16 Şubat 2014 Pazar

Biz daha verilenlerin ücretini veremezken


Biz daha verilenlerin ücretini veremezken

 

2010’da emekli oldum. Emekli olduktan sonra geçirdiğim rahatsızlıkları saymazsam hiç sıkılmadım. Daha önce bir yazımda geçirdiğim birgünü anlatmıştım.

 

Sıkılmadım çünkü vaktimi beşe ayırdım. Namaz aralarına ise dua, yemek, lavabo ve yazı yazma işlerini koyuyorum ve sıkılmak bir yana bazen yazıları zor yetiştiriyorum.

 

Çünkü dikkat ettiyseniz Allah’ın izniyle yazıları yazarken çok düşünüp, kelime kelime tahlil ederek üzerinde saatlerce çalışıyorum.

 

Allah, birçok yazının konusunu, hamdolsun, namaz kılarken hatırıma getiriyor ve selam verince unutmayayım diye hemen akıllı telefona not alıyorum.

 


İşte bu yazının konusu da namazda hatırıma geldi. Namaz kılarken içim öyle şükür hisleriyle doldu ki, gözyaşları içinde namazı bitirdim.

 

Konu, ne kadar çok nimetlere sahip olduğumuzdu. Namazı kılarken bunları belki 10-15 saniyede düşündüm; sıcacık bir evdeyiz, sürekli bombalanan Suriye’deki bir şehirde de olabilirdik...

 

Gözüm duvardaki dijital saate ilişince, hiç kesilmeyen elektriği farkettim, geceleri elektriksiz zifiri karanlıktaki Afganistan’ın bir köyünde de olabilirdik, diye içimden geçti.

 

Annem akşama kurufasulye pilav yapmıştı. Ertesi gün çocuğuma ne yedireyim diye gece uyumayan Somali’de bir kamptaki bir annenin engelli çocuğu da olabilirdim.

 

Allah öyle çok nimet vermiş ki, göz, kulak, iman, akıl, kalp, sıcak ev, araba, akan suyumuz, internetimiz, akıllı telefon, laptop, bol bol yiyecekler, cennet vatan, hür ülkedeyiz... vs...

 

“Hasılı O, Kendisinden dilediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah’ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları sayamazsınız. Gerçekten insan zalim ve nankördür.” (İBRÂHÎM suresi, 34. ayet)

 

Sonra yine namazda düşündüm, cenneti kazanmak için mi namaz kılıyoruz. Hayır, çünkü o namazın yan etkilerinden biridir. Namaz, aslında Allah’a şükretmek için kulluk borcumuzdur.

 

Aklınıza geleni tahmin ediyorum. Bunlar sana namazda gelen şeytanın vesveseleridir, diyorsunuz. Hayır, değil; bunları ben ilham olarak adlandırıyorum.

 

Ben vesveseyi iyi biliyorum, çünkü bazen hangi rekatta olduğumu unutuyorum. 3. rekata kalkmayı unutup selama kadar devam ediyorum. İşte bu vesvesedir.

 

Fakat eminim bu ilhamdır. Çünkü bu düşünceler geldiği anda namazı daha huşu ile kılıyorum. Okuduğum surenin anlamını hayal etmeye devam ederken aynı anda bunları düşünüyorum.

 

Evet daha biz sahip olduğumuz nimetlerin şükrünü hakkıyla yerine getiremedik. Bir de cennet istemek ayıp olmaz mı? Namaz cennet için değildir, verilenlere şükürdür.

 

NAMAZ; Sonradan Verileceklere Önceden Verilen Bir Ücret Değil; Önceden Verilmişlere Sonradan Yapılan bir TEŞEKKÜR'dür..!

 


Bir adana kebap yiyorsun, en az on lira ödüyorsun. Fakat, Allah öyle merhametli ki, bütün verdiği sonsuz nimetlerine karşı istediği fiyat sadece üç şeydir: Zikir, Fikir, Şükür

 


Yemeğe başlarken Bismillah demek, zikirdir. Yediğimiz bu nimetlerin yağmur, güneşle nasıl soframıza geldiğini düşünmek, Fikirdir. Sonunda Elhamdülillah demek ise, şükürdür.

 

Ay sonunda elektrik, su ve doğalgaz faturasını ödemezsek hemen kesiyorlar. Değil mi? İşte beş vakit namaz ile saymaktan aciz olduğumuz nimetlerin günlük faturasını ödemiş oluyoruz.

 

Allah dünyayı güneşle lamba gibi aydınlatıyor, ısıtıyor. Şairin dediği gibi hava bedava, su bedava değil... Namazı kılmazsak ahirete borçlu gideriz.

 

Karşımıza öyle bir fatura çıkar ki, Toros dağı kadar altınımız olsa ve hayattayken hepsini bağışlamış olsak, ama NAMAZ kılmıyorsak, o nimetlerin ücretini ödemiş sayılmayız.

 

Cennet ise Allah’ın ahirete borçsuz gelen sevdiği kullarına bir ikramıdır, lütfudur.









*** Evet borçsuz, Allah’ın sevdiği, razı olduğu kullarına... ALLAH KİMLERİ SEVER?
 
 
 
  • …Allah, güzellik sergileyenleri sever. (Bakara, 195)
  • …Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever. (Bakara, 222)
  • …Allah takvaya sarılanları sever. (Al-i İmran, 76)
  • …Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. (Al-i İmran, 134)
  • …Allah sabredenleri sever. (Al-i İmran, 146)
  • …Allah, güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever. (Al-i İmran, 148)
  • …Allah, tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran, 159)
  • …Allah, adaletle hükmedenleri/adaleti ayakta tutanları sever. (Maide, 42)
  • …Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. (Maide, 93)
  • …Allah, sakınanları sever. (Tevbe, 4)
  • …Allah, temizlenenleri sever. (Tevbe, 108)
  • …Allah, adalette titiz davrananları sever. (Hucurat, 9)
  • Allah kendi yolunda, duvarları birbine perçinlenmiş bir bina gibi, saf bağlıyarak çarpışanları sever. (Saff, 4)

 



*** Peki ALLAH KİMLERİ SEVMEZ?

 
  • …Allah, fesadı sevmez. (Bakara, 205)
  • …Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiçbirini sevmez. (Bakara, 276)
  • …Allah, küfre sapanları sevmez. (Ali İmran, 32)
  • …Allah, zalimleri sevmez. (Ali İmran, 57)
  • …Allah, zulme sapanları sevmez. (Ali İmran, 140)
  • …Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez. (Nisa, 36)
  • …Allah, sürekli hainlik eden günahkârı sevmez. (Nisa, 107)
  • …Allah, bozguncuları sevmez. (Maide, 64)
  • …Allah, azıp sınırı aşanları sevmez. (Maide, 87)
  • …Allah, israf edenleri sevmez. (En’am, 141 / A’raf, 31)
  • …Allah, haddi aşanları/azmışları sevmez. (A’raf, 55)
  • …Allah, hainlik edenleri sevmez. (Enfal, 58)
  • …Allah, hiçbir haini, hiçbir nankörü sevmez. (Hac, 38)
  • …Allah, şımaranları sevmez. (Kasas, 76)
  • …Allah, fesat peşinde koşanları sevmez. (Kasas, 77)
  • …Allah, kurula-kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez. (Lokman, 18)
  • …Allah, zalimleri hiç sevmez. (Şura, 40)
  • …Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez. (Hadid, 23)
 


NAMAZın o kadar çok fazileti vardır ki, sadece bir tanesi verilenlere şükür içindir. Namazın diğer faydalarından biri de, Allah’ın namazla cennetteki makamımızı yükseltmesidir.

 

"Gecenin bir bölümünde de uyanıp kalk ve sana mahsus olmak üzere, nâfile namaz kıl; ola ki bu sâyede Rabbin seni övgüye değer bir makama ulaştırır." (İsrâ sûresi, 79)

 

Namaz çok kıymettar ve mühim ve de az bir zahmet ile kazanılan bir büyük ibâdettir. Ayrıca namazda hem rûhun, hem kalbin ve hem de aklın büyük bir rahatı vardır.

 

Namaz hakîkî bir ebedî hayatın saadetine medâr olacak hoş, rahat ve rahmetli bir hizmettir. Külfeti pek az ve ücreti pek büyük, hoş, güzel ve ulvî bir ubûdiyettir.

 

Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı zikretmek, hürmet göstermek ve şükretmektir. Yâni Allah’ın celâline, sonsuz büyüklük, ululuk, yücelik ve haşmetine karşı söz ve fiili olarak Sübhânallah deyip Allah’ı bütün noksan sıfatlardan berî görmek; hem Allah’ın kemâline karşı söz ve amelle Allahu Ekber söyleyip, Allah en büyüktür diyerek hürmet gösterecek sûrette güzel muâmelede bulunmak; hem, Allah’ın cemâline ve sonsuz güzelliğine karşı kalb, dil ve beden ile Elhamdülillâh deyip şükretmektir.

 


Öyleyse namazın çekirdekleri “Sübhânallah, Allahu Ekber ve Elhamdülillâh” gibi mukaddes kelimelerdir. Bu kelimeler namazın her yerinde çokça vardır ve aynı zamanda tesbih ve tekbir ve hamd hükmündedirler. Bedîüzzamân Hazretleri namazı böyle tâ’rif etmektedir.


Ey Rabb-i Rahim!

Bizi namazın salahatine eriştir!

Bizi namazın hidayetine eriştir!

Bizi namazın hakikatine eriştir!

Namazdaki kusurlarımızı bağışla!

Namazdaki eksiklerimizi ikmal eyle!

Bizi ve kıyamete kadar neslimizi namazın esrarını müdrik kıl!  Âmin!

 

 

Celalcelik@gmail.com    Ankara  ( Konya-Ereğli )

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder