Gerçek Aşk Hikayesi
Yarın 14 Şubat Sevgililer günü.
Sevgi bu kainatın mayasıdır. İnsan sevince değişir. Asla
yapamayacaklarını yapabilir. Kadın da sadece birkez aşık olur ve gerçekten
severse sevdiğinden asla vazgeçmez.
Hep bir umutla bekler, hatta bir ömür bile… Bu yazımızda sevginin,
aşkın, umudun, hasretin yaşandığı yaşanmış hüzünlü bir aşk hikayesi
anlatacağız.
***
Ankara'dan ayrıldığı gün gibi yine hava yagmurluydu o gün. Gözyaşlarını
saklayan Ankara yağmurunu çok seviyordu.
Onca yaşananlar, özlemler, hasretler… Sonunda yine kendini bir
umuda bırakmıştı. Yine yeniden yollara düşmüştü. Eski aşkına gidiyordu yağmurlu
bir günde…
Kapının önüne geldiğinde onu tekrar görme duygusu içini öyle
ısıtmıştıki. Elleri Ankara soğuğundan buz tutsada içi ürperiyordu ya
taşınmışlarsa, ya evde yoksa...
Yıllar öncesinde de çok çalmıştı bu zili. Zile bastığında kendini
kaderin ve hayatın emin ellerine bırakmıştı. Zaten kaybedecek neyi kalmıştı ki…
Şİİr: Ya Evde Yoksan
Aşkınla ne garip hallere düştüm.
Her şeyim tamam da bir sendin noksan,
Yağmur yaş demeden yollara düştüm.
İçim ürperiyor, ya evde yoksan.
Yanlış mı aklım da kalmış acaba?
Muhabbet sokağı numara doksan,
Boşa mı gidecek, bu kadar çaba,
İçim ürperiyor, ya evde yoksan.
Ya yolu kaybettim, ya ben kayboldum,
Ne olur bir yerden karşıma çıksan,
Tepeden tırnağa sırsıklam oldum,
İçim ürperiyor, ya evde yoksan.
Cemal Safi
Yıllar öncesinde de çok çalmıştı bu zili, ama hep umutsuzluk ve
mutsuzluk olmuştu sonu, vermiyordu babası bir türlü.
Aşkları öyle kuvvetliydiki, öyle seviyorduki, kız ölürüm de ondan
başkasına varmam, diyordu ama babasını geçemiyordu bir türlü…
Behice açtı kapıyı. Gençlik aşkı Ömer, yıllardır adını sayıkladığı
Ömer karşısındaydı. Yıllar saçlara ak düşürse de, birtek gözleri yeterdi ona…
Yılların özlemiyle ikiside çocuk gibi ağlamaya başladılar…
HİKAYE BAŞLIYOR
Bu hikayeyi, gerçek vefalı dostlarımdan, iyi kalpli, engelli dostu,
yufka yürekli, güzel insan, şu an Antalya’da yaşayan Ziraat Mühendisi Hülya
Keleş Hanım anlattı. (Kendisinden izin alarak yayınlıyorum)
Hülya hanımla dertleşirken uzun yıllardır şifam için dua ettiğimi
ve bazen karamsarlığa saplanıp dua etmekten vazgeçtiğimi anlattım. Hülya hanım
dedi ki:
Celal kardeşim asla ümitsizliğe düşme ve asla hayallerinden
vazgeçme. Senin çok temiz bir kalbin var. Bak sana vazgeçmemekle ilgili gerçek
hikaye anlatayım.
Hülya hanımın yakın dostu Mimar Nesrin hanımın teyzesinin hayat
öyküsü bu hikaye…
Nesrin hanımın teyzesi Behice hanım, gençliğinde iyi kalpli bir
gence aşık olmuş. Ömer ismindeki bu gençte ona aşık olmuş. Ankara’da
oturuyorlar. Ömer defalarca kızı istetmiş babasından…
Behice’nin babası eşi olmadığından kendisine yaşlılığında bakması
için, bencilce davranmış, kızı Behice’yi bu temiz gence vermemiş.
Ömer tam beş yıl istetmiş ama yine de vermemiş.
BAŞKASIYLA EVLENMEM
Efendi bir genç Ömer… Kaçırmak için zorlamamış Behice’yi. Sevgi,
aşk insanı böyle davranır. Ne babaymış, birbirlerini seviyorlar işte, kızının
mutluluğunu istemiyor sanki…
Ömer beş yıl sonra bakmışki babası inadından vazgeçmiyor, bu iş
artık olmayacak. Ankara’da kalamamış. Aynı şehirde olupta onu görememeye
dayanamamış.
Memleketi Bursa’ymış, Bursa’ya dönmüş. Evlenmiş, üç çocuğu olmuş.
Behice zaten o zaman babasına şöyle söylemiş; Ömer olursa evlenirim,
başkasıyla da evlenmem baba, diyerek yemin etmiş.
Ve birdaha da kimseye bakmamış ve evlenmemiş. Bir ömür dedemle
yaşadı demiş, Nesrin hanım. Ama unutamamış, hep ev işi yaparken ahh Ömer ahhh
dermiş.
Hep gözü yaşlı dualar edermiş. Kavuşamayan sevgililer beni hep
ağlatır, gözlerim doldu.
Biz çocukken hep o ismi duyardık, demiş Nesrin hanım.
BİR UMUTLA ANKAYA’YA GİDİYOR
Behice hanımın içindeki aşk ateşi hiç sönmemiş ve asla ümit kesmemiş.
Sonra ne mi olmuş? Hülya hanım anlatmaya devam etti.
Ömer’in eşi ve Behice’nin babası kısa aralıklarla vefat ediyorlar. Tabi
başkasıyla evlenmiş olsa da Ömer de ilk aşkını hiç unutmuyor.
Küllenen aşk yeniden alevleniyor. Ömer, eşinin kırkı çıkar çıkmaz, belkide
evlenmiştir, belkide oralardan taşınmışlardır ama ben yine de Ankara’ya bir
gideyim, diyor.
Yazının girişindeki gibi Ankara’ya Geliyor. Behice aynı yerde
oturuyor.
Her ikiside 50’li yaşlarda.
MUTLU SON
Kızı bu kez Nesrin hanımın babasından istiyor, elbette veriyor,
bacanak oluyorlar. Evleniyorlar. Üç çocuğa öz evladı gibi bakıyor.
Hikayeyi dinlerken burasında ağlamıştım.
Nesrin hanımın babası ziyaretlerine gittiğinde görürmüş: Çok
mutlularmış. Bir yedi sekiz yıl kadar birlikte yaşayıp kısa aralıklarla ölmüşler.
Gerçekten film gibi hikaye değil mi?
Son ilginç bişey daha var. Nesrin hanımın babası cenazeye gitmiş.
Cenazeyi yıkayan kadınlar, Behice teyzenin cesedinin gülümsediğini söylemişler.
Efendimizin SAV hadislerinde belirttiği “Aşk Şehit’i” olarak
ahirete göçtü inşallah… Yalan dünyanın hırsıyla kirlenmediler. İnşallah aşkları
ebediyen sürecektir.
Hülya hanım, Nesrin der ki; bizim ailede gerçek bir aşk hikayesi
var, dedi ve
Celal. Asla vazgeçme, Bak gördün, Allah ol derse, bir sebep yaratır
ve gönderir, dua etmeye, gözyaşıyla, senin tabirinle baklavalı duaya ısrarla,
sabırla devam et, diye bitirdi.
***
Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendi Hz. Mevlana ışığında
kader hakkında;
Kader elbet değişir. Dua kaderi değiştirir. Cenabı Allah isteyince
yazdığını siler, tekrar yazar. Yazmasını bilen elbet silmesini de bilir,
değiştirmesini de, der.
Allah’ın istemesi için vazgeçmeden duaya devam etmeliyiz.
Bu dört unsur ile, yani temiz kalp, vazgeçmemek, inanç, sevgi ile
gerçekleşmesi zor görülenler değişir, kader tekrar yazılır.
Biz temizsek. Yaradan’a inanıyorsak, Vazgeçmiyorsak, Gözyaşıyla Dua
varsa, Bu kadar şeyin üstüne zaten Yaradan kapısından geri çevirmiyor. İlahi
kanun böyle…
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder