatacağız.

 

***

 

Ankara'dan ayrıldığı gün gibi yine hava yagmurluydu o gün. Gözyaşlarını saklayan Ankara yağmurunu çok seviyordu.

 

Onca yaşananlar, özlemler, hasretler… Sonunda yine kendini bir umuda bırakmıştı. Yine yeniden yollara düşmüştü. Eski aşkına gidiyordu yağmurlu bir günde…

 


Kapının önüne geldiğinde onu tekrar görme duygusu içini öyle ısıtmıştıki. Elleri Ankara soğuğundan buz tutsada içi ürperiyordu ya taşınmışlarsa, ya evde yoksa...

 

Yıllar öncesinde de çok çalmıştı bu zili. Zile bastığında kendini kaderin ve hayatın emin ellerine bırakmıştı. Zaten kaybedecek neyi kalmıştı ki…

 

Şİİr: Ya Evde Yoksan

 

Aşkınla ne garip hallere düştüm.

Her şeyim tamam da bir sendin noksan,

Yağmur yaş demeden yollara düştüm.

İçim ürperiyor, ya evde yoksan.

 

Yanlış mı aklım da kalmış acaba?

Muhabbet sokağı numara doksan,

Boşa mı gidecek, bu kadar çaba,

İçim ürperiyor, ya evde yoksan.

 

Ya yolu kaybettim, ya ben kayboldum,

Ne olur bir yerden karşıma çıksan,

Tepeden tırnağa sırsıklam oldum,

İçim ürperiyor, ya evde yoksan.

 

Cemal Safi

 

Yıllar öncesinde de çok çalmıştı bu zili, ama hep umutsuzluk ve mutsuzluk olmuştu sonu, vermiyordu babası bir türlü.

 

Aşkları öyle kuvvetliydiki, öyle seviyorduki, kız ölürüm de ondan başkasına varmam, diyordu ama babasını geçemiyordu bir türlü…

 

Behice açtı kapıyı. Gençlik aşkı Ömer, yıllardır adını sayıkladığı Ömer karşısındaydı. Yıllar saçlara ak düşürse de, birtek gözleri yeterdi ona… Yılların özlemiyle ikiside çocuk gibi ağlamaya başladılar…

 

HİKAYE BAŞLIYOR

 

Bu hikayeyi, gerçek vefalı dostlarımdan, iyi kalpli, engelli dostu, yufka yürekli, güzel insan, şu an Antalya’da yaşayan Ziraat Mühendisi Hülya Keleş Hanım anlattı.  (Kendisinden izin alarak yayınlıyorum)

 

Hülya hanımla dertleşirken uzun yıllardır şifam için dua ettiğimi ve bazen karamsarlığa saplanıp dua etmekten vazgeçtiğimi anlattım. Hülya hanım dedi ki:

 


Celal kardeşim asla ümitsizliğe düşme ve asla hayallerinden vazgeçme. Senin çok temiz bir kalbin var. Bak sana vazgeçmemekle ilgili gerçek hikaye anlatayım.

 

Hülya hanımın yakın dostu Mimar Nesrin hanımın teyzesinin hayat öyküsü bu hikaye…

 

Nesrin hanımın teyzesi Behice hanım, gençliğinde iyi kalpli bir gence aşık olmuş. Ömer ismindeki bu gençte ona aşık olmuş. Ankara’da oturuyorlar. Ömer defalarca kızı istetmiş babasından…

 

Behice’nin babası eşi olmadığından kendisine yaşlılığında bakması için, bencilce davranmış, kızı Behice’yi bu temiz gence vermemiş.

 

Ömer tam beş yıl istetmiş ama yine de vermemiş.

 

BAŞKASIYLA EVLENMEM

        

Efendi bir genç Ömer… Kaçırmak için zorlamamış Behice’yi. Sevgi, aşk insanı böyle davranır. Ne babaymış, birbirlerini seviyorlar işte, kızının mutluluğunu istemiyor sanki…

 

Ömer beş yıl sonra bakmışki babası inadından vazgeçmiyor, bu iş artık olmayacak. Ankara’da kalamamış. Aynı şehirde olupta onu görememeye dayanamamış.

 

Memleketi Bursa’ymış, Bursa’ya dönmüş. Evlenmiş, üç çocuğu olmuş.

 


Behice zaten o zaman babasına şöyle söylemiş; Ömer olursa evlenirim, başkasıyla da evlenmem baba, diyerek yemin etmiş.

 

Ve birdaha da kimseye bakmamış ve evlenmemiş. Bir ömür dedemle yaşadı demiş, Nesrin hanım. Ama unutamamış, hep ev işi yaparken ahh Ömer ahhh dermiş.

 

Hep gözü yaşlı dualar edermiş. Kavuşamayan sevgililer beni hep ağlatır, gözlerim doldu.

 

Biz çocukken hep o ismi duyardık, demiş Nesrin hanım.

 

BİR UMUTLA ANKAYA’YA GİDİYOR

 

Behice hanımın içindeki aşk ateşi hiç sönmemiş ve asla ümit kesmemiş. Sonra ne mi olmuş? Hülya hanım anlatmaya devam etti.

 

Ömer’in eşi ve Behice’nin babası kısa aralıklarla vefat ediyorlar. Tabi başkasıyla evlenmiş olsa da Ömer de ilk aşkını hiç unutmuyor.  

 

Küllenen aşk yeniden alevleniyor. Ömer, eşinin kırkı çıkar çıkmaz, belkide evlenmiştir, belkide oralardan taşınmışlardır ama ben yine de Ankara’ya bir gideyim, diyor.

 

Yazının girişindeki gibi Ankara’ya Geliyor. Behice aynı yerde oturuyor.

 

Her ikiside 50’li yaşlarda.

 

MUTLU SON

 

Kızı bu kez Nesrin hanımın babasından istiyor, elbette veriyor, bacanak oluyorlar. Evleniyorlar. Üç çocuğa öz evladı gibi bakıyor.

 

Hikayeyi dinlerken burasında ağlamıştım. 

 

Nesrin hanımın babası ziyaretlerine gittiğinde görürmüş: Çok mutlularmış. Bir yedi sekiz yıl kadar birlikte yaşayıp kısa aralıklarla ölmüşler.

 

Gerçekten film gibi hikaye değil mi?

 

Son ilginç bişey daha var. Nesrin hanımın babası cenazeye gitmiş. Cenazeyi yıkayan kadınlar, Behice teyzenin cesedinin gülümsediğini söylemişler.

 


Efendimizin SAV hadislerinde belirttiği “Aşk Şehit’i” olarak ahirete göçtü inşallah… Yalan dünyanın hırsıyla kirlenmediler. İnşallah aşkları ebediyen sürecektir.

 

Hülya hanım, Nesrin der ki; bizim ailede gerçek bir aşk hikayesi var, dedi ve

 

Celal. Asla vazgeçme, Bak gördün, Allah ol derse, bir sebep yaratır ve gönderir, dua etmeye, gözyaşıyla, senin tabirinle baklavalı duaya ısrarla, sabırla devam et, diye bitirdi.

 

***

 

Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendi Hz. Mevlana ışığında kader hakkında;

 


Kader elbet değişir. Dua kaderi değiştirir. Cenabı Allah isteyince yazdığını siler, tekrar yazar. Yazmasını bilen elbet silmesini de bilir, değiştirmesini de, der.

 

Allah’ın istemesi için vazgeçmeden duaya devam etmeliyiz.        

 

Bu dört unsur ile, yani temiz kalp, vazgeçmemek, inanç, sevgi ile gerçekleşmesi zor görülenler değişir, kader tekrar yazılır.

 

Biz temizsek. Yaradan’a inanıyorsak, Vazgeçmiyorsak, Gözyaşıyla Dua varsa, Bu kadar şeyin üstüne zaten Yaradan kapısından geri çevirmiyor. İlahi kanun böyle…

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder