Bunları yaratana
secde edilir
Geçen sabah kahvaltı sofrasında zeytini elime alınca bir
şeyi hatırladım ve hayret ettim. Ben sağlıklıyken yazın okul kapanınca köye
giderdik. Köydeki koyun sürüleri geçen sokakları hatırladım. Sokakta koyun
pisliklerine basmamak için adeta seksek oynayarak yürürdük.
Şimdi o zaman düşündüğüm şey tekrar aklıma geldi: Koyunun dışkısı
tıpkı zeytine benziyordu. Aslında Allah bize bir mesaj veriyordu “Kullarım çok
çok şükredin. Dileseydim zeytin ağacının meyvesini yani zeytini dışkı tadında
yaratırdım. Şükretmeniz gerekmez mi?”
Şöyle bir düşünüyorum da, yazın köydeki dayımın bahçesinde her tür
meyve ağacı olurdu. Bahçeye girince her ağacın dallarında meyve olurdu. Şimdi
iman gözlüğüyle bakınca anlıyorum ki her ağaç ayrı bir meyve tabağı gibi
bizlere, bir ağaç elma, bir ağaç armut, kayısı, vişne, şeftali, erik, kiraz,
mısır, dut, ceviz, üzüm, uzatıyordu.
Sahi o bahçedeki ağaçların hepsi odun değil mi? Kışın sobada
yaktığımız bildiğimiz odun. Peki o meyvelerin asiti, şekeri, vitamini, minareli,
rengi, kokusu, kabuğu, çekirdeği nasıl böyle mükemmel hazırlanmış? Odun mu
yapıyor? Dilimizin tadını bilen birisi yani Allah, o leziz vitaminli tatları
koymuş.
Evet kabuğu yani ambalajı önemli. Eğer Allah portakalı da elma gibi
yapsaydı ne olurdu biliyor musunuz? Portakalı da elma gibi ısırsak üstümüzü
batırırdık. Allah bize merhamet etmiş ki, dilim dilim yaratmış.
Siz kime çiçek verirsiniz? Sevdiğinize değil mi? Renk, renk
muhteşem desenli, enfes kokulu çiçekleri Allah bize niçin sunuyor? Yarattığı
biz kullarını sevdiğini göstermez mi?
Allah ağzımızın hangi tattan keyif alacağını biliyor ki çorbaya,
salataya sıksınlar diye ekşi ve C vitaminli limonu yaratmış. Annemiz yemek
yapıyor. Buzdolabına koymamıza rağmen iki gün sonra ekşiyor. Allah limonu öyle
bir kabuğa ambalajlamış ki haftalarca taptaze kalabiliyor.
Meyvelerin çekirdeklerine de burun kıvırmayalım. Allah hikmetsiz
hiç bir şey yaratmaz. Mesela elmanın çekirdeğini yemenin kalbe faydalı olduğu
ispatlanmış. Ben elmayı hem kabuğuyla hem de çekirdeğiyle yiyorum hamdolsun.
Ama aslında çekirdeğin mühim bir hikmeti de şudur ki:
Eğer meyvelerin çekirdeği olmasaydı, o meyve yenildiği zaman nesli
tükenirdi. Çekirdekler tohumdur. Ben şimdi dedemin yediği karpuzdan yiyorum.
Yüz yıl sonra gelecek nesil de aynı karpuzu yesin diye Allah çekirdeğini
yaratmış.
Pazardan meyve alırken parasını verip alıyoruz. Peki meyveleri
yaratan Allah karşılığında ne istiyor? Sadece yemeye başlarken Bismillah
dememizi istiyor ki o meyveyi yaratan Allah’ın o nimeti bize ikram ettiğini
hatırlıyoruz. Bitirince de Elhamdülillah diyerek teşekkür etmiş oluyoruz.
Ben çalışırken patronu görsem heyecanlanırdım. Patronumun
korkusundan işime özen gösterdiğim kadar beni yaratan, hayatta kalmamı
sağlayacak oksijeni, suyu, gıdayı, yaratan Allah’a kulluk etseydim şimdiye
evliya olurdum.
“Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl
diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye
hakkıyla kâdirdir. “
(Rum Sûresi: 50.ayet)
Bütün bu nimetleri yaratan Allah’a teşekkür etmeliyiz. Namaz ona
teşekkürdür. Oruç ona teşekkürdür. Hem günde beş vakit namaz yirmidört
saatimizin bir saatini alır.
Ben cumartesi günleri gece bire kadar Barcelona maçını izliyorum.
Ama sabah namazına kalkmasam Allah’a karşı büyük kusur olur. Zira her sabah
namazı vakti Allah “Yok mu Benden isteyen, dua etsin istediğini vereyim” diyor
ama biz sabah namazına kalkmamakla ne demek istediğimizi varın siz düşünün.
Meyveler, çiçekler, hayvanlar, su, oksijen, güneş... Bunları
yaratan Allah’a secde edilir.
C. Çelik / Ankara (
Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder