7 Ağustos 2017 Pazartesi

Kul olmanın en büyük zevki


Kul olmanın en büyük zevki

 

Günaydın güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…  

 

Bu hafta başlıkta geçen kul olmanın en büyük zevki şükretmekten bahsetmek istiyoruz.

 

Bu yazıdaki bilgiler fakire ait değildir.

 

Sevgili Mevlevi Yazar Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran hocamızın tekrar tekrar tefekkür ederek okuduğum “Aşk Bir Davaya Benzer” isimli kitabının “Kul olmanın en büyük zevki şükürde gizlidir” bölümündendir.

 



Kendisinden izin alarak bu yazıda o kitaptan alıntılar yaptık. Çok teşekkür ediyoruz. Sevgili hocamız yazdığı kitaplarını fakire kargoyla yollamıştı. Allah razı olsun. Onu çok seviyorum. Fakiriniz size H. Nur Artıran’ın “Aşk Bir Davaya Benzer” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Benim gibi cümleleri tekrar tekrar okuyacağınızdan eminim inşallah.

 


Şimdi bu kitaptan konuyla ilgili yazı uzamasın diye sadece bazı altı çizili satırları alıyoruz, buyrun yazımızı okumaya başlayalım:

 

ŞÜKÜR NEDİR?

 

Hz. Mevlânâ, şükrü, “ele geçen nimetlerin değerini bilmek ve daha fazlasını elde etmek için gayret göstermek” şeklinde tarif etmiştir. Bunu başarabilmenin de bir tek yolu var.

 

O da sadece şükretmek. İbrahim sûresi, 7. ayette şöyle buyurulur: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size nimetimi artırırım, nankörlük ederseniz de azabım çok çetindir.”

 

Nimet şükürle artar, nankörlükle elden çıkar demişlerdir. “Azabım çetindir” ayeti de bu sözü ifade etmektedir. Varlıktan yokluğa düşmek, en çetin geçitlerden biridir.

 

Nisa sûresi, 147: “Eğer siz, Allah’ın nimetlerine şükredip iman ederseniz, Allah size niye azap etsin?”

 

Daha fazlasını elde etmek için gayret göstermek ise herhangi bir nimete karşı aşırı düşkünlük değil, insanı nankör olmaktan koruyan, erdemli bir davranıştır.

 

GÖKGÜRÜLTÜSÜ TESBİHTİR

 

Şükür,  Kur'an-ı Kerîm’de kendinden türeyen sözcüklerle birlikte 75 ayette geçer. Bu durum da konunun ne denli önemli olduğunun işaretlerindendir. Kimin eliyle ve ne şekilde olursa olsun, bizlere ulaşan maddi manevi her türlü nimetin aslı, kaynağı Hz. Allah’tır. O nedenle sebeplerle birlikte, sebepleri halk edeni de anmak en önemli haslettir.

 

Bazı manevi değerler sadece insana mahsustur. Şükür ise tüm evreni içine alan bir ibadet şeklidir. Gönüllere korku ve ürperti düşüren göklerin gürültüsü, şimşeklerin çakması, biz kullar tarafından çok farklı olarak algılansa da, onların da asıl maksadı Allah’a şükretmektir.

 

Ra’d sûresi, 13: “Gök gürültüsü de Allah’ı hamd ile tesbih eder. Melekler de Onu heybetinden dolayı tesbih ederler.”

 

Hz. Mevlana - Divân-ı Kebîr, cilt 2, 828: “Güneş bile gökyüzünde Onun aşkıyla dönmede, Onun aşkıyla yanıp yakılmada, hem de her an Onun aşkına şükürler etmededir.”

 

Hz. Mevlana - Mesnevî cilt 5, 2560: “Yeryüzündeki bütün ağaçlar, dallar, yapraklar, ne güzel mülk, ne geniş saha diyerek her zaman Allah’a şükretmedeler.”

 



HAMD ETMEK NE DEMEKTİR?

 

Bilindiği üzere, şükürle birlikte bir de hamd etme vardır. Hamd, bize nasip olan herhangi bir şeye teşekkür etmek değil, bize ulaşsın veya ulaşmasın, küllî iradeyle, var olan her şeyi takdis ve tesbih etmektir. Herkese ve her şeye teşekkür edebiliriz. Fakat hamd, ancak Allah’a mahsustur.

 

Çünkü her şeyi kemaliyle eksiksiz yaratmak ve hiçbir ayrım yapmadan, tüm kullara rahmetiyle tecelli etmek sadece Onun vasfıdır. Bazı nimetler çeşitli sebeplere bağlı olurken, bazı lütuflar da doğrudan Rabbimizin âli zâtından zuhur eder.

 

Bizler hiçbir zaman, ayı, güneşi, yıldızı, yağan yağmuru, çiçekleri, böcekleri, denizleri, dağları, akarsuları, taşı, toprağı, vesselâm kâinatta var olan cümle güzellikleri hak edecek hiçbir şey yapmayız. Buna hiç kimsenin gücü de yetmez zaten.

 

Fakat Cenâb-ı Hakk bunları ve daha nice ihsanları bizatihi kendi kudret eliyle cümle yaratılmışların hizmetine sunar. Elbette tüm bunların idrak ve şuuru içinde olanlar için şükür çok yetersiz kalır. Her nefeste bir değil, binlerce hamd ü sena etmek gerekir.

 

Arap dilinde hamd, medh ve şükür kelimeleri, eş anlamlı kelimeler olmakla birlikte aralarında az da olsa fark vardır. Her hamdin içinde şükür gizlidir. Fakat her şükrün içinde hamd bulunmaz.

 

ŞÜKRETMEK NİMETTEN ÜSTÜNDÜR

 

Hz. Mevlana - Mesnevî, cilt 3, 2910:

“Nimete şükür, nimetten daha üstündür ve nimetin artıp çoğalmasına vesile olur. Nimete şükretmek can gibidir, nimet onun yanında kabuktur. Nimet, insana gaflet verir; şükür, kişiyi uyarır. Şükür, insanı dosta götüren rehberdir.”

 

Secde etmek, kişiyi Allah’a yaklaştırdığı gibi şükretmek de nimeti kullara yaklaştırır. Hasan el-Basrî Hazretleri: “Allah u Teâlâ, kullarına hüsn-i keremince sayısız nimetler vermiş, fakat kullarından halleri miktarınca şükretmelerini istemiştir” der.

 

Bu da Yüce Yaratıcının kullarına gösterdiği şefkat ve merhametin güzel bir örneğidir.

 

HAKKIYLA ŞÜKRETMEYE ACİZLİĞİMİZİ ANLAMAMIZ ŞÜKÜRDÜR

 

Şuayb Peygamber(as), bir gün ümmetine şöyle diyordu:

“Birisi size bir ayakkabı verse ona sevinirsiniz, size ayak verene ne diye şükretmezsiniz?

 

Birisi size külah verse ona dost olursunuz, size baş ve akıl verenden niçin uzak kalırsınız?

 

Birisi size yüzük verse ona âşık olursunuz, size el verip o parmakları bağışlayanı neden tanımazsınız?”

 

Bir hadis-i şerîfte ise şöyle geçer:

“Benîisrail’de bir âbid var idi. Beş yüz yıl ibadet etmişti. Kıyamet günü Allah u Teâlâ, ‘Bu âbidi Benim ihsanımla Cennete götürün’ buyurur. Âbid, ‘Ben ihsan ile değil, yaptığım beş yüz yıllık ibadete karşılık Cennete girmek istiyorum’ der. Allah u Teâlâ meleklere emreder, hesap görülür ve âbid cehenneme gider. Çünkü Cenâb-ı Allah’ın kullarına lütfettiği bir tek göz nimeti bile beş yüz yıllık ibadetten daha ağır gelir.”

 

( BU HADİS-İ ŞERİF’İ YILLAR ÖNCE BİR YAZIDA ACİZANE AÇIKLAMIŞTIK:

 


 

Hz. Musa: “Ya Rabbi, benim için Sana şükretmek, verdiğin nimetlere şükür borcumu ödemek mümkün olur mu? Vücudumdaki her kılda Senin en az iki lütfun var” der.

 

Cenâb-ı Hakk ise ona: “Ya Musa, nimetlerime şükretmeye karşı aczini anladınsa, bu da sana şükür olarak yeter” buyurur.

 

Sonuç itibariyle, bunların hepsi, kul olmanın şükrüdür.

 


Âşığın şükrü, sadece baş vermektir! Çünkü AŞK kelimesinin ortasında bulunan “Ş” harfi tümüyle Allah’a şükretmeyi ifade eder.

 
Efkan Vural ve bendeniz
 
Bu hafta cuma namazını Diyanet işleri Başkanlığı arkasındaki Ankara Ahmet Hamdi Akseki camiinde kıldık. Eniştem Oğuz Kızıklı (solda) beni götürdü Allah razı olsun. Efkan Vural hocam ve komşumuz Cihat Baş fakire eşlik ettiler Allah razı olsun... (4 Ağustos 2017)
 
 
Cihat Bey, Müezzin bey, bendeniz, İmam Mansur hoca ve Efkan hocam


ALLAH HEPİMİZİ NİMETLERİNE ŞÜKREDEN HAS KULLARINDAN EYLESİN.

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder