Yaz
geldi, mahallemizdeki emekliler yazlıklarına
gitti. Birçok komşumuz ise yazın gidecekleri tatil merkezinden otel rezervasyonu yaptılar. Çünkü bir yıl
çalıştılar, tatili hakettiler...
‘Hayatımı
Anlattığım Kitabım’da ayrıntıları anlatmıştım. Allah’a binlerce hamdolsun, beni 2010’da emekliliğe ulaştırdı. 2011’de
de memleketimiz Konya Ereğli’den bir ev
nasip etti...
Babacım bana Ankara’daki
gibi, Ereğli’de de klozet üzerine vinç
sistemi kurdu. Tabi ben Ereğli’de de, Ankara’daki gibi, sadece Cuma günleri evden çıkıp Cuma
namazına gidiyorum. Altı gün evde yazılarla
çalışıyoruz.
Evet, hamdolsun biz de, yazın üç ay kalacağımız Ereğli’ye
gitmek için 2 haziran pazartesi sabahı 9’da
Ankara’dan arabamızla yola çıktık. Bu yazıda yolculuğumuzdan bahsedeceğiz.
Evden çıktıktan sonra,
şehir dışına çıkmak için Eryaman’dan otobana
girdik. On-onbeş kilometre gitmiştik ki, pat pat, pat pat pat diye durmadan sesler gelmeye başladı. Annem,
babam ve ben üzerimizden alçaktan helikopter geçiyor sandık.
Babam sağa çekti. Annem
indi baktı, sağ arka teker patlamış.
Babacım, hemen kriko falan indirdi. Tam o anda arabamızın arkasına kamyonet
tarzı bir araç durmuş, bir genç inmiş.
Amca yardım edeyim mi,
bile demeden yardıma başlamış. Babamın
hiç elini değdirmeden patlak lastiği çıkarıp yedek lastiği takmış. Babamın para
teklifini reddetmiş. Babamın, sen
karayolları görevlisi misin sorusuna, sayılır amca, demiş ve gitmiş.
Ben adamı görmedim, çünkü
yolculuk boyunca arka koltukta yatıyordum.
Kanaatimce o kişi Hz Hızır’dır.
Kimsenin olmadığı, arabaların vızır
vızır geçtiği otobanda, bir dakika sonra hemen yardıma gelmesinden bu
tahmini yaptım.
Eğer yardıma gelmeseydi,
babam çok zorlanırdı, astım hastası olduğu için çok terler ve hasta olabilirdi. Babam çok iyi bir insan olduğu için, Allah
Hz Hızır’ını yardıma gönderdi...
Bediüzzaman
Said Nursî Hazretleri Mektubat eserinde, Hızır (as)'ın hayatta olduğunu, fakat
ikinci hayat mertebesinde bulunduğunu kaydeder.
Gölbaşı’na gelince lastiği tamir ettirip devam ettik.
Kulu’ya gelince pazartesi günleri dua
listemdekilere ettiğim bir saat baklavalı duaya başladım. Dua bittiğinde
Konya’ya girmiştik.
Konya’da
Musalla mezarlığına uğradık. Annem, annesinin mezarında yasin okudu. Yazının
başlığında ‘ilim öğrenmenin yaşı yoktur’daki
bahsettiğim kişi, annem Nuriye Çelik’tir.
Ekim 2013’teki bir yazıda
anlatmıştık. Anneannem, annecim altı aylık bebekken
Konya’daki bir hastanede ölmüştü. Sıcak ve vasıta olmadığı için
köyümüze götürülememiş, Konya Musalla mezarlığına defnedilmişti. (1952)
O yazıda annem 61 yıl sonra annesine kavuştu,
demiştik ve annemin mezar başında dua ederken resmini paylaşmıştık. Annem orada annesine şunu demiş:
“Anneciğim ben seni hiç
görmedim. Sesini hiç duymadım. Ama seni çok özledim. Bazen hayat beni yorunca ‘of
anam of’ diyorum. Biliyorum ki, o an sırtımı sıvazlıyorsun, çünkü rahatlıyorum.
Annecim şimdi mezarında sadece 3 ihlas, 1 fatiha okudum ama sana söz veriyorum, Allah
ömür verirse bir defaki gelişimde sana yasin okuyacağım...”
Annecim, Kasım, Aralık
2013’te Elifba kitabından Kuran öğrenmeye
başladı ama anlatan birisi olmayınca fazla ilerleyemedi. Sonra bir komşumuz
demiş ki, Nuriye abla birisi var,
mahalledeki kadınlara Allah rızası için bedava Kuran öğretiyor, istersen sen de
gel...
Annecim kursa 2014 Ocak’ta başladı. Bana kahvaltı
yaptırdıktan sonra, haftaiçi üç gün,
o kursa gitti. Önceleri ben de yardımcı olup okutuyordum. Sonra annem beni geçti.
Fakat, ben de annemi çalıştırırken Kuran
okumayı epey hızlandırdım.
Annem 62 yaşında azmi ve hırsıyla Kuran’ı öğrendi.
Her namazdan sonra birkaç sayfa okudu. Anneme Kuran öğreten hanımefendiye altın
hediye gönderdik. Kesinlikle kabul etmemiş. Gelmeden birkaç gün önce mezun
oldu.
Komşumuz dostum Din Kültürü Öğretmeni Efkan
Vural hocam anneme tam not verdi. “Nuriye
hanım maşallah, bu yaşta Kuran’ı, hem de tecvidli öğrendin, hepimize örneksin”
dedi.
İlim öğrenmenin önemi ile ilgili çok güzel hadisler ve
bilgiler için tıklayınız:
Annecim Musalla
mezarlığında annesine verdiği sözü tuttu. Yasin suresini okudu, dua etti...
Konya’da ayrıca bir
başsağlığına uğradık. Babamla aynı
işyerinden emekli olan, yıllarca beraber çalıştığı iş arkadaşı, birkaç ay önce
vefat etmişti.
Ailesine
uğrayıp taziyede bulunduk. Babam beni bırakıp cenazeye Konya’ya gidememişti. Ben arka
koltukta yatarak babamları bekledim. Sonra bana arabaya çay da getirdiler...
Konya’dan Karaman’a
ordanda köye uğradık. Köye getirdiğimiz eşyaları bıraktık. 12 saatlik yorucu bir yolculuğun ardından akşam 20 gibi Ereğli’deki
evimize vardık hamdolsun...
Ereğli’de tatil yapacağız sanmayın. Cuma hariç altı gün yazı
yazmaya devam edeceğiz. Ama Cuma günleri akülü sandalyemizle tarihi Ulu
camimize gideceğiz ve memleket havası alacağız inşallah...
“Şu dârı dünya, meydanı
imtihandır. Ve darı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükafât yeri değildir.” (Bediüzzaman
Said Nursi)
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder