Şükretmeyi unuttuk
Geçenlerde çocukluğumdan itibaren şöyle bir hayatımı düşündüm de ne
çok nimetlere mazhar olmuşuz.
Yetmişlerde, dedemgilin
evinde Ereğli’de beraber
oturuyorduk. O zaman zengin bir akrabamız sıfır Murat 124 otomobil almıştı.
Hayran hayran bakardık.
İlkokulda okurken Ereğli’den Ankara’ya iki odalı, tuvaleti bahçede
olan bir gecekonduya kiraya
taşındık. Tuvaleti içerde olan ve kendime ait odamın olduğu kaloriferli bir ev
hayal ederdim.
Arkadaşlarımın bisikletine imrenir ve ah benim de bisikletim olsa
derdim. Bisikletim oldu. Üniversiteyi bitirirken hastalandım. Engelli
kadrosuyla özel bir şirkete işe girdim.
İşe başlayınca babam rahatladı ve Serçe marka bir araba aldı. Serçemiz ile yetmişlerdeki zenginlerin
arabasına bindik hamdolsun.
O zamanlar hala kiradaydık. Benim hastalık ilerleyince 1998’te babam
elli yaşında bütün birikimiyle giriş kat bir daire alarak ev sahibi oldu.
1996’da şirketin patronu Opel
Vectra marka siyah bir araba aldı. Doksanlarda hemen hemen herkesin Doğan,
Şahin, Kartal, Reno Broadway gibi yerli montaj arabaları vardı.
Ben Opel Vectra’ya hayranlıkla bakar, vay be nasıl güzel araba
derdim. Mütevazi bir yaşamı olan patronumuz o arabaya on yıl bindi.
2000’li yıllar ile
Türkiye’mizde müthiş gelişmeler oldu. Hemen bütün arkadaşlarım
evlendikten en geç sekiz-on yıl sonra ev sahibi oldular. Hatta bazıları ikinci
ev veya yazlık bile aldılar. Biz de hamdolsun emekli olunca bir de memleketimiz
Konya Ereğli’den bir ev aldık.
Tüm arkadaşlarım yerli değil, kaliteli yabancı arabalara
biniyorlar. Kardeşlerim bile üçüncü arabayı değiştiler, en son sıfır araba aldılar.
Geçen Cuma Ereğli’de akülü
sandalyem ile Ulu Cami’ye Cuma namazına giderken yol boyunca park etmiş
arabalara baktım, hepsi yeniydi. O yol boyunca gördüğüm en eski araba Opel
Vectra idi.
O an şunu hatırladım. Halamın eşi eniştem 2004’te yıllarca kullandığı motosikletini sattı ve ikinci
el bir Opel Vectra aldı.
Geçen hafta halamın oğlu
Ereğli’den geçerken bize uğradı. Konuşurken baban arabayı değiştirdi mi, dedim.
Yok abi hala aynı, dedi.
Dedim ki, bu araba var ya, doksanlarda pek çok kişinin hayalini
kurduğu otomobildi. Hatta ben; vay be serçe nerde, vectra nerde derdim. Çünkü
patronumuzun arabasıydı. Şimdi bizim de son model arabamız var.
Biz her zaman, gecekondu da otururken de, parasız kalıp kuru ekmek
yediğimiz günlerde de hep sabredip
şükrettik. Bakın Rabbimiz ne diyor:
“Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size nimetlerimi
arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım
pek şiddetlidir.” (İbrahim Suresi, 7. ayet)
Bizler şükretmeyi unuttuk galiba. Ama yine de Allah nimetlerini
sağnak sağnak yağdırıyor. Sanırım ahirette hesabımız zor olacak...
Allah'ın
vermiş olduğu bunca nimetler karşısında, namaz
kılarak, oruç tutarak, maddi manevi iyilikler yaparak şükür borcumuzu
ödemeliyiz...
Ve şükrümüzü
sürekli hale getirmeliyiz.
Allah şükrümüzü artırsın. İşte ramazan başladı...
Celal Çelik
Ankara ( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder