Allah Hz. Musa’yı neden
azarladı?
Günaydın
sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
Allah'ın
ve Resulunün SAV selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim
belki yazılarımız uzun görülebilir. Elbet daha kısa olabilir fakat bu yazılar
hafta boyunca yayında önde duruyor ve okunuyor. O yüzden abartı ve gereksiz
bilgi olmaksızın uzun tutuyoruz, ama akıcıdır elhamdülillah.
Yazıyı o
an okuyamazsanız, sayfamızı tekrar ziyaret ettiğinizde devam edebilirsiniz.
Efendim
yine son Mesnevihan (Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi’yi her yönüyle en iyi bilen kişi) sevgili Hayat Nur Artıran
Hanımefendi’nin “AşkTerk Etmez” isimli kitabından
alıntı yaptık.
Muhterem Hayat
Nur Artıran Hanımefendi’nin “AşkTerk Etmez” isimli
kitabının adında sözü edilen bizi
terketmeyecek AŞK, Cenab-ı Allah’ın isimlerinden birisidir.
Bu kitabı
okumanızı tavsiye ederiz. Fakir gibi sayfaları tekrar tekrar okuyacağınızdan
şüphemiz yoktur.
Yine kendisinin izniyle yayınlıyoruz. Başlıkta
geçen azarlama olayı Mesnevi’de geçen Hz. Musa ve Çoban hikayesinde geçiyor. Bu
hikaye aşağıdaki alıntının sonundadır.
MUHAMMED ÜMMETİNİ
DİĞER ÜMMETLERDEN AYIRAN FARK
Arapçadaki
“müsamaha” kelimesi dilimize hoşgörü olarak çevrilmiştir. Batı dillerinde ise
tolerans olarak bilinir. Bu kelimenin ifade ettiği mânâ, radikal görüş ve
düşünce sahibi olmadan ortaya yolu tercih etmektir.
Bilindiği
üzere, Efendimiz her zaman ümmetinin orta yolu benimsemesini istemiş, ümmetinin
uç görüş ve düşüncelerden, dolayısıyla da böyle bir yaşam bicinden uzak
durmasını emretmiştir. Zaten gerçek İslâmi düşünce buna müsaade etmez.
İslâm’ın
bizatihi kendisi, özü, hakikati sadece “AŞK”tır. Cenâb-ı Allah bu âlemi aşk ile
yaratmış bu aşk’ı da Efendimiz’in âli şahsında ümmetine emanet etmiştir.
Hadis-i
şerif çok net ve sahihtir. “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi
sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” İman ile sevgi eşdeğer görülmüş.
Bir zaman
sonra bütün inananlar Cennet’e girebilir, bundan hiç şüphe edilmez. Yüce
Yaratıcı’nın af ve mağfiretine, kullarına olan şefkat ve muhabbetine asla sınır
koyulmaz. Birilerini daimi olarak Cehennem’de görmek Cenâb-ı Hakk’ın
rahmetinden şüphe etmektir.
Herkes
bilir ki, cümle kullar küfr ü isyanda olsa bile bu, O’nun rahmeti karşısında
bir damla sudan ibarettir.
Fakat asıl söylemek istediğimiz şu; Muhammed ümmetinin
Cennet’i sadece Cemâl’dir.
Muhammed ümmetinin diğerlerinden ayıran fark da budur
zaten. Cennet’e değil, Cemâl’e doğru yürüyen ümmet. Cenâb-ı Hakk Muhammed
ümmetine böyle bir lütufta bulunmuştur ama herkesin derdi Cennet. Kimse
Cennet’ten öte bir saadet düşünmüyor her nedense!
( Demekki bendeniz doğru yoldaymışım. Çünkü Haziran
2017’de Egemen Yayınlarından çıkan “İçimdeki Bitmeyen Özlem” kitabımda
bahsettiğim özlem Rabbimizin Cemal’ineydi.
Yunus Emre Hazretlerinin şiirindeki gibi
cennet gözümde değil ve her namaz Allah’a Cemalini görmekle şerefleneyim diye
dua ederim. Elbette Cenabı Allahı cennettekiler görecek ama her cennetteki
değil, bazı HAK AŞIKLARI görecekmiş.
Cennet cennet dedikleri,
Üçbeş köşkle üçbeş huri,
İsteyene ver onları,
Bana seni gerek seni. )
MUHAMMED ÜMMETİNİN
ŞİARI SEVGİ VE HOŞGÖRÜDÜR
Gün gelir herkes
Cennet’e dahil olur ama Cennet’ten öte bir şey var, Cennet-i Cemâl?
Yeşillikler, akarsular, huri gılmanlarla süslenen Cennet’i bir habbeye
satanların gözü daha bu âlemdeyken O’ndan gayrı hiç kimseyi görmez, bilmez.
O’ndan gayrıyı görmedikleri için ayıp kusur da görmezler. O nedenle birilerini
Cennet’e veya Cehennem’e götüren hâl ve ahvaller onlara bir başka görünür.
Kimsenin cennet ve cehennemi onları meşgul etmez. Onlar kendinden kendine sefer
eden yolculardır, bu yolculuksa çok zordur, etrafla ilgilenmeye vakit bırakmaz.
Herkes kendi yarasına merhem sürmeye çalışır ama Muhammed ümmeti olmanın şiarı
cümle mevcudata sevgi, saygı ve müsamaha ile yaklaşmaktır.
Dostum Aydın Kaynarca beyin hediye ettiği "Aşk Terk Etmez" kitabını okurken - Konya Ereğli Şehitler Parkı, Temmuz 2014 |
İslâmiyet
sevgi dinidir, müsamaha göstermek için sevgi şarttır çünkü. Sevginin olmadığı
yerde müsamaha da olmaz. İslâm kelimesi özünde “sulh-barış-uzlaşma” mânâları
önemli bir yer tutar.
İslâmiyet’in
ruhuna vakıf olan kişiler bu kelimelerin özüne sadık bir biçimde yaşarlar. Hem
İslâmiyet’i temsil edip hem de buna ters düşen hâller içinde olmak, İslâm’ın
özünü değil sözünü bilmektir.
Efendimiz
âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Ümmetine de bu rahmeti cümleye taşımak
yaraşır. Rahmetin özü, hakikati: “Sevgi,
saygı, şefkat, hürmet ile muhabbettir.”
Sahih bir
hadis-i şerifte Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman’ın kardeşini hor hakir görmesi insana kötülük ve günah
olarak yeter!”
Kâmil ahlâk
sahipleri kendi inancı, kendi görüş ve düşünceleri dışında kalan kişileri
ahlâksız görme, onları inanç ve yaşamlarından dolayı hor hakir bilme hakkını
kendilerinde bulmazlar.
Çünkü
böylesine seçkin, ârif, lâtif şahsiyetler başkalarıyla uğraşmak yerine
kendileriyle meşguldürler. Bu hâl tümüyle Kur’ani bir ahlaktır.
Hucurat
suresinde şöyle buyrulur: “Sizden bir topluluk diğer bir toplulukla alay
etmesin, belki de onlar kendilerinden daha da iyidirler.”
HZ. ADEM’İN AS
TEFEKKÜRÜ
Mesnevî ’de geçiyor: Hz. Âdem bir gün ilk
yaratıldığı günleri tefekkür ediyormuş. Bakara suresinde Âdem’e secde bahsinin
geçtiği yerleri… O an aklına şeytan düşmüş. “Ey şeytan” demiş içinden, “yakıştı
mı sana? Âdem’e secde etmedin, adın Azazil iken İblis oldu? Melekler arasında
aziz biriyken, Azazil iken şeytan oldun. Niçin, neden?”
Âdem
aleyhisselam böyle tefekkür ederken Cenâb-ı Hakk’ın sert hitabını duyar: “Ey Âdem! Demek ki benim kudret ve
kuvvetimden habersizsin. Ben dilersem, senin gibi Âdem’den yüzlerce şeytan,
beğenmediğin şeytandan da senin gibi yüzlerce Âdem yaratırım.”
Hz. Âdem
aleyhisselam o kadar mahcup olur ki şöyle yalvarır Rabbine: “Ya Rab! Bağışla beni. Kullarını ayıplamak,
kınamak, onlarda eksik kusur görmek ancak Sana mahsustur, sadece Sana yakışır.
Çünkü ayıpsız ve kusursuz olan sadece Sensin.”
Hz. Âdem’in
şeytanı ayıplamasına bile müsaade yok. Yüce Rabbimiz, “Şeytan bile olsa bırakın başkasını, kendinizle meşgul olun” diyor
burada. Durum bu kadar hassas, şeytanla uğraşmaktansa âdem oluşumuzla
ilgilenmek durumundayız.
Muhammedi ahlâk budur! Başkasının kusur ve ayıplarını
görmemek ve araştırmamak; görülen, ortalığa dökülmüş kusur ve ayıpları örtmek…
Peygamber Efendimiz hakkıyla bilinmek durumundadır, güzel ahlâk buna bağlıdır.
Hz.
Peygamber bilindiğinde, O’nun varisleri olan veli insanlar tanındığında insan
kendi derdine düşer, kendi boşluğunu doldurmaya bakar.
Kişi daha
çok başkasını görüyorsa kendini görmüyor, daha çok başkasının kusurlarını sayıp
döküyorsa kendi kusurlarını bilmiyor demektir.
HZ. MUSA AS İLE
ÇOBAN HİKAYESİ
Malum,
Mesnevî ’de Hz. Musa ile bir çobanın hikâyesi anlatılır.
Hz. Musa
bir yerden geçerken bir çoban görür. Çoban takla atıyor, oturup kalkıyordur. Bu
hareketleri yaparken şöyle de dua etmektedir:
“Rabbim!
Şimdi kirlenmişsindir, başın da bitlenmiştir. Gel de başındaki o bitleri
kırayım. Rabbim! Acıkmışsındır, gel koyunlarımdan sana süt içireyim. Rabbim,
şimdi çarıkların da yırtıktır. Gel de çarıklarını yamayayım. Yorulmuşsundur.
Gel de çadırımda seni biraz uyutayım.”
Hz. Musa
hayretler içinde kalır, “Sen kiminle böyle konuşuyorsun? Dağdan kendini
yuvarlayarak ne yaptığını sanıyorsun?” diye sorar çobana.
Çoban, “Namaz kılıyor ve Rabbimle konuşuyorum” diye
cevap verir.
Hz. Musa,
“Allah’ı kendin gibi bir kul mu sanıyorsun ki acıksın, kafası bitlensin,
çarıkları yırtık olsun, yorgun olsun? O acıkmaz, uykusu gelmez, yorgun düşmez.
Sen ne kadar yanlış bir zan üzeresin öyle!” diyerek çobana çıkışır.
Hz. Musa
çobana doğru olanı öğretip oradan ayrılır. Çoban da yaptıklarından dolayı
üzülür, Hz. Musa’nın öğrettiği şekliyle ibadete başlar. Bunu yapar ama önceki
aşkı hissedemez, sanki araya uzun bir mesafe girmiştir, önceki yakınlığı
bulamaz.
Boşluğa
düşer, “galiba yanlış öğrendim” diye düşünüp Hz. Musa’nın peşinden gider.
O sırada Hz. Musa Rabbinden şöyle bir hitap duyar:
“Ey Musa! Kullarımla arama giresin diye mi yoksa
aramızı yapasın diye mi seni peygamber olarak gönderdim? Çoban ile aramı niye
açtın?”
(Cenabı Allah şekle değil, kalbe bakıyor;
fayans ile teyemmüm abdesti alarak sırtüstü yattığım yerde kıldığım namazları
da Kabul ediyor inşallah.)
BAŞKALARINI GÖREN
GÖZ ASLA KENDİNİ GÖRMEZ
Hz. Mevlânâ
bu hikâyeyi aktardıktan sonra şunu der:
“İşte ey sufi, ey takva sahibi, ey ibadetini en doğru
yaptığını düşünen kişi!
Aradan perde kalkarsa görürsün ki sende bu çoban gibi
ibadet ediyor ve dua ediyorsundur. İhlâsın ve samimiyetin bu kadardır. Unutma
ki Allah, kullarına olan şefkat ve merhametinden ibadetlerini kabul ediyor.”
Gönül
gözümüzün açılması bir tek şarta bağlıdır. O da baş gözümüzü ayıp, kusur, eksik
görmeye kapamak, görülene sadece ibret nazarıyla bakmak...
Çünkü başkalarında ayıp kusur gören göz asla
kendİNİ görmez.
(Sevgili
Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin “AşkTerk Etmez” isimli kitabından alınmıştır.)
******
TRT Nağme Radyosu - Kahve Telvesi programı
Haftaiçi 12-13 arası TRT Nağme Radyoda Kahve Telvesi prog. dinliyorum.
Tavsiye ederim efendim.
Çaldığı enfes müzikler ve hayata dair anlatımlarla çok güzel bir program...
Tutkunu oldum. 12.05'te açıyorum ezana kadar dinliyorum...
Program TRT Antalya stüdyosundan yayınlanıyor.
Programı Nilhan Turan sunuyor.
Sesi hüzünlü geliyordu, araştırdım, meğer engelli annesiymiş...
Radyonuz yoksa internetten dinleyebilirsiniz.
Haftaiçi 12-13 arası TRT Nağme Radyoda Kahve Telvesi prog. dinliyorum.
Tavsiye ederim efendim.
Çaldığı enfes müzikler ve hayata dair anlatımlarla çok güzel bir program...
Tutkunu oldum. 12.05'te açıyorum ezana kadar dinliyorum...
Program TRT Antalya stüdyosundan yayınlanıyor.
Programı Nilhan Turan sunuyor.
Sesi hüzünlü geliyordu, araştırdım, meğer engelli annesiymiş...
Radyonuz yoksa internetten dinleyebilirsiniz.
Celalin Penceresinden
Yine çok güzel bir yazı yazmışsınız. Teşekkürler.
YanıtlaSilŞekle surete takılı kalmamak, hakikatine vakıf olanlardan olmak niyazıyla.
Selamlar, sevgiler...
amin. teşekkür ederim efendim
SilAma ben sunucuyum
Yazıdaki bilgiler sevgili H. Nur Artıran'ın kitabından alıntıdır.
Allah ondan razı olsun. Sevgiler
Celal
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil