Yaşamayı anlamlandırma
(BU YAZIYI 2008 DE EMEKLİ OLMADAN ÖNCE YAZMIŞTIM)
Sabah işe gelirken şunu
düşündüm:
Çoğumuz için hayat şöyledir: Sabah kalkmak
işe gitmek, akşam eve dönüp yemek yiyip, televizyon karşısına ya da bilgisayar
karşısına geçmektir; genelde böyledir, yanılıyor muyum?
Şu kısacık dünya hayatında ne zaman
öleceğimizi bilmemekle beraber, ortalama 60-70 yıl yaşıyoruz... Sonrası.... Ya sonsuz
cennet.. ya da sonsuz azap (Allah korusun)
Dünyada, tekerlekli sandalyede olmama rağmen
çok mutluyum ama sıkılıyorum, sanki bişeyler eksik... Televizyonda filmler,
maçlar, diziler, yeni indirdiğim mp3ler.. arabam, evim, bilgisayarım,
internetim, yiyecekler… vs. sanki yine de bişeyler eksik... İçimdeki
özlem gitmiyor.
Ben tam bir huzurla namaz da kılıyorum. Ama yine de sıkılıyorum.
Tatiller, gezmeler, alışveriş merkezleri, sinemalar, çay bahçeleri.... Bir süre
sonra alışıyorum ve tat almıyorum.
Dünyada uzun bir süredir tekerlekli
sandalyedeyim, üstelik Allah'a isyan etmedim, aksine çokça şükrettim. Akibetimden
korkuyorum ama inşallah son nefesime kadar bu imanımı korursam, Rabbimin beni rahmetiyle
cennetine almasını ümit ediyorum.
Benim aklıma gelen sizin de aklınıza geliyor
mu? Ya cennetteki nimetlerde alışkanlık yaparsa... Ya sıkıntı başlarsa.. (Elbette
cennette bıkma olmayacağını Rabbimiz ayetle bildirmiş. Benimki sadece bir
benzetme.)
Geçenlerde Yunus Emre'den bir dörtlük okudum,
şöyle başlıyordu :
“Cennet,
cennet dediğin üç beş köşk, üç beş huri / İsteyene ver onları, Bana seni gerek
seni...“
Televizyonda bir deyim duydum, Asr-ı saadet.. yani
saadet (mutluluk) yüzyılı... (Peygamber Efendi'mizin (s.a.v.) yaşadığı
dönem) Peki dedim kendime, ne demek bu?.. Araştırdım. O zaman da
bugünkünden de daha fazla içki, fuhuş, zulüm, haksızlık, eğlence, cehalet,
amaçsız insanlar.... vs.
Peki
neden saadet asrı? Çünkü, O zaman
diliminde Allah'ın sevgilisi, Kainatı O'nun için yarattığı iki cihan sultanı,
Ahmedi Mahmudu Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem dünyayı
şereflendirmişti...
O zaman
diliminde yaşayan insanlar mutluydu. Çünkü sonsuz güç sahibi Yüce
Allah'ın dünyadaki elçisini görüyorlar, konuşuyorlar, O'nunla aynı havayı
paylaşıyorlardı...
O'nun
doyumsuz sohbetini dinliyorlardı. Çünkü Allah'ın sevgilisi Efendimiz sav çok
mütevaziydi. Çölden gelen bir kaba-saba, bağırarak konuşan bir bedeviyle bile
sohbet ederek, cevaplayarak müslüman olmasına zemin hazırlıyordu.
Dünyada en sevdiğiniz sanatçı veya
beğendiğiniz ünlü biri yaşadığınız mahalleye gelecek deseler ne yapardınız?
Üstelik herkesle tektek sohbet edecek deseler... (konser, imza günü,
konferans,...)
Mesela
başbakan veya mesela Tarkan bizim mahalleye konsere
gelse üstelik bizim evede uğrayacağını bildirse, benimle de özel sohbet yapacak
olsa... Bir ay önceden hazırlanmaya başlardım, bütün arkadaşlarıma haber
ederdim.
Artan bir
heyecanla beklerdim. İzlediğim filmlerden, yediğim yemekten zevk alırdım. Bir
hafta önceden alışveriş yaparak, temiz ve güzel kıyafetler alırdım.
Heyecanlı gün geldiğinde, güzel bir sohbet
ve bana özel yeni besteler dinletisi, bir de üstüne beni öven sözler söyledi
mi… üfff dünyayı verseler bu kadar sevinir misiniz? (Tarkan aklıma gelen
sadece bir isim, çok ünlü ve beğenilen biri diye örnek verdim.)
Cennette, Peygamber Efendimizin (S.a.v.)
sohbetinde bulunacağız inşallah. Sıradan biri değil, Kainatı
ve herşeyi yaratan Yüce Allah'ın sevgilisi...
Çünkü Allah
O'na “Habibim” diye hitap ediyor. Yani sevgilim diyor. O'nun sohbetinde bulunmak,
cennetteki bütün nimetleri anlamlandırmaz mı?
Allah, bizlerin günahlarını affetsin ve
cennetteki nimetlere ve Peygamber Efendimizin SAV sohbetine katılmayı nasip
etsin inşallah.
Allah
size dünyada da, ahirette de güzellik versin.
Celal Çelik Ankara
( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder