İnsanı
Allah’a götüren dostları olmalı
1993’te hastalığım ortaya
çıktı. 1994’te Allah bana, engelli
kadrosuyla Karel’de çalışmayı nasip etti. O zaman şimdiki gibi Sincan
Fatih’te ama beşinci katta kirada
oturuyorduk
İlk hastalandığım
zamanlar babamın kolunda merdiven
korkuluğundan tutarak beşinci kata inip çıkabiliyordum. Hastalığım ilerleyince merdiven çıkamaz
oldum. Zaten 1998’te tekerlekli sandalye kullanmaya da mecbur kalmıştım.
Babam birikim, borç
derken bir de yapım aşamasında kooperatif dairesini satarak para denkleştirdi. Ağustos 1998 yılında
şu an oturduğumuz giriş kat daireyi
aldı hamdolsun.
Efendim uzatmayayım. 2003 yılında ramazanda oruca ve anlayarak
ve uygulayarak Kuran-ı Kerim meali okumaya başlamam neticesinde Allah bana hidayet verdi, doğru yolu
gösterdi.
Yeni taşındığımız
apartmanımızda komşuları tanımıyordum Engelli
psikolojisi ile topluma da girmekten utanıp çekiniyordum. 2003 yılındaki
hidayetimle birlikte herşeye Kuran
gözlüğünden bakmaya başladım. Komşularla muhabbete başladım.
Radyoda dinlediğim bir
sohbette rahmetli bir Hocaefendi, Allah bir kuluna hidayet verir onu doğru yola
sokarsa, mutlaka ona salih dostlar da
nasip eder, demişti.
Evet, Allah’ın bana nasip ettiği salih dostlardan birisi,
üst kat komşum Efkan Vural hocamdır.
Kendisi Din Kültürü öğretmeni olup bir lisede Müdür Başyardımcısıdır.
Efkan hocamı çok
seviyorum. Hemen hemen herhafta bize uğrar, sohbet ederiz. Efkan hocam benim
sırdaşım, hem candostum, hem akıl
hocamdır. Pek çok konuda karar veremediğim zaman hocama danışırım. Bana yol
gösterir. Allah herkese böyle dostlar
nasip etsin.
Efkan
hocam Allah’ın sevdiği salih kullarındandır. Çok temiz kalpli,
kimseyi incitmez, halim-selim biridir. Halim demişken, babası Halim amca, hocam
yedi yaşındayken ölmüş, yetim büyümüş.
Allah yetimlerin hamisidir.
Mayıs 2009’da hocamın yaşadığı bir olay şöyledir: Bir öğrenci okulda rahatsızlanmış. Hocam müdür
yardımcısı olduğu için öğrenciyi hemen özel arabasına bindirmiş, hastahaneye acile götürmüş. Öğrenci muayene odasına
alınmış. Efkan hocam arabasını parka yerleştirmiş ve tekrar acile gelmiş, aklı
öğrencide, durumunu merak ediyormuş...
Acil bölümünün ikinci kapısından girerken birden gözleri kararmış, sanki güneş
batıyor gibi bir durum oluşmuş. Efkan hocam düşeceğini hissetmiş ve kapının
kenarına tutunarak yere yığılmış. Hocam artık gerisini hiç hatırlamıyordur.
Öğrencinin başında bulunan okul görevlisi oradaki kalabalığı görünce bakmış ve
yerde bir kişinin yattığını görmüş ve doktor
malesef ex olmuş demiş ama yine de hemen müdahale etmek üzere içeri
almış.
Efkan hocam o an kalp krizi
geçirmiş ve nabız durmuş. Orada
bulunan sevgili doktor Ercan Arslan
bey hemen hocama şok veriyor. Hani
filmlerde olur, o şokla hasta zıplar ya aynen öyle... Dr. Ercan ARSLAN eskiden
Milli Eğitim’de doktor olduğu için hocamı
tanır ve elinden gelen her şeyi
yapar. Allah razı olsun.
Bir çok
şoktan sonra nabız tekrar atmaya
başlıyor. Acil de Efkan hocamı görenler
o günü hiç unutamıyor. Çünkü Efkan hocam o an bir ölü gibiymiş… Efkan hocam
sonrasında kalp ameliyatı ile kalp
kapakçığı değişti, şimdi iyi
hamdolsun.
İşte bu Allah’ın hocamı
sevip kolladığının bir örneği sadece.
Hocam diyor, eğer o kriz okulda
olsaydı, kolonya verin, su verin falan ben şimdi toprak altındaydım. Efkan hocam diyor ki, ben öğrenciyi acile
götürmemişim aslında acile kendimi götürmüşüm.
Ben ona bazen şunu
diyorum: Hocam halsizim, ölüm yakın,
çok yorgunum hakkını helal et, ölünce
şunu şunu yap inşallah gibi sözler söyleyince hocam diyor ki:
Celal,
ayetle sabittir ki ölüm, ne bir saat geri, ne de bir saat ileri
gidebilir. Ölüm ansızın gelir. Önemli
olan ölmek değil, ne halde öldüğümüzdür.
Hani yılbaşıları için
derler ya; geçen yıl yaptıklarınızı düşünüp dersler çıkartın; aynen öyle hepimiz
her zaman hayatımızın muhasebesini
yaparak ölüme hazır olmalıyız.
İşte Celal, o kriz
hastanede değil de okulda olsaydı ben çoktan ölmüştüm. Demek ki Allah yaşamamı murad etti, ki o kriz anında hastanede olmamı
nasip etti.
Bence sen günahsızsın,
elbette hepimiz öleceğiz. Öldükten sonra
arkanda güzel şeyler bırakman önemli olan... İşte ne güzel yazıyorsun,
aslında bana da çok faydalı yazıların...
Evet dostlarım, ben
öldükten sonra arkamda bir eser bırakmak için Allah’ın izniyle bir blog sayfası açtım. Allah haftada iki yazı nasip
ediyor, yayınlıyorum hamdolsun...
Ah hocam peygamberler
hariç hiç kimse günahsız değildir biliyorsunuz. Ben 2003 de tövbe ettim. Ve sekiz yıldır baklava yiyerek (ağlayarak)
namaz kılıp dua ediyorum hamdolsun...
Efkan hocamla çok anılarımız var. Eşi Hatice hanımın yukarıdan
bize indirdiği yemeklerle ramazan
iftarları, iftardan sonra Efkan hocamın imam olarak cemaat yapıp kıldığımız teravihler...
Beraber harikalar diyarı parkında yaptığımız
piknikler, yaz akşamları bizim balkondaki
çay muhabbetleri, beraber bilgisayardan yaptığımız website çalışmaları...
2012’de Ankara’dan, yazın kaldığımız Konya Ereğli’ye gelerek bize ziyarette
bulunması, İvriz ve köy maceraları, daha neler neler...
Evet bir dönem sona eriyor. Sevgili dostum Efkan
Vural hocamgil okul kapanınca (haziran 2014) apartmanımızdan yeni evlerine taşınacaklar.
Efkan
hocam bana hep, artık kolayca yeni evimize gelebilirsin, artık bizim balkonda
çay muhabbeti yapacağız, diyor. Çünkü geniş asansörü varmış.
Ama
hocam benim üzüntüm, artık seninle aynı çatı altında uyuyamamaktır. Hocam artık
sen gideceksin, inşallah bizi unutmazsın ...
Seni
çok seviyorum hocam.
Allah’ın affı, merhameti,
lütfu, keremi rahmetiyle inşallah
cennete gidersek, orada sevdiklerimiz ve salih kullarla birlikte sonsuza kadar dost ve komşu oluruz.
Celal’in Penceresinden
Demekki bizde bir vesile imişiz.Takdiri İlahi.
YanıtlaSilAllah razı olsun hocam
Sil