10 Haziran 2019 Pazartesi

Allah Bize Kaldıramayacağımız Yük Yüklemez


Allah Bize Kaldıramayacağımız Yük Yüklemez  

 

Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

 

Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.

 

Bu hafta bendenize hem teselli, hemde endişe veren bir ayeti paylaşacağız:

 

 

O AYET

 

Bahsettiğim ayet Bakara suresinin 286. Ayetinde geçen bir cümledir. Bakara suresinin 285 ve 286. Ayeti Amenerrasulü olarak meşhur ayetlerdir ve Miraç’ta bizzat Cenabı Hak Efendimize SAV vasıtasız bildirmiştir.

 

Bakara suresi 286. Ayette fakiri etkileyen cümlenin arapça okunuşu ve üç farklı meali şudur:

 

Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ   (BAKARA SURESİ, 286. AYET)

 

*** “Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden daha fazlasını yüklemez.”

*** “Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.”

*** “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar.”

 


Bu ayet bana teselli veriyor, şöyleki; Ben yattığım yerde taşa teyemmüm abdestiyle namaz kılıyorum. Benim ancak buna gücüm yetiyor.

 

Allah bana mahşerde neden alnını secdeye koymadın diye sormayacak, çünkü ayette güç yetiremeyeceğimiz şekilde yükümlü olmayacağımızı bildiriyor.

 

Mesela elli kilo olan bir halterci düşünün. Bu halterci yüz kilo olan haltercilerin kaldıracakları yükle mesela 200 kilo halter kaldırmakla yarıştırılmaz.

 

Bu ayeti ibadet noktasında evet güç yetireceklerimizle sorumluyuz ama birde şöyle anlıyorum. Ben bu hastalığa sabırda güç yetirebilirimki, Allah bu hastalığı bana vermiş.

 

Birde şeker hastasıyım, hergece insülin iğnesi oluyorum.. Şeker hastalığımdan dolayı sık sık idrarım geliyor ve babam ördekle yaptırıyor. Babam da ben de bu hastalıklara sabredebilirizki Allah bize vermiş.

 


Babamla beraber çözümler arayıp sabrediyoruz. Mesela ben 18’den sonra hiç sıvı içmiyorum. Babam yatırırken iç çamaşırıma eski bir havlu ve üzerine poşet koyuyorki kaçırırsam çamaşırım ıslanmasın.

 

Bu ayeti birde şöyle düşünüyorum. Şahit olduğumuz ihtiyaçlıları Allah karşımıza çıkarmasının nedeni ona yardıma gücümüzün yetmesidir.

 

2013 yazında Ereğli Ulu Camisi avlusunda yanımdaki akülü sandalyedeki fakir amcanın torunuyla konuşmasını duymuştum. Cüzdanımdan para çıkarıp avucuna sıkıştırdım. Bugünlük ekmek paranız benden olsun, kalanı torununa harçlık ver amca, demiştim.

 

İçten gelerek Allah senden razı olsun yeğenim, demişti.

 

 

PARAYI DÜŞÜRDÜNÜZ

 

Geçen Face’de benzer bir hikaye görmüştüm:

 

 

Sinema tarihinin en ünlü komedyeni Charlie Chaplin (1889-1977) bir röportajında şöyle der;

 

Küçük bir çocukken babamla bir sirk şovunu izlemeye gittik. Bilet sırasında uzun bir kuyruk vardı ve önümüzde anne-baba ve 6 çocuktan oluşan bir aile vardı.

 

Fakirlik hallerinden belliydi, elbiseleri eski ama temizdi. Çocuklar sirkten bahsederken çok mutlu görünüyordu.

 

Onların sırası gelince, babaları gişeye geçti ve bilet fiyatını sordu. Gişe çalışanı ona bilet fiyatını söyleyince adam kekelemeye başladı ve dönüp karısının kulağına birşeyler fısıldadı.

 

Mahcubiyet yüzünden kolayca okunuyordu.

 

Birden babam cebinden 20 Dolar çıkardı ve yere attı. Sonra da eğilip yerden aldı ve adamın omzuna dokunarak şöyle dedi;

 

Paranız düştü beyefendi..

 

Adam babama baktı ve gözleri dolarak Teşekkür ederim efendim dedi.

 

Onlar içeri girdikten sonra babam beni elimden çekti ve kuyruktan çıktı. Çünkü babamın adama verdiği 20 Dolardan başka parası yoktu.

 

O günden beri babamla gurur duyuyorum ve o 2 dakika benim hayatımda izlediğim en güzel şovdu. O gün izleyemediğim sirk şovundan eminim daha güzeldi.

 

 

BU BANA OSMANLI NEZAKETİNİ HATIRLATTI

 

Bu hikaye bana Osmanlı’daki zerafeti hatırlattı. Rahmetli alim Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendinin bir radyo sohbetinde dinlemiştim:

 

Birisi camide iki kişinin konuşmalarına şahit oluyor ve adamın maddi olarak zor durumda olduğunu farkediyor. Camiden çıkışta arkasından gidiyor, sokakta adamı durduruyor:

 

Beyefendi bu altını düşürdünüz buyrun, diyor. Adamın nezakatine çok güzel bir karşılık veriyor. Altını kabul ediyor ve teşekkür ederim bu yere düşen sizin kalbiniz, diyor.

 

 

İNTERNETTE O AYETİN AÇIKLAMASI

 

Bu ayette söz konusu edilen ve bizim “yük yüklemez” diye tercüme ettiğimiz kelimenin Arapçası “la yükellifu”dur. Teklif kavramı, üstten gelen bir emir doğrultusunda kişinin yapması gereken bir görevdir. İslam’da “Efâl-i mükellefîn” denilen fiiller olarak adlandırılmaktadır. 

 

O halde ayette söz konusu olan, “tekâlif-i diniye” denilen dinî görevlerdir. Ayetin açık manası şudur:

“Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir teklif yapmaz/bir görev yüklemez.”

 

Nitekim İbn Abbas bu ayeti şöyle tefsir etmiştir:

 

Ayette söz konusu edilen yükümlüler Müslümanlardır. Allah onlara din işlerini kolaylaştırmıştır. 

“Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez.”(Bakara, 2/185),

“Din konusunda, size hiçbir zorluk da yüklemedi.”(Hac, 22/78),

“Onun için gücünüz yettiğince Allah’a karşı gelmekten sakının.”(Tegabun, 64/16)

mealindeki ayetlerden de bu manayı anlamak mümkündür.

 

 

ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ BAŞIMIZA GELEN MUSİBET BELALARDAN KORKMAYALIM.

 

BİZ BUNA SABRA GÜÇ YETİREBİLİRİZKİ ALLAH GÖNDERİYOR…

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder