Şeb-i Arûs -
Beni Yaşatan Aşk’tır
Bugün
17 Aralık Şeb-i Arûs. Yani Hz. Mevlana’nın (1207-1273) Hakk’a kavuştuğu gün... Bu yazıda Şeb-i Arûs ve ilahi aşk’tan bahsedecek ve yazının sonunda
bu başlığı anlayacaksınız.
Bendeniz, Aşk Eri Hz.
Mevlana’mızın Hakk’a kavuştuğu zamandan tam
yediyüz yıl sonra 1973’te dünyaya gelmişim. Hayatımın özeti, O’nun dediği
gibi; Hamdım, Piştim, Yandım'dır.
Evet
hamdım, bir çift yeşil gözün aşkıyla yıllarca, hasretle ızdırap çektim. Bu aşkla
pişerek Leyla Leyla diye aradım ve sonunda Baki sevgili Mevla'yı buldum.
Şimdi
Mevla'ya kavuşacağım günün hasretiyle yanmaktayım.
Evet hamdolsun şimdi
ilahi aşkla yanıyorum. Peki nasıl anlayacağız ki, diyorsunuz. Bugüne kadar ki 242 yazımda sözü hep
Sohbet-i Canan’a bağladım.
Yani, sürekli Allah ve
Efendimiz’den SAV bahsettim. Nasıl
ki önceden her konuştuğum kişiye hep o kızdan bahsederdim.
Şimdi ise, herkes
sevdiğimi sevsin, secdede O'nunla buluşsun, cennette cemalini görsün diyerek her zaman NAMAZA davet ediyorum.
Hz.
Mevlânâ Celaleddin ölüm gününü “Şeb-i Arûs”
“Sevgiliye kavuşma”, “Hakk’a vuslat”, “Düğün günü” saymıştır.
Sevgili
dostum Efkan Vural hocama her zaman dediğim gibi, ölümüm vuslatım, yani sevgiliye kavuşma anımdır... Bunun için
öldüğümde ağlamayınız.
Hz. Mevlânâ, “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde arama, arif kişilerin gönlündedir bizim mezarımız. Burada ölüm (olarak) tezahür ediyorsa da orada doğumdur” der.
Yine Rabbine, “Ölmek şeker
gibi tatlı bir şey, canı sen aldıktan sonra seninle olunca da tatlı candan da
tatlıdır, ölüm” şeklinde seslenir. Böylelikle ölüme bir başka açı
kazandırır. (Alişan Özattila, Hak
Aşığı Mevlânâ Celâleddin, 180-181).
Gerçekte iki türlü ölüm vardır. Birincisi, nefsi (egoyu) feda ederek oluşan “manevî ölüm”. Yani Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “Ölmeden evvel ölünüz” emrince “Hak’ta yok olmak” anlamındadır. Bu ölüme, “ilk vuslat” adını da verebiliriz. İkinci ölüm ise, “fizikî ölüm”dür.
Şeb-i Arûs, canın beden
kafesinden kurtularak aslına döndüğü, katrenin denize, can ummanına erdiği an.
Ki bu an “vuslat gecesi” olarak isimlendiriliyor.
(Feyzi Halıcı, Mevlânâ Sevgisi, 20).
Mevlânâ’da Vuslat Anlayışı
Hz. Mevlânâ, “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” der. Kendinin ölüm ve vuslat anlayışını, Kur’an-ı Kerim’in bir âyetinin ışığı altında tetkik edip anlamak mümkündür:
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak bize döndürüleceksiniz” (Ankebût suresi, 57).
Âyette geçen “dönmek” kelimesi, Allah’a kavuşulacağını, “vuslatı” açık bir ifadeyle “müjdelemekte”dir. Bu müjdeyi benimseyen, ona sımsıkı sarılan Hz. Mevlânâ, ölümü bir ayrılık değil, bir vuslat olarak kabul eder.
Mevlânâ’da Vuslat Anlayışı
Hz. Mevlânâ, “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” der. Kendinin ölüm ve vuslat anlayışını, Kur’an-ı Kerim’in bir âyetinin ışığı altında tetkik edip anlamak mümkündür:
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak bize döndürüleceksiniz” (Ankebût suresi, 57).
Âyette geçen “dönmek” kelimesi, Allah’a kavuşulacağını, “vuslatı” açık bir ifadeyle “müjdelemekte”dir. Bu müjdeyi benimseyen, ona sımsıkı sarılan Hz. Mevlânâ, ölümü bir ayrılık değil, bir vuslat olarak kabul eder.
Mevlânâ
hazretlerinin temel referans kaynakları Kur'ân-ı Kerim ve Hz. Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellemdir.
Bir
yazımda geçen Hz. Mevlânâ’nın aşk tanımı:
Aşk, arapça "ışk" kökünden gelir ve sarmaşık anlamına gelir. Aşk tohumu
kimin gönlüne düşerse, sarmaşık gibi kişinin gönlünü, varlığını sarıp sarmalar.
Aşk ateşi
de kimin gönlüne düşerse, o diğer bütün
duyguları yıkıp yakar. Âşık olan kişi dünyayı sevdiceği ile görür. Âşık olan kişi yok olur, geriye sadece
sevgili kalır.
"Aşk Nedir? Aşk dileği, isteği yapıp yapmama
arzusunu, iradeyi bütünüyle terk etmektir." Hz. Mevlânâ
“AŞK = İbadet, şükür, kanaattir."
Aşk arapça bir kelime olup, Ayn, Şın ve Kaf
harflerinden oluşur. Mevlânâ, Ayn ibadet, Şın
şükür ve kaf harfinin de kanaati işaret ettiğini söylemiştir ki, ilahi aşk için olmazsa olmazlardır.
Kanaat edebilmek için şükür, şükredebilmek için ise, ibadet olması lâzımdır.
Hüsn-ü zan ile yapılan her güzellik Hak katında
ibadettir.
Aşk
sevgiliyi memnun etmektir, biz ancak
kanaat ettiğimiz zaman Allah'tan razı olabiliriz.
Efendim
bendeniz engelli olduktan sonra çok büyük depresyonlar yaşadım. Öyle ki aklımı bile
yitirebilirdim. Bu depresyonları AŞK’la yendim.
Ne zaman
bunalsam hayallere dalıyordum. Aşık olduğum o kızla birlikte bir ırmak
kenarında ve bir ağaç gölgesinde oturuyoruz.
O, ağaca
yaslanmış, benimse başım onun dizlerinde... O başımı okşarken, ben onun yeşil
gözlerinde kaybolmuşum.
Şimdi o
beşeri aşk, ilahi aşka dönüştü. ‘Hayatımı Anlattığım Kitabım’da anlatmıştım. Şu
an konuşma ve yazılarımda konuyu hep Sohbet-i Canan'a getiriyorum.
Şimdi
yatalağım ama çok şükür bugünüme. Rabbimin hediyesi bu hastalık...
Derdimi
de, derdimi vereni de çok seviyorum.
Insanı
yaşatan AŞK'tır.
Celalin
Penceresinden
Canım kardeşim benim.. Rabbim son nefese kadar şevk ile daim etsin o ilahi aşkını.. amin.
YanıtlaSilAllah razı olsun.
Sizi okuyunca aşkı okuyoruz, aşkı hissediyoruz.
YanıtlaSilHakk razı olsun.
Zafer