Allah için dost muyuz?
Yaşım kırk oldu. Benim
birinci duam, ‘Allah’ım beni, bu hastalığım varken annem ve babamdan başka
bir sebebe muhtaç etme.’ dir. Bir dostumuzun yakını vefat ettiğinde
sabret, hayat devam ediyor, napalım emir Allah’ın başın sağolsun, deriz;
demesine de bu acıyı yaşamayan bilemez sanırım.
Bu acıyı ben yaşamadım fakat pek çok dostumun
anne veya babası ahirete göçtü. Hastalığım, empati duygumu çok
geliştirdi. Yani kendimi karşımdakinin yerine koyup, onun duygu ve
düşüncelerini hissedebiliyorum hamdolsun. Bu empati sayesinde anne babasını
kaybetmiş -eskiden sadece arkadaş olan, şimdiki gerçek- dostlarımı daha
iyi tanıdım. Onlarla arkadaş olmayı nasip ettiği için Allah’a şükrediyorum.
Bu dostlarımdan biri Mustafa Alkaş’tır.
Mustafa’mla 1994 te Karel’de altı ay beraber çalıştık. Sonra o astsubaylığı
kazandı. Yıllarca –kardeşim Faik gibi- Anadolu’yu dolaştı. Fakat her
hafta telefonla görüştük/görüşüyoruz. Ailesi Ankara’da yaşıyor. 2006 da babası Muharrem
amca vefat etti. Babamla köyüne cenazeye gittik. Beraber sarılmış
ağlamıştık. O an sanırım dünyanın geçici olduğunu daha iyi anladık. Birbirimize
daha da bağlandık.
Efendimizin SAV dediği gibi sevgimizin
artması için hediyeleşiyoruz. Ben ona arabasında dinlemesi için müzik CDsi,
okuması için kitap hediye ederim. O da bana Ankara’ya her gelişinde uğrar.
Görev yaptığı şehirden bir meşhur hediye getirir. Mesela, Malatya’dan kayısı
kurusu, Balıkesir’den meşhur tatlısını getirdi. Zamanı darsa telefonda durumu
anlatır ve hakkını helal et uğrayamadım, dua et dostum, seni seviyorum,
der...
Diğer gerçek dostlarımdan biri Aydın Kaynarca
Bey’dir. Önceden sadece aynı işyerinde beraber çalıştığımız bir mühendis
arkadaşımdı. 2005 yılında babası, yaklaşık bir yıl sonra da halası yangında
vefat etti. O zaman hayatı hakkında bilgiler öğrendim. Annesi, Aydın Bey altı-yedi
yaşlarındayken vefat etmiş. Babası evlenmemiş, onu ve ablasını büyütmüş. Ama
bir yardımcısı varmış. Aydın Bey’in halası… Aydın bey’in bu hayatta babası,
halası, ablası dışında hiç yakını yokmuş.
Aydın bey, Odtü mezunu bir mühendistir ve çok nazik
ve mütevazidir. Ben de yalnızım. Yukarıda anlattığım gibi empati yaparak
Aydın bey’in duygularını hissettim. “Sol yanım acıyor anne” şiirinde hep
ağlarım. Aydın bey kimbilir okurken annesizliği nasıl hissetti. Bu şefkat
duygusudur acıma değil. Aydın bey’in babası ve halasının vefatından sonra sık
sık görüşmeye başladık. Birbirimizi tanıdıkça daha çok sevdik.
Aydın beycim, beni sevdiğini söyleyen pek çok
akrabamdan bana daha yakındır. Ziyaretiyle beni mutlu eder ve –duası
makbul denilen- bir engellinin duasını alır. Aydın bey de Efendimizin SAV
tavsiyesi gibi bana her gelişinde hediye getirir. Çok cömerttir, pek çok kitap,
CD, tişört getirmiştir. Bazen değerli hediyeler aldığında mahcup oluyorum.
Alçakgönüllüğü ile diğer gelişinde hiç bahsetmez bile…
Bende Aydın bey gibi Fenerbahçe’liyim. Mesela
geçen İstanbul’a Fenerbahçe maçına gittiğinde bana Forma almış. Bize geldiğinde
getirdi. Allah razı olsun. Ben de anneme, dostum annesiz, babasız yalnız yaşadığından
her gelişinde sıcak ev yemekleri yaptırırım. Bizim Aydın beyle dostluğumuz
Allah içindir.
Hediyeleşmek sünnettir. Gerçek dostluk,
menfaat olmaksızın birbirini Allah için sevmektir. Birbirini samimiyetle arayıp
hal hatır sormaktır. Dostum seni seviyorum, diyebilmektir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında
yaşamış bir İslam ilahiyatçısı olan
Karamanlı hemşehrim Şeyh Edebali, Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey’e
verdiği -yarım sayfalık- öğüdünün bir yerinde şöyle der: “…Sevildiğin
yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz…” Ben bu öğütte yazanları uygulamaya
çalışıyorum. Bu nasihate uyarak dostlarımı telefonla ararken en az bir hafta
geçmesini beklerim.
Mustafa’m, Aydın bey sizi Allah için çok
seviyorum. Allah sevdiklerimizle birlikte bizi cennetiyle, cemaliyle
müşerref eylesin. Efendimize SAV komşu etsin. Yalnız dünyada değil,
ahirette de sonsuza kadar dost olmayı nasip etsin. Amin …
Celal Çelik Ankara
( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder