4 Mayıs 2014 Pazar

Kızılay Yolcusu Kalmasın !


Kızılay Yolcusu Kalmasın !

 

Kızılay deyince kurum olan Kızılay değil, Ankara’nın göbeği Kızılay’dan bahsediyorum...

 

1993'te üniversite son sınıftayken Friedreich Ataksisi (FA) teşhisi kondu. Sarhoş gibi dengesiz yürümeyle başlayan hastalığım, o günden bugüne sürekli ilerlemekte...

 

Hastalığımın ilk zamanlarında babamın yada kızkardeşimin koluna girerek yürüyebiliyorduk. 1998’ten beri onaltı yıldır tekerlekli sandalyedeyiz.

 

1994’te Allah nasip etti, engelli kadrosuyla Sincan’da Karel Elektronik’te işe girdik hamdolsun. O zamanlar asgari ücret üç milyon TL iken, hiç unutmam ilk maaşımız iki buçuk milyon TL idi.

 


İlk maaşımızı aldığımız zaman hafta sonunda (Mayıs 1994) sekizinci sınıfta okuyan kızkardeşimin kolunda belediye otobüsü ile Kızılay’a gitmiş, alışveriş yapmıştık.

 

Aradan yirmi yıl geçti, dün tekrar kızkardeşim ve yeğenlerimle birlikte Kızılay’a gittik. (28 Nisan 2014) Bu hafta, Çorum’daki öğretmen kızkardeşimgil kızlarını alıp bize geldiler.

 

Arkasına tekerlekli sandalyemle bindiğim arabamız, kamyonet sınıfına girdiği için Kızılay’a girmesi yasaktı. Bu yüzden gidememiştik. Zaten park yeri ayrı bir sorundu.

 

Birkaç ay önce Sincan metrosu açıldı. Evimize yakın Fatih durağına babam arabayla götürdü. Arabayı metro otoparkına park ettik ve engelli asansörü ile metro durağına indik.

 

İlk kez metroya binmeme rağmen çok tanıdık geldi. Lisede okurken hergün Sincan’dan 50 dakika banliyö treni ile Gar’dan sonra dört durak daha gider, gelirdik.

 

Benim banliyö treni ile gittiğim yıl 1990 idi. Aradan yirmidört yıl geçmiş. İnsanımız modernleşsse de, gençlerin özündeki o merhamet ve saygı değişmemiş.

 


Gençler ayakta yaşlı görmesin, hemen kalkıp yer veriyor. Fakat herkesin elinde akıllı telefon, tabletler, herkesin kulağında kulaklık... Birbirimize selam dahi vermiyoruz. Oysa ne demişti Efendimiz SAV:   

 

"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!" (Müslim, îman)

 

Sadece bizim Fatih metro durağında birisi bize selam verdi. Bende selam verip konuşunca bana duymadığını işaretle anlattı. Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır, misali işitme engelli abi de, beni görünce tebessümle selam verdi...

 

Kızılay’a vardığımızda metrodan indik, asansörle bir üst kata çıktık. Bildiğimiz o eski Kızılay meydanını oymuşlar ve yeraltına çarşı kurmuşlar.   

 

Yukarıya Kızılay’a çıktığımızda ise, birşey dikkatimi çekti. Kızılay epey yenilenmiş, modern binalar çoğalmış, fakat araç trafiği eskiye nazaran daha rahat ve daha düzenliydi, yoğunluğu azalmıştı sanki...

 


Bunun nedeni sanırım Ankara’nın her semtine açılan alışveriş merkezleri... Şehir merkezi kavramı artık değişti. Kızılay AVM’ye çıktık, çay içtik. Fakat bizim Eryaman’daki Optimum oradan daha kalabalıktı...

 

Babam metro açılınca söz vermişti. Seni bahar gelince metroyla Kızılay’a götürüp Sakarya caddesinde döner yedireceğim diye... Sözünü tuttu, Allah razı olsun babacım.  

 
Ceren ve Azra Kızılay AVM'de - Arkada Kocatepe Camii

Bu yazıyı inşallah benim gibi tekerlekli sandalyede olanların, sadece Sincan değil, her duraktan metroyla Kızılay’a gidip gezebileceklerini tavsiye etmek için yazdık.

 

Engelli  kardeşlerimizin birçoğu belki benim kadar şanslı olmayabilir ya da fırsatı olmayabilir ama olanlar için çok rahatlıkla şunu söyleyebilirim:

 

Engelli kardeşlerim metroyla, belki yıllardır görmedikleri atmosferleri hissedecekler. Asansörler ile ulaşım çok kolay, asla çekinmeyin ve kendinize engel olmayın,

 

Bizim için sunulan bu fırsatları eğer imkanımız varsa sonuna kadar kullanalım ve hayata dahil olalım. Çünkü bizde oy kullanıyoruz, biz de vatandaşız.

 

Kızılay yolcusu kalmasın !  

 

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder