Kızılay Yolcusu Kalmasın !
Kızılay
deyince kurum olan Kızılay değil, Ankara’nın
göbeği Kızılay’dan bahsediyorum...
1993'te
üniversite son sınıftayken Friedreich
Ataksisi (FA) teşhisi kondu. Sarhoş gibi dengesiz yürümeyle başlayan hastalığım, o
günden bugüne sürekli ilerlemekte...
Hastalığımın ilk zamanlarında babamın yada kızkardeşimin
koluna girerek yürüyebiliyorduk. 1998’ten beri onaltı yıldır tekerlekli sandalyedeyiz.
1994’te Allah nasip etti, engelli kadrosuyla Sincan’da Karel Elektronik’te işe girdik
hamdolsun. O zamanlar asgari ücret üç milyon TL iken, hiç unutmam ilk maaşımız
iki buçuk milyon TL idi.
İlk maaşımızı aldığımız zaman hafta sonunda (Mayıs
1994) sekizinci sınıfta okuyan kızkardeşimin kolunda belediye otobüsü
ile Kızılay’a gitmiş, alışveriş yapmıştık.
Aradan yirmi yıl geçti, dün tekrar kızkardeşim ve
yeğenlerimle birlikte Kızılay’a gittik. (28 Nisan 2014) Bu hafta, Çorum’daki
öğretmen kızkardeşimgil kızlarını alıp bize geldiler.
Arkasına tekerlekli sandalyemle bindiğim arabamız, kamyonet sınıfına girdiği
için Kızılay’a girmesi yasaktı. Bu yüzden gidememiştik. Zaten park yeri ayrı
bir sorundu.
Birkaç ay önce Sincan
metrosu açıldı. Evimize yakın Fatih
durağına babam arabayla götürdü. Arabayı metro otoparkına park ettik ve engelli asansörü ile metro durağına
indik.
İlk kez metroya binmeme rağmen çok tanıdık geldi. Lisede okurken
hergün Sincan’dan 50 dakika banliyö
treni ile Gar’dan sonra dört durak daha gider, gelirdik.
Benim banliyö treni ile gittiğim yıl 1990 idi. Aradan yirmidört yıl geçmiş. İnsanımız modernleşsse de,
gençlerin özündeki o merhamet ve saygı
değişmemiş.
Gençler ayakta yaşlı görmesin, hemen kalkıp yer veriyor. Fakat
herkesin elinde akıllı telefon, tabletler, herkesin kulağında kulaklık... Birbirimize selam dahi vermiyoruz. Oysa
ne demişti Efendimiz SAV:
"Canım
kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete
giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız
takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı
yayınız!" (Müslim, îman)
Sadece bizim Fatih metro durağında birisi bize selam verdi. Bende
selam verip konuşunca bana duymadığını işaretle anlattı. Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır,
misali işitme engelli abi de, beni
görünce tebessümle selam verdi...
Kızılay’a vardığımızda metrodan indik, asansörle bir üst kata çıktık.
Bildiğimiz o eski Kızılay meydanını oymuşlar ve yeraltına çarşı kurmuşlar.
Yukarıya Kızılay’a çıktığımızda ise, birşey dikkatimi çekti. Kızılay epey yenilenmiş, modern binalar
çoğalmış, fakat araç trafiği eskiye nazaran daha rahat ve daha düzenliydi, yoğunluğu azalmıştı sanki...
Bunun nedeni sanırım Ankara’nın her semtine açılan alışveriş merkezleri... Şehir merkezi
kavramı artık değişti. Kızılay AVM’ye
çıktık, çay içtik. Fakat bizim Eryaman’daki Optimum oradan daha kalabalıktı...
Babam metro açılınca söz vermişti. Seni bahar gelince metroyla Kızılay’a götürüp Sakarya caddesinde döner
yedireceğim diye... Sözünü tuttu, Allah razı olsun babacım.
Ceren ve Azra Kızılay AVM'de - Arkada Kocatepe Camii |
Bu yazıyı inşallah benim gibi tekerlekli sandalyede olanların,
sadece Sincan değil, her duraktan metroyla
Kızılay’a gidip gezebileceklerini tavsiye etmek için yazdık.
Engelli
kardeşlerimizin birçoğu belki benim kadar şanslı olmayabilir ya da fırsatı olmayabilir ama olanlar için çok rahatlıkla şunu
söyleyebilirim:
Engelli kardeşlerim metroyla, belki yıllardır görmedikleri atmosferleri hissedecekler.
Asansörler ile ulaşım çok kolay, asla çekinmeyin ve kendinize engel olmayın,
Bizim için sunulan bu fırsatları eğer imkanımız varsa sonuna kadar
kullanalım ve hayata dahil olalım.
Çünkü bizde oy kullanıyoruz, biz de
vatandaşız.
Kızılay
yolcusu kalmasın !
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder