17 Nisan 2013 Çarşamba

Yaşamayı anlamlandırma


Yaşamayı anlamlandırma

 

(BU YAZIYI 2008 DE EMEKLİ OLMADAN ÖNCE YAZMIŞTIM)

Sabah işe gelirken şunu düşündüm:

 


   Çoğumuz için hayat şöyledir: Sabah kalkmak işe gitmek, akşam eve dönüp yemek yiyip, televizyon karşısına ya da bilgisayar karşısına geçmektir; genelde böyledir, yanılıyor muyum?

 

   Şu kısacık dünya hayatında ne zaman öleceğimizi bilmemekle beraber, ortalama 60-70 yıl yaşıyoruz... Sonrası.... Ya sonsuz cennet.. ya da sonsuz azap (Allah korusun)

 

   Dünyada, tekerlekli sandalyede olmama rağmen çok mutluyum ama sıkılıyorum, sanki bişeyler eksik... Televizyonda filmler, maçlar, diziler, yeni indirdiğim mp3ler.. arabam, evim, bilgisayarım, internetim, yiyecekler… vs. sanki yine de bişeyler eksik...  İçimdeki özlem gitmiyor.

 

   Ben tam bir huzurla namaz da kılıyorum. Ama yine de sıkılıyorum. Tatiller, gezmeler, alışveriş merkezleri, sinemalar, çay bahçeleri.... Bir süre sonra alışıyorum ve tat almıyorum.

 

   Dünyada uzun bir süredir tekerlekli sandalyedeyim, üstelik Allah'a isyan etmedim, aksine çokça şükrettim. Akibetimden korkuyorum ama inşallah son nefesime kadar bu imanımı korursam, Rabbimin beni rahmetiyle cennetine almasını ümit ediyorum.

 

   Benim aklıma gelen sizin de aklınıza geliyor mu? Ya cennetteki nimetlerde alışkanlık yaparsa... Ya sıkıntı başlarsa.. (Elbette cennette bıkma olmayacağını Rabbimiz ayetle bildirmiş. Benimki sadece bir benzetme.)

 

  Geçenlerde Yunus Emre'den bir dörtlük okudum, şöyle başlıyordu :

“Cennet, cennet dediğin üç beş köşk, üç beş huri / İsteyene ver onları, Bana seni gerek seni...“ 

 

  Televizyonda bir deyim duydum, Asr-ı saadet.. yani saadet (mutluluk) yüzyılı... (Peygamber Efendi'mizin (s.a.v.) yaşadığı dönem) Peki dedim kendime, ne demek bu?.. Araştırdım. O zaman da bugünkünden de daha fazla içki, fuhuş, zulüm, haksızlık, eğlence, cehalet, amaçsız insanlar.... vs.

 

Peki neden saadet asrı?  Çünkü, O zaman diliminde Allah'ın sevgilisi, Kainatı O'nun için yarattığı iki cihan sultanı, Ahmedi Mahmudu Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem dünyayı şereflendirmişti...

 


O zaman diliminde yaşayan insanlar mutluydu. Çünkü sonsuz güç sahibi Yüce Allah'ın dünyadaki elçisini görüyorlar, konuşuyorlar, O'nunla aynı havayı paylaşıyorlardı...

 

O'nun doyumsuz sohbetini dinliyorlardı. Çünkü Allah'ın sevgilisi Efendimiz sav çok mütevaziydi. Çölden gelen bir kaba-saba, bağırarak konuşan bir bedeviyle bile sohbet ederek, cevaplayarak müslüman olmasına zemin hazırlıyordu.

 

   Dünyada en sevdiğiniz sanatçı veya beğendiğiniz ünlü biri yaşadığınız mahalleye gelecek deseler ne yapardınız? Üstelik herkesle tektek sohbet edecek deseler... (konser, imza günü, konferans,...)

 

Mesela başbakan veya mesela Tarkan bizim mahalleye konsere gelse üstelik bizim evede uğrayacağını bildirse, benimle de özel sohbet yapacak olsa... Bir ay önceden hazırlanmaya başlardım, bütün arkadaşlarıma haber ederdim.

 

Artan bir heyecanla beklerdim. İzlediğim filmlerden, yediğim yemekten zevk alırdım. Bir hafta önceden alışveriş yaparak, temiz ve güzel kıyafetler alırdım.

 

   Heyecanlı gün geldiğinde, güzel bir sohbet ve bana özel yeni besteler dinletisi, bir de üstüne beni öven sözler söyledi mi… üfff dünyayı verseler bu kadar sevinir misiniz? (Tarkan aklıma gelen sadece bir isim, çok ünlü ve beğenilen biri diye örnek verdim.)

 



   Cennette, Peygamber Efendimizin (S.a.v.) sohbetinde bulunacağız inşallah. Sıradan biri değil, Kainatı ve herşeyi yaratan Yüce Allah'ın sevgilisi...

 

Çünkü Allah O'na “Habibim” diye hitap ediyor. Yani sevgilim diyor. O'nun sohbetinde bulunmak, cennetteki bütün nimetleri anlamlandırmaz mı?

 

   Allah, bizlerin günahlarını affetsin ve cennetteki nimetlere ve Peygamber Efendimizin SAV sohbetine katılmayı nasip etsin inşallah.

 


Allah size dünyada da, ahirette de güzellik versin.

 

Celal Çelik              Ankara  ( Konya-Ereğli )

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder