Mü’min’in Miracı Namaz
Yarın, Salı’yı Çarşamba’ya
bağlayan gece mübarek Miraç Kandilidir. (3 Mayıs 2016)
Bu yazıda, Cenab-ı Hakk’ın bizlere Miraç hediyesi
NAMAZ’dan Celalin Penceresinden bakarak bahsedeceğiz inşallah.
Miraç yolculuğu nasıl oldu,
Efendimiz SAV neler yaşadı, bunları anlatmak haddim değildir.
Sevgili Efkan Vural Hocamın bir hadisten işaretle fakire
dediği gibi bir ilim taşıyıcısıyım inşallah.
Efendim acizane bendeniz on
yıldır beş vakit namaz kılıyorum elhamdülillah. Namazdan önceki zamanlarımda ne yapsam hep bir doyumsuzluk,
huzursuzluk, tatminsizlik vardı.
Son Mesnevihan sevgili Hayat
Nur Artıran hanımefendi’den bir TV’de dinlemiştim.
Bu anlatacaklarım Nur hocamızın sözleri değil, fakirin anladıkları
ve yorumlarımdır.
RUH NEFS AKIL
İnsan üç şeyden teşekkül etmiştir. İnsanda nefis ve ruh vardır.
Bunların ortasında terazinin zembili gibi akıl bulunmaktadır.
Eşkenarın üçgenin tepesinde akıl’ı düşünebiliriz. İnsanın amelinin
nihayi kararını akıl verir. Akıl, nefs ve ruh kanallarından sürekli telkinler
alır.
Eğer, gıdalarla nefsimizi beslediğimiz gibi, ruhumuzun gıdasını da
vermez aç bırakırsak; ruhumuzun sesi cılız kalır, ve artık insan, sesi gür çıkan
nefsani arzuların adeta esiri olur.
Tasavvufta
insan ruhunun sembolü Hz İsa’dır;
İnsanın nefsi ise eşektir. Onun için
nefsimiz sürekli yemek, uyumak, gezmek, şehvet ister. Ruhumuz ise ibadet ve
iyilik yapmak ister.
Evet,, nefsin gıdaları yiyecekler ve nefsani şeylerdir. Ruhumuzun
gıdaları ise başta namaz olmak üzere, içimize huzur, sevinç veren hayırlı
işlerin tümüdür.
Şimdiki gençler adeta yükü
Hz. İsa’ya taşıtıyor, eşeği çayıra salmışlar.
Bu yüzden
nefsani istekleri yapmamalıyız. Nasrettin hocanın eşeğe ters binmesi de aslında
bize böyle bir mesajdır: Nefsin isteklerinin tersini yapın mesajı…
“O (Allah'a yönele) nler,
iman eden ve Allah'ı anmakla kalpleri huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler
ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d
suresi, 28. ayet)
İşte bendeniz on yıldır ruhumu beş vakit namaz ile doyurup huzur
buluyorum.
Böylece sürekli güçlenen ruhum aklıma sürekli güzel şeyler telkin
ediyor. Ve samimiyetle, ihlasla kıldığım namazlar ile pekçok duam kabul oluyor.
Şimdi bu hikaye ile konuyu daha
iyi anlarız:
Ben
hangisini daha iyi beslersem!
Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı.
Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.
Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar....
Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.
Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı.
Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.
Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar....
Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.
Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
"Onlar" dedi,
"benim için iki simgedir evlat."
"Neyin simgesi" diye sordu çocuk.
"İyilik ile kötülüğün simgesi.
"Neyin simgesi" diye sordu çocuk.
"İyilik ile kötülüğün simgesi.
Aynen şu gördüğün
köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur.
Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları."
Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları."
Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
"Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
"Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem!"
***
Bendeniz, içimdeki kötülüğü emreden nefsimi güçlendirmemek için az
yiyor, haramdan gözümü koruyorum.
Namaz ile ve güzel yazılar okuyarak sürekli ruhumu besliyorum.
Namaz ile ve güzel yazılar okuyarak sürekli ruhumu besliyorum.
Ve namazla Allah’ın sevgisini kazandığımı hergün yakından
hissediyorum.
Allah’ın namazı emretmesinin pekçok nedenlerinden dört tanesi:
* Beden sağlığı için
faydalıdır. Rabbimiz bizi seviyor, hasta olmamızı istemiyor.
* Ruh sağlığı için ilaçtır.
Huşuyla namaz kılmaya devam eden, antidepresana ihtiyaç duymaz.
* Hakkıyla beş vakit namaz
kılan, güzel ahlaklı bir insan olur.
* Sonuçta böyle güzel
ahlaklı bir insanı Allah’ta sever, kul da…
Verdiği sayamayacağımız nimetler için Allah’a teşekkür etmenin ve
Allah’ı hoşnut etmenin en iyi yolu NAMAZ kılmaktır.
“O (Allah'a yönele) nler,
iman eden ve Allah'ı anmakla kalpleri huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler
ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d
suresi, 28. ayet)
Namaz kılarken Allah’ı sıkça anmış olup, Allah’a karşı şükretmiş
oluruz.
Evet, Kandil geceleri fırsattır, Allah’ın tövbeleri çokca kabul ettiği
özel gecelerdir.
İnsanlık tarihinin en
muazzam buluşması olan bu Miraç gecesinde Efendimize (s.a.v.) üç büyük nimet
verilmiştir.
Bunlar, peygamberliğin
ilk gününden beri kılınan namazın, beş vakit olarak sabitlenmesi; Âmenerresûlü
ismiyle bilinen Bakara Sûre’sinin son iki ayeti; ve ümmetinden Allah’a şirk
koşmayanların affedileceği nimetleridir.
Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde, “Namaz mü’minin miracıdır” buyurarak,
namazın bir anlamda Cenab-ı Hak ile buluşmak, görüşmek ve konuşmak olduğuna
işaret etmiştir.
Miraç kandilinizi tebrik eder, HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİZ.
Son olarak Miraç’ta bizzat Cenabı Hakk’ın Efendimize SAV bildirdiği
Âmenerresûlü ismiyle bilinen Bakara Sûre’sinin son iki ayeti Türkçe
meali ile yazımızı bitiriyoruz.
Amene'r-Resulü Diyanet Meali:
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman
ettiler).
Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman
ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt
etmeyiz.”
Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden
bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Bakara 285 )
Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.
Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.
(Şöyle diyerek dua ediniz):
“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!
Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!
Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın.
Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara 286. )
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder