Engelli olmak
bana Allah’ın hediyesidir
13 Mayıs 2014 Salı akşam üzeri 17-18 gibi Manisa Soma'da kömür ocağındaki faciada, helal kazanç için, bir avuç kömür uğruna ölen yiğitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz... (şu an 14.05.2014 saat 15:12 - 232 şehit) BAŞIMIZ SAĞOLSUN TÜRKİYEM
Babası maden işçisi bir kızın yarışma için çizdiği resim |
Bu hafta, 10 - 16 Mayıs
Engelliler Haftası olmasından engellilik ile yazdığımız yazılardan, aşağıdaki
bu yazıyı derledik. Akıcıdır. Okuyunuz. Engelliler ile farkındalığınız artar
inşallah...
1973 Konya Ereğli
doğumluyum. 1993'te üniversite son sınıftayken Friedreich Ataksisi (FA) teşhisi kondu. Sarhoş gibi dengesiz yürümeyle başlayan
hastalığım, o günden bugüne sürekli ilerlemekte...
1998’ten beri onaltı
yıldır tekerlekli sandalyedeyim. Hastalığımın ilk zamanlarında
kabullenememe ve benzer nedenlerle çok stresli
dönemler yaşadım
Önceden engellileri görürdüm fakat görmezden
gelir geçerdim. Bu hastalığın bana verdiği derslerden biri de “Empati” yapmasını öğrenmemdir.
Hani Nasreddin hoca damdan düştüğünde başına
toplananlar hekimi çağıralım
deyince, “bana damdan düşen birini
çağırın” dediği gibi ben de şimdi tekerlekli sandalyedekilerin hislerini ve
hallerini, sıkıntılarını anlıyorum. (Empati)
Ben engelli biriyle karşılaştığımda onun
tuvaletini nasıl yaptığını, tekerlekli sandalyeden yatağa nasıl geçtiğini
düşünürüm.
Hayatta en büyük nimetim, annem ve babamdır. Benim belden aşağısı, hiç çalışmıyor. Hareket ettirilmem, bu yüzden çok zor. Ama, babam -Allah razı olsun- klozet üzerine bir vinç sistemi icat edince rahat ettik.
Engelliler işe yaramaz insanlar değillerdir.
1993’te hastalığımın teşhisini koyan doktor babama bu çocuk çalışamaz, götür
evine yatsın, demiş.
Babam, o doktoru dinlemedi. Rabbim nasip etti, işe girdim.
Bilgisayarda tasarımcı olarak babamın yardımıyla, işe götürüp getirmesiyle 16
yıl çalıştım ve emekli oldum hamdolsun.
Trilyonlarca gezegenleri yaratan ve dünya
dahil hepsini basket topu gibi döndüren Allah’ın
elbette her şeye gücü yeter.
Engelli olmak haşa! Bir yaratılış hatası değil, dünyadaki bu imtihanın zor
sorularından birisidir.
Gece olmasa gündüzün, soğuk olmasa sıcağın… vs
değerini anlamayacağımız gibi hastalıklar
da sıhhatin kıymetini anlamamızı sağlar.
Sağlıklı insanlar engellilere bakıp
şükretmeliler. Ama, çok şükür deyip kulak memelerini çekmek değil de, ibadet ederek Allah’a teşekkür etmeliler.
İnsan, her koşulda kendisine, ailesine,
yaşadığı topluma fayda sağlayan etkinlikler yapabilir. Ben engelliyim napalım kaderim
böyleymiş dememeli…
Ben, ne
yapabilirim sorusu ile dostum Efkan Vural hocamın teşvikiyle yazı yazmaya başladım.
Hayatımı anlattığım bir kitap yazdım ve blog sayfası açarak hayata dair yazılar
yazıyorum.
Hayata dair yazılarımı ve hayat hikayemi
anlattığım kitabı okumak isterseniz GOOGLE’da “celalin penceresinden” diye
aratınca çıkan ilk sonuç blog sayfamdır.
Engelliler, sağlıklı insanlara şükretmeleri
için vesiledir evet ama aynı zamanda engelli
insan sağlıklı insanlara ibretlik örnek olmalıdır.
Namaz kılan bir engelliyi gören
veya evde oturmak yerine çalışan bir
engelliyi gören boş oturup vakit öldüren sağlıklı insanlar, hallerini
gözden geçirmeliler.
Engelli olmak bana Allah’ın bir hediyesidir.
Her toplumda muhakkak en az % 8-10 engelli insan vardır.
İnsan bedeninde binlerce çeşit hastalık oluşabiliyor. Birçok hastalığın
tedavisi mümkündür.
Zaten tıbben tedavisi henüz mümkün olmayan hastalık sahibi
insanlara da “engelli” diyoruz.
Bazı Engelliler: Görememek,
işitip-konuşamamak, yürüyememek, felçli olmak, spastik olmak, zihinsel engelli
olmak... vs...
Astım, tansiyon, şeker, kanser, kolesterol, verem, fıtık,
romatizma, kalp, kansızlık, ... vs. Bunlar
da hastalıklardan küçük birer örnek...
Peki hiç düşündünüz mü, neden bu
kadar çeşitli hastalıklar ve engelliler var?
Elbette Allah her insanı
mükemmel bir sağlıkla yaratabilirdi. Ama o zaman nüfusun yaklaşık % 90’ı olan sağlıklı insanlar haline
şükretmeyecek ve bu dünyanın imtihan
için olduğunu hatırlamayacaklardı.
Biz engelli insanlar sağlıklı
insanların şükretmeleri için vesileyiz.
Karanlık olmasa gündüzün,
soğuk/sıcak olmasa serinliğin, açlık olmasa gıdanın kıymetini anlamayacağımız
gibi hastalıklarda sıhhatin değerini anlamamızı sağlar.
Allah elbette yarattığı bütün kulları çok seviyor. Yoksa kendisine
inanmayan asilere, zalimlere bir yudum su vermezdi.
Bir baba oğlunu sevdiğini söylerken
“Aslan oğlum benim” deyip sırtına bir tokat
indirir. Tedbirsizliğimizden değil de, Allah’tan takdiri ile gelen ve benim
hastalığım gibi henüz tedavisi bulunmayan hastalıkları, Allah’ın bazı kullarına
şevkat tokatı olarak değerlendiriyorum.
Allah'ın milyonlar içinden seçip engellilik
verdiği bizler, bu şansı iyi değerlendirmeliyiz. İsyan etmeyip ibadet ederek (Ben
tekerlekli sandalyede teyemmümle namaz kılıyorum) sabır
ve şükürle sevap kazanmalıyız. Yoksa –Allah korusun- kazanma yolunda
kaybedenlerden olabiliriz.
Allah, evet
insanları sabır ve şükür imtihanı olarak engelli yapıyor. Fakat Allah’ın bazı
sevdiği kullarına engellilik vermesinin hikmetlerinden biri şudur:
Allah, bazı kullarını doğuştan güzel ahlaklı yarattığı için,
Allah onlara, -Hızır AS’ın gemiyi delmesi misali- engellilik veya bir kusur
verip o sevdiği kulunu evlilik açısından kötü huylu insanların şerrinden
koruyor.
Allah güzel ahlaklı iyi kullarına engellilik vererek hem kötü
insanlardan koruyor, hem de sabır ve şükürle cennetteki makamları yükselsin istiyor.
Evleneceklere tavsiyemiz güzel ahlaklı olanı tercih edin ama
bu güzel ahlaklı kişi ENGELLİ biri olursa nur üstüne nur olur. Engelli kişiye
bakan kişi
cenneti kazanmaya daha yakındır.
Şuna inanıyorum
ki, Allah beni bir kıza aşık etti, yıllarca o aşkın hayaliyle yaşadım. Sonra
bana engellilik verdi ki, zamanla o aşk ilahi aşka dönüştü elhamdülillah. Bu
imanımı engelli olmama borçluyum.
Öncelikle şu tespitimi söyleyeyim ki Allah herkese engellilik
vermiyor. Engellilerin hepsi seçilmiş özel insanlardır. Birilerinin dediği
gibi engellilik bir (Haşa!) yaratılış hatası değildir. Allah mükemmeldir.
Sübhandır. Eksiklik, kusur, noksan yoktur. Öyleyse neden biz engellileri
yaratıyor?
Dünyadaki asıl amacımız
Allah'ın rızasını, sevgisini kazanarak cennette ebedi bir gençlik değil mi?
İşte engelli olmak, engelli çocuğu olmak, engelli yakını, komşusu olmak ise bu
amaca hızlıca ulaştırır. Ama şartı isyan etmeden sabırla ve şükürle...
Allah'ın milyonlar
içinden seçip engellilik verdiği insanlar, iyi değerlendirmeliler. İsyan
etmeyip ibadet ederek sabır ve şükürle sevap kazanmalılar. Ama engelli
evladının duasını alamayan ana baba çoktur. Haberlerde izledim. Zihinsel
engelli kızını zincirlerle kömürlüğe bağlayan insan, kazanma yolunda
kaybedenlerden olabilir.
Hastalık gafletten uyandırır
Hastalığıma hiç isyan etmedim fakat önceleri “Acaba neden Allah bana hastalık verdi?” diye çok düşünmüştüm. Ailede, hatta sülalede engelli biri yoktu.
Hastalık gafletten uyandırır
Hastalığıma hiç isyan etmedim fakat önceleri “Acaba neden Allah bana hastalık verdi?” diye çok düşünmüştüm. Ailede, hatta sülalede engelli biri yoktu.
Hidayetimle bu soru
cevabını buldu. Çünkü Allah beni seviyor inşallah. Burası geçici bir imtihan
yeri olduğu için dünyaya dalıp ahireti unutmamı istemiyor inşallah.
Bir büyük islam alimi
olan Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Hastalar
risalesi” ( http://hastalar-risalesi.blogspot.com.tr/
) isimli eserinde hastalığın manevi kazanımlarını çok güzel anlatıyor.
Defalarca okudum. Küçük bir kitaptır. Mesela bir yerinde diyor ki :
“ Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve
âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü
hatırına getirmek istemiyor. Sermaye-i ömrünü bâd-ı hava (nefis rüzgarı) boş
yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine
der ki: "Lâyemut (ölümsüz) değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu
bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.
İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih (nasihatçı) ve ikaz
edici bir mürşiddir. Ondan şekvâ (şikayet) değil, belki bu cihette ona teşekkür
etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir. “
Ben hayatı bilgisayar
oyununa benzetiyorum. Sağlıklı yani normal insanların çoğu oyunun birinci
level’indedir diye tahmin ediyorum.
Engelliler
ise, özürlerinin zorluğuna göre, oyunun yüksek level’indedir, yani yüksek
seviyesindedir.
Ama bilgisayar
oyunlarından da bilirsiniz, oyunda seviye arttıkça oyunu kazanmak zorlaşır.
Sonuçta, level-1 de on puan olan bir hareket , yüksek levellerde bin puana
kadar çıkar.
Engelli kardeşlerime
sesleniyorum; Kısacık dünya hayatında
rahat olmayabiliriz ama şükredin, sabredin. Sağlıklı bir insanın "Çok
şükür Allah'ım" demesi ile özürlü bir insanın "Çok şükür
Allah'ım" demesine Allah aynı sevabı vermez. Allah adildir.
Eğer isyan etmezsek,
sabredip şükredersek, üstüne bir de ibadet yaparsak, katlamalı
sevaplarımız sayesinde cennette çok
yüksek makamlara ulaşacağız inşallah...
“Ey sağlıklı insanlar! Sizin sahip olduğunuz nimetleri hayallerinde
yaşatanlar vardır.”
Herkes sahip olduğu nimetleri düşünsün lütfen...
Hadi şöyle bir içten gelerek ELHAMDÜLİLLAH çok şükür diyelim....
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder