14 Mayıs 2014 Çarşamba

Engelli olmak bana Allah’ın hediyesidir


Engelli olmak bana Allah’ın hediyesidir


 

 

13 Mayıs 2014 Salı akşam üzeri 17-18 gibi Manisa Soma'da kömür ocağındaki faciada, helal kazanç için, bir avuç kömür uğruna ölen yiğitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz... (şu an 14.05.2014 saat 15:12 - 232 şehit) BAŞIMIZ SAĞOLSUN TÜRKİYEM

Babası maden işçisi bir kızın yarışma için çizdiği resim



Bu hafta, 10 - 16 Mayıs Engelliler Haftası olmasından engellilik ile yazdığımız yazılardan, aşağıdaki bu yazıyı derledik. Akıcıdır. Okuyunuz. Engelliler ile farkındalığınız artar inşallah...


 

 
1973 Konya Ereğli doğumluyum. 1993'te üniversite son sınıftayken Friedreich Ataksisi (FA) teşhisi kondu. Sarhoş gibi dengesiz yürümeyle başlayan hastalığım, o günden bugüne sürekli ilerlemekte...

 


1998’ten beri onaltı yıldır tekerlekli sandalyedeyim. Hastalığımın ilk zamanlarında kabullenememe ve benzer nedenlerle çok stresli dönemler yaşadım

 

Önceden engellileri görürdüm fakat görmezden gelir geçerdim. Bu hastalığın bana verdiği derslerden biri de “Empati” yapmasını öğrenmemdir.

 

Hani Nasreddin hoca damdan düştüğünde başına toplananlar hekimi çağıralım deyince, “bana damdan düşen birini çağırın” dediği gibi ben de şimdi tekerlekli sandalyedekilerin hislerini ve hallerini, sıkıntılarını anlıyorum. (Empati)

 

Ben engelli biriyle karşılaştığımda onun tuvaletini nasıl yaptığını, tekerlekli sandalyeden yatağa nasıl geçtiğini düşünürüm.

 

Hayatta en büyük nimetim, annem ve babamdır. Benim belden aşağısı, hiç çalışmıyor.  Hareket ettirilmem, bu yüzden çok zor.  Ama, babam -Allah razı olsun- klozet üzerine bir vinç sistemi icat edince rahat ettik.

 


Engelliler işe yaramaz insanlar değillerdir. 1993’te hastalığımın teşhisini koyan doktor babama bu çocuk çalışamaz, götür evine yatsın, demiş.

 

Babam, o doktoru dinlemedi. Rabbim nasip etti, işe girdim. Bilgisayarda tasarımcı olarak babamın yardımıyla, işe götürüp getirmesiyle 16 yıl çalıştım ve emekli oldum hamdolsun.

 

Trilyonlarca gezegenleri yaratan ve dünya dahil hepsini basket topu gibi döndüren Allah’ın elbette her şeye gücü yeter.

 

Engelli olmak haşa! Bir yaratılış hatası değil, dünyadaki bu imtihanın zor sorularından birisidir.

 

Gece olmasa gündüzün, soğuk olmasa sıcağın… vs değerini anlamayacağımız gibi hastalıklar da sıhhatin kıymetini anlamamızı sağlar.

 

Sağlıklı insanlar engellilere bakıp şükretmeliler. Ama, çok şükür deyip kulak memelerini çekmek değil de, ibadet ederek Allah’a teşekkür etmeliler.

 

İnsan, her koşulda kendisine, ailesine, yaşadığı topluma fayda sağlayan etkinlikler yapabilir. Ben engelliyim napalım kaderim böyleymiş dememeli…

 

Ben, ne yapabilirim sorusu ile dostum Efkan Vural hocamın teşvikiyle yazı yazmaya başladım. Hayatımı anlattığım bir kitap yazdım ve blog sayfası açarak hayata dair yazılar yazıyorum.

 

Hayata dair yazılarımı ve hayat hikayemi anlattığım kitabı okumak isterseniz GOOGLE’da “celalin penceresinden” diye aratınca çıkan ilk sonuç blog sayfamdır.

 


Engelliler, sağlıklı insanlara şükretmeleri için vesiledir evet ama aynı zamanda engelli insan sağlıklı insanlara ibretlik örnek olmalıdır.

 

Namaz kılan bir engelliyi gören veya evde oturmak yerine çalışan bir engelliyi gören boş oturup vakit öldüren sağlıklı insanlar, hallerini gözden geçirmeliler.

 

Engelli olmak bana Allah’ın bir hediyesidir. 

 

   Her toplumda muhakkak en az % 8-10 engelli insan vardır. İnsan bedeninde binlerce çeşit hastalık oluşabiliyor. Birçok hastalığın tedavisi mümkündür.

 

Zaten tıbben tedavisi henüz mümkün olmayan hastalık sahibi insanlara da “engelli” diyoruz.

 

   Bazı Engelliler: Görememek, işitip-konuşamamak, yürüyememek, felçli olmak, spastik olmak, zihinsel engelli olmak... vs...

 

Astım, tansiyon, şeker, kanser, kolesterol, verem, fıtık, romatizma, kalp, kansızlık, ... vs. Bunlar da hastalıklardan küçük birer örnek...

 

   Peki hiç düşündünüz mü, neden bu kadar çeşitli hastalıklar ve engelliler var?

 

   Elbette Allah her insanı mükemmel bir sağlıkla yaratabilirdi. Ama o zaman nüfusun yaklaşık % 90’ı olan sağlıklı insanlar haline şükretmeyecek ve bu dünyanın imtihan için olduğunu hatırlamayacaklardı.

 

Biz engelli insanlar sağlıklı insanların şükretmeleri için vesileyiz.

 

Karanlık olmasa gündüzün, soğuk/sıcak olmasa serinliğin, açlık olmasa gıdanın kıymetini anlamayacağımız gibi hastalıklarda sıhhatin değerini anlamamızı sağlar.

 


Allah elbette yarattığı bütün kulları çok seviyor. Yoksa kendisine inanmayan asilere, zalimlere bir yudum su vermezdi.

 

Bir baba oğlunu sevdiğini söylerken “Aslan oğlum benim” deyip sırtına bir tokat indirir. Tedbirsizliğimizden değil de, Allah’tan takdiri ile gelen ve benim hastalığım gibi henüz tedavisi bulunmayan hastalıkları, Allah’ın bazı kullarına şevkat tokatı olarak değerlendiriyorum.

 

Allah'ın milyonlar içinden seçip engellilik verdiği bizler, bu şansı iyi değerlendirmeliyiz. İsyan etmeyip ibadet ederek (Ben tekerlekli sandalyede teyemmümle namaz kılıyorum) sabır ve şükürle sevap kazanmalıyız. Yoksa –Allah korusun- kazanma yolunda kaybedenlerden olabiliriz.


Allah, evet insanları sabır ve şükür imtihanı olarak engelli yapıyor. Fakat Allah’ın bazı sevdiği kullarına engellilik vermesinin hikmetlerinden biri şudur:

 

Allah, bazı kullarını doğuştan güzel ahlaklı yarattığı için, Allah onlara, -Hızır AS’ın gemiyi delmesi misali- engellilik veya bir kusur verip o sevdiği kulunu evlilik açısından kötü huylu insanların şerrinden koruyor.

 

Allah güzel ahlaklı iyi kullarına engellilik vererek hem kötü insanlardan koruyor, hem de sabır ve şükürle cennetteki makamları yükselsin istiyor.

 

Evleneceklere tavsiyemiz güzel ahlaklı olanı tercih edin ama bu güzel ahlaklı kişi ENGELLİ biri olursa nur üstüne nur olur.  Engelli kişiye bakan kişi cenneti kazanmaya daha yakındır.

 


Şuna inanıyorum ki, Allah beni bir kıza aşık etti, yıllarca o aşkın hayaliyle yaşadım. Sonra bana engellilik verdi ki, zamanla o aşk ilahi aşka dönüştü elhamdülillah. Bu imanımı engelli olmama borçluyum.

 

Öncelikle şu tespitimi söyleyeyim ki Allah herkese engellilik vermiyor. Engellilerin hepsi seçilmiş özel insanlardır. Birilerinin dediği gibi engellilik bir (Haşa!) yaratılış hatası değildir. Allah mükemmeldir. Sübhandır. Eksiklik, kusur, noksan yoktur. Öyleyse neden biz engellileri yaratıyor?

 

Dünyadaki asıl amacımız Allah'ın rızasını, sevgisini kazanarak cennette ebedi bir gençlik değil mi? İşte engelli olmak, engelli çocuğu olmak, engelli yakını, komşusu olmak ise bu amaca hızlıca ulaştırır. Ama şartı isyan etmeden sabırla ve şükürle...

 

Allah'ın milyonlar içinden seçip engellilik verdiği insanlar, iyi değerlendirmeliler. İsyan etmeyip ibadet ederek sabır ve şükürle sevap kazanmalılar. Ama engelli evladının duasını alamayan ana baba çoktur. Haberlerde izledim. Zihinsel engelli kızını zincirlerle kömürlüğe bağlayan insan, kazanma yolunda kaybedenlerden olabilir.

Hastalık gafletten uyandırır

Hastalığıma hiç isyan etmedim fakat önceleri “Acaba neden Allah bana hastalık verdi?” diye çok düşünmüştüm. Ailede, hatta sülalede engelli biri yoktu.

 

Hidayetimle bu soru cevabını buldu. Çünkü Allah beni seviyor inşallah. Burası geçici bir imtihan yeri olduğu için dünyaya dalıp ahireti unutmamı istemiyor inşallah.

 


Bir büyük islam alimi olan Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Hastalar risalesi” ( http://hastalar-risalesi.blogspot.com.tr/ ) isimli eserinde hastalığın manevi kazanımlarını çok güzel anlatıyor. Defalarca okudum. Küçük bir kitaptır. Mesela bir yerinde diyor ki :

“ Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor. Sermaye-i ömrünü bâd-ı hava (nefis rüzgarı) boş yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut (ölümsüz) değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.

İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih (nasihatçı) ve ikaz edici bir mürşiddir. Ondan şekvâ (şikayet) değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir. “


   Ben hayatı bilgisayar oyununa benzetiyorum. Sağlıklı yani normal insanların çoğu oyunun birinci level’indedir diye tahmin ediyorum.

 

   Engelliler ise, özürlerinin zorluğuna göre, oyunun yüksek level’indedir, yani yüksek seviyesindedir.

 

   Ama bilgisayar oyunlarından da bilirsiniz, oyunda seviye arttıkça oyunu kazanmak zorlaşır. Sonuçta, level-1 de on puan olan bir hareket , yüksek levellerde bin puana kadar çıkar.

 

    Engelli kardeşlerime sesleniyorum; Kısacık dünya hayatında rahat olmayabiliriz ama şükredin, sabredin. Sağlıklı bir insanın "Çok şükür Allah'ım" demesi ile özürlü bir insanın "Çok şükür Allah'ım" demesine Allah aynı sevabı vermez. Allah adildir.

 

   Eğer isyan etmezsek, sabredip şükredersek, üstüne bir de ibadet yaparsak, katlamalı sevaplarımız sayesinde cennette çok yüksek makamlara ulaşacağız inşallah...

 



“Ey sağlıklı insanlar! Sizin sahip olduğunuz nimetleri hayallerinde yaşatanlar vardır.”

 

Herkes sahip olduğu nimetleri düşünsün lütfen...

Hadi şöyle bir içten gelerek ELHAMDÜLİLLAH çok şükür diyelim....

 

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder