Peygamberimizin SAV Eli
“Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ sırrıyla aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde onları inhizama sevk etmesi وَ انْشَقَّ الْقَمَرُ nassı ile aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar hârika bir mu’cize-i kudret-i İlahiye olduğunu gösterir.”
(Bediüzzaman Said Nursi – Risalei Nur, Mektubat, 19.
Mektup’tan)
Merhaba
sevgili gönül dostlarımız,
Yüce
Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın,
Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Bu yazıda büyük islam alimi Bediüzzaman Said
Nursinin (1878-1960)
Mektubat isimli eserinin 19. Mektubundan bir
paragraf aktarmak istiyorum. Yazının girişinde o paragrafın yarısı vardır, tümü
aşağıdadır.
Ama izin verirseniz önce 19. Mektup Risalesi ve o
paragraf ile ilgili bilgiler vermek istiyoruz.
Bediüzzaman Hazretleri 6000 sayfalık Risalei Nur
Külliyatını imanımızı artırmak için yazmıştır. Çünkü zamanımızın hastalığı iman
zayıflığıdır. İmansız ölenin ahirette işi zordur.
Risalei Nur, Allah’ın varlığını, Kuran’ın Allah
kelamı olmasını, Hz. Muhammed’in Peygamber olmasını, Kader, İman, ..daha birçok
konuyu delilleriyle ispat etmektedir.
İşte 19. Mektup Hz. Muhammed’in SAV peygamber
oluşunu delilleriyle anlatıyor. Peygamberimizin peygamber olmasının aklen
mantıki delilleriyle ispatı Sözler isimli eserin 19. Söz Risalesindedir.
19. Mektup ise, Peygamberimizin SAV 300’den fazla
mucizesinin kaynaklarıyla belirtildiği eserdir. Bu risalenin diğer adı; Mu'cizât-ı Ahmediye (a.s.m.) ‘dır. Aşağıdaki yazıda Peygamberimizin SAV mübarek Eli anlatılıyor.
Yazıda geçen mucizelerin hepsi sahih hadislerde
geçmektedir. Bu paragraf öncesinde herbir mucize ayrıntılı anlatılmıştır.
Müsait zaman 19. Mektup’u okuyabilirsiniz:
Yazıda
geçen bir mucizeyi Bediüzzaman Hazretleri şöyle anlatıyor:
PEYGAMBERİMİZİN
SAV PARMAKLARINDAN SU AKMASI
Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki:
Hazret-i Câbir ibni Abdullahi'l-Ensârî beyan ediyor: Biz, bin beş yüz kişi,
Gazve-i Hudeybiye'de susadık. Resul-i
Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, kırba denilen deriden bir kap sudan
abdest aldı, sonra elini içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su
akıyor. Bin beş yüz kişi içip, kaplarını o kırbadan doldurdular.
Sâlim ibni Ebi'l-Ca'd, Câbir'den sormuş:
"Kaç kişiydiniz?" Câbir demiş ki: "Yüz bin kişi de olsaydı, yine
kâfi gelirdi. Fakat biz, on beş yüz (yani bin beş yüz) idik."
2
İşte, şu mu'cize-i bâhirenin râvileri, mânen bin
beş yüz kadardırlar. Çünkü, fıtrat-ı
beşeriyede,
yalana yalan demek bir meyl-i
arzusu vardır. Sahabeler
ise, sıdk ve doğruluk için, can ve mal ve peder
ve validelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için
fedai oldukları halde, hem "Benden bilerek yalan birşey haber veren,
Cehennem ateşinden yerini hazırlasın" meâlindeki hadîs-i şerifin tehdidine
karşı, yalana mukàbil sükût etmeleri
mümkün değildir. Madem sükûtettiler; o haberi
kabul ettiler, mânen iştirak edip tasdik ediyorlar
demektir.
Dipnot-1
Buharî,
Vudû': 32, 46, Menâkıb: 25; Müslim, Fedâil: 45, 6; Nesâî, Tahâret: 60; Ebu
Davud, Mukaddime: 5; Tirmizî, Menâkıb: 6; Muvatta, Tahâret: 32; Müsned, 3:132,
147, 170, 215, 289; İbni Hibban, Sahih, 8:171; Tirmizî (Ahmed Şâkir), no. 3635.
Dipnot-2
Buharî,
Menâkıb: 25; Mağâzî: 35; Tefsir: Fetih Sûresi, 5; Eşribe: 31; Müslim,
İmâra: 72, 73; Müsned, 3:329; İbni Hibban, Sahih, 8:110.
BU PARÇA ALTIN
VE ELMAS İLE YAZILSA LİYAKATİ VAR
“Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi,
وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ sırrıyla ["(Ey Muhammed) attığın zaman da sen atmadın…" Enfal
Sûresi, 17.ayet] aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde onları inhizama sevk etmesi,
وَ انْشَقَّ الْقَمَرُ nassı ile ["Ay yarıldı." Kamer Sûresi, 1.ayet] aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi,
ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi,
ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması,
elbette o mübarek el, ne kadar hârika bir mu’cize-i kudret-i İlahiye olduğunu gösterir.
Güya, ahbap içinde o elin avucu küçük bir zikirhane-i Sübhânîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler.
Ve a'dâya (düşmanlara) karşı küçücük bir cephane-i Rabbânîdir ki, içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur.
Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmânîdir ki, hangi derde
temas etse, derman olur.
Ve celâl ile kalktığı vakit, kameri (AY’I) parçalayıp, Kàb-ı Kavseyn şeklini verir.
Ve cemâl ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer.
Acaba böyle bir zâtın birtek eli böyle acip mu'cizâta mazhar ve medar olsa, o zâtın, Hâlık-ı Kâinat yanında ne kadar makbul olduğu ve dâvâsında ne kadar sadık bulunduğu
ve o el ile biat (BAĞLILIK YEMİNİ) edenler ne kadar bahtiyar olacakları, bedâhet (APAÇIK, AŞİKAR) derecesinde anlaşılmaz mı?”
(Bediüzzaman Said Nursi – Risalei Nur, Mektubat, 19.
Mektup’tan)
Celalin Penceresinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder