19 Şubat 2018 Pazartesi

Mesnevi Okumaları – 21 – Dikenli Çalı Diken Adamın Hikayesi


Mesnevi Okumaları – 21 – Dikenli Çalı Diken Adamın Hikayesi


Merhaba sevgili gönül dostlarımız,

Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.


Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.




Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.


Geçen sene, 2017 başında yılbaşı gecesi sevgili arkadaşım Hülya Keleş Hanımın tavsiyesiyle Youtube’dan Hz Mevlana ile ilgili bir film izlemiştim.


Filmdeki rehber genç Hz Mevlana ile ilgili bişey bilmiyordu ve turiste mahcup oluyordu ve “şu yabancı Mesnevi’yi biliyor, ben kendi değerimizi bilmiyorum”, diyerek kendini kınıyordu.


Filmden etkilendik ve o gece Mesnevi okumaya karar verdik. Sonra sevgili eski komşumuz ilahiyatçı Efkan Vural hocamın tavsiyesiyle okuduklarımızdan etkilendiklerimizi yazmaya başladık inşallah. Bu yazıların kısaca hikayesi budur.


Şimdi sözü çok uzatmadan 21. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:



DİKTİĞİN DİKENLERİ SÖK AT


Bir valinin yola dikenli çalı dikene "Diktiğin dikenleri sök." diye emir vermesi


® Tatlı sözlü, fakat sert huylu adamın biri yol üstüne dikenli çalı dikmişti.


® Yoldan geçenler onu ayıpladılar; "Bunları sök at." dediler. Fakat o dinlemedi, sökmedi.


® O dikenli çalı her an büyüyor, çoğalıyordu/Halkın ayağı diken yarası ile kanlara bulanıyordu.


® Geçenlerin elbisesi dikenlerden yırtılıyor, yalın ayak gezen yoksulların ayaklan paramparça oluyordu.


® Vali o adama; "Bunları sökmelisin!" diye emir verince, o "Evet." dedi. "Bir gün sökerim."


® Bir müddet yarın öbürgün sökerim diye vaadde bulundu. Bu müddet içinde de diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi.


® Bir gün vali ona; "Ey vaadini yerine getirmeyen, sözünde durmayan; beri gel, buyruğumuzu sürüncemede bırakma." dedi. "İşi yerine getir."


® Çalıyı diken adam; "Amca, önümüzde hayli günler var, merak etme günün birinde sökerim." dedi. Vali de "Çabuk ol, işi savsaklama, vaadini yerine getir." diye söylendi.


® "Sen yann bu işi görürüm diyorsun ama, şunu iyi bil ki gün geçip gittikçe



® O dikenler daha çok yeşeriyor, kuvvetleniyor. Onu sökecek olan da ihtiyarlıyor, kuvvetten düşüp kalıyor.


Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:


Aziz Peygamberimizin "'Bir şeyi sonra yaparım' diyenler helak oldular." hadisi bu konuyu aydınlattığı gibi "Bu günki işi yarına bırakma." atasözü de aynı konuyu ifade etmektedir.



HER KÖTÜ HUYUMUZ BİR DİKENDİR


® Diken güçlenmede, boy atmada; diken sökecek ise ihtiyarlamada, gücü kuvveti eksilmede.


® Diken her gün, her an yeşerip tazelenmede; diken sökecek her gün daha da perişan olmada, kuruyup gitmede...


® O daha da gençleşiyor, sen daha da ihtiyarlıyorsun. Çabuk ol, vaktini boşa geçirme..."


® Sen de her bir kötü huyunu bir diken bil. O dikenler kaç keredir senin ayaklarına battı, seni yaraladı.


® Evet; kaç kere kötü huyun seni yaraladı, perişan etti. Sen kendi tabiatından hastalandın. Fakat sende duygu olmadığından, hastalığın sebebini anlamıyorsun. Sen çok duygusuz yaratılmışsın.


® Çirkin huyunun başkalarını rahatsız ettiğini, yaraladığını bilmiyorsan


® Kendi yarandan da haberin yok mu? Bu durumunla sen, hem ken dine, hem başkalanna dertsin, azapsın!



İYİ HUYLARINLA NEFSİNLE SAVAŞA GİR


® Sen, ya baltayı al, erkekçe vurup Hz. Ali gibi Hayber Kalesi'nin kapısını kopar.


Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:


ibâdet ve iyi huylarınla, nefsinle savaşa gir. Hz. Ali'nin Hayber Kalesi'nde gösterdiği yiğitliği, sen de kötü huylarını bozguna uğratarak göster. Nefs-i emmârenin kalesine hücum et. Kapısını kopar... Cihâd-ı ekber sevabı kazan.



® Yahut şu dikeni gül fidanı hâline getir. Yâni gül fidanı ile aşıla. Kötü huyunun ateşini dostun nuru hâline sok.


® Böylece dostun nuru, sendeki şehvet ateşini söndürsün; onunla buluşmak senin dikenlerini gül bahçesi hâline getirsin.



ATEŞİ SÖNDÜREN MÜMİNİN NURUDUR


® Sen cehenneme benziyorsun, mürşid ise mümindir. Bir müminde ateşi söndürmek imkânı vardır.


® Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz cehennemden bahsederken buyurdu ki: "Cehennem, korkusundan mümine yalvarır da der ki:


® 'Pâdişâhım, benden çabuk geç git ki, senin nurun benim nârımı, ateşimi söndürecek.'"


® Şu hâlde; ateşi yok eden müminin nurudur. Çünkü bir şeyi, zıttından başka bir şeyle gidermek imkânsızdır.


® Adalet günü olan kıyamette nâr (=ateş) nurun zıttıdır. Çünkü nâr kahrdan meydana gelmiştir. Nûr ise Hakk'ın lûtfundan, kereminden yaratılmıştır.


® Eğer sen nârın şerrini gidermek istiyorsan, ateşin gönlüne Hakk'ın rahmet suyunu dök.



® O rahmet suyunun kaynağı mümindir. Âb-ı hayat ise; ihsan ve iyilik sahibinin tertemiz olan ruhudur.


Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:


İhsan nedir? Ve nıuhsin kimdir? Çoğu zaman iyilik anlamına kullandığımız ihsan kelimesinin lügat mânâsı: Bir şeyi iyi ve güzel yapmaktır. Bir hadiste şöyle buyrulmuşiur: "İhsan senin Allah'a, onu görüyormuş gibi ibâdet etmendir. Eğer sen onu göremiyorsan. o seni görmektedir." Cenâb-ı Hakk'ı görüyormuş gibi zevkle, huşu ile ibâdet eden, namazını ihlas ile kılan, orucunu riyasız tutan mümin de murisindir.



NEFSİN ATEŞİ SÖNÜNCE GÖNÜL BAHÇESİNE NE EKERSEN YEŞERİR


® Senin nefsin o tertemiz olan müminden kaçar. Çünkü sen, ateş tabiatlisin, o ise ırmak suyu gibidir.


® Ateşi su söndürdüğü için, ateş sudan kaçıcıdır.


® Senin duygun, düşüncen hep ateştendir. Şeyhin, mürşidin duygusu, düşüncesi ise; o latîf, o hoş nurdandır.


© Mürşidin nuru suyu, ateşe damla damla düştükçe, ateşten cız, cız ses çıkar.


© O cızladıkça sen ona: "Derde bat, öl geber!" de de şu cehennem gibi olan nefsin soğuşun.


© Soğuşun da, nefsinin ateşi senin ruhunun gül bahçesini yakmasın. Adaletini, ihsanını yok etmesin.


® Nefsinin ateşi söndükten sonra, gönül bahçesine ne ekersen biter. Lâleler, ak güller, güzel kokulu marsirnalar yetişir.




® Yine anayoldan (yâni konudan) ayrıldık. Hocam konuya gel, bahsimiz nerede idi?


® Şunu anlatıyorduk: "Ey hasetçi kişi! Eşeğin topal, varacağın yer ise uzaktır. Çabuk ol, tövbe ve istiğfarı yarına bırakma!


® Yıl geçti, ekin vakti de değil, sende ise yüz karalığından, kötü amellerden başka; bir şey yoktur.


® Beden ağacının köküne kurt düştü. Onu söküp ateşe atmak, kulluk ederek, iyi işler yaparak onu öldürmek gerek.


***



DÜŞÜNCELER


Hz. Mevlana, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde çalı dikeni benzetmesiyle nefsin kötü huylarını kastediyor ve o huylardan vazgeçmedikçe, zamanla kökleşeceğini ve yaşlandıkça o kötü huyları terketmenin imkansız olacağını anlatmış.  Allah razı olsun.


O kötü huylar ta çocukken başlıyor ve önemsiz görünüyor ama o dikenler büyüdükçe insanları yaralıyor. Yalancılık, iftira, dedikodu, kin, nefret, küfürlü konuşma, pis şakalar yapma, vs…


Bir de acizane bu hikayeden NAMAZa başlamayı hep erteleyenleri hatırladım.




Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.

 
Egemen Yayınları sahibi sevgili Fahretttin Yüksel bey
İkinci kitabımız "TÜM HASTALARA DEVA KİTABI" nı bastırıp getirdi. 
Hastalara teselli, moral ve Hayırlara vesile olsun inşallah. 
Maddi manevi desteğiniz için çok teşekkür ederim Fahrettin bey,
İyi ki varsınız. Allah razı olsun. (16 Şubat 2018)

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.

Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.



Celalin Penceresinden


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder