4 Kasım 2012 Pazar

Bunları yaratana secde edilir


Bunları yaratana secde edilir

 

Geçen sabah kahvaltı sofrasında zeytini elime alınca bir şeyi hatırladım ve hayret ettim. Ben sağlıklıyken yazın okul kapanınca köye giderdik. Köydeki koyun sürüleri geçen sokakları hatırladım. Sokakta koyun pisliklerine basmamak için adeta seksek oynayarak yürürdük.

 

Şimdi o zaman düşündüğüm şey tekrar aklıma geldi: Koyunun dışkısı tıpkı zeytine benziyordu. Aslında Allah bize bir mesaj veriyordu “Kullarım çok çok şükredin. Dileseydim zeytin ağacının meyvesini yani zeytini dışkı tadında yaratırdım. Şükretmeniz gerekmez mi?”

 

Şöyle bir düşünüyorum da, yazın köydeki dayımın bahçesinde her tür meyve ağacı olurdu. Bahçeye girince her ağacın dallarında meyve olurdu. Şimdi iman gözlüğüyle bakınca anlıyorum ki her ağaç ayrı bir meyve tabağı gibi bizlere, bir ağaç elma, bir ağaç armut, kayısı, vişne, şeftali, erik, kiraz, mısır, dut, ceviz, üzüm, uzatıyordu.

 

Sahi o bahçedeki ağaçların hepsi odun değil mi? Kışın sobada yaktığımız bildiğimiz odun. Peki o meyvelerin asiti, şekeri, vitamini, minareli, rengi, kokusu, kabuğu, çekirdeği nasıl böyle mükemmel hazırlanmış? Odun mu yapıyor? Dilimizin tadını bilen birisi yani Allah, o leziz vitaminli tatları koymuş.

 

Evet kabuğu yani ambalajı önemli. Eğer Allah portakalı da elma gibi yapsaydı ne olurdu biliyor musunuz? Portakalı da elma gibi ısırsak üstümüzü batırırdık. Allah bize merhamet etmiş ki, dilim dilim yaratmış.

 

Siz kime çiçek verirsiniz? Sevdiğinize değil mi? Renk, renk muhteşem desenli, enfes kokulu çiçekleri Allah bize niçin sunuyor? Yarattığı biz kullarını sevdiğini göstermez mi?

 

Allah ağzımızın hangi tattan keyif alacağını biliyor ki çorbaya, salataya sıksınlar diye ekşi ve C vitaminli limonu yaratmış. Annemiz yemek yapıyor. Buzdolabına koymamıza rağmen iki gün sonra ekşiyor. Allah limonu öyle bir kabuğa ambalajlamış ki haftalarca taptaze kalabiliyor.

 

Meyvelerin çekirdeklerine de burun kıvırmayalım. Allah hikmetsiz hiç bir şey yaratmaz. Mesela elmanın çekirdeğini yemenin kalbe faydalı olduğu ispatlanmış. Ben elmayı hem kabuğuyla hem de çekirdeğiyle yiyorum hamdolsun. Ama aslında çekirdeğin mühim bir hikmeti de şudur ki:

 

Eğer meyvelerin çekirdeği olmasaydı, o meyve yenildiği zaman nesli tükenirdi. Çekirdekler tohumdur. Ben şimdi dedemin yediği karpuzdan yiyorum. Yüz yıl sonra gelecek nesil de aynı karpuzu yesin diye Allah çekirdeğini yaratmış.

 

Pazardan meyve alırken parasını verip alıyoruz. Peki meyveleri yaratan Allah karşılığında ne istiyor? Sadece yemeye başlarken Bismillah dememizi istiyor ki o meyveyi yaratan Allah’ın o nimeti bize ikram ettiğini hatırlıyoruz. Bitirince de Elhamdülillah diyerek teşekkür etmiş oluyoruz.

 


Ben çalışırken patronu görsem heyecanlanırdım. Patronumun korkusundan işime özen gösterdiğim kadar beni yaratan, hayatta kalmamı sağlayacak oksijeni, suyu, gıdayı, yaratan Allah’a kulluk etseydim şimdiye evliya olurdum.

 

“Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kâdirdir. “
(Rum Sûresi: 50.ayet)

 

Bütün bu nimetleri yaratan Allah’a teşekkür etmeliyiz. Namaz ona teşekkürdür. Oruç ona teşekkürdür. Hem günde beş vakit namaz yirmidört saatimizin bir saatini alır.

 

Ben cumartesi günleri gece bire kadar Barcelona maçını izliyorum. Ama sabah namazına kalkmasam Allah’a karşı büyük kusur olur. Zira her sabah namazı vakti Allah “Yok mu Benden isteyen, dua etsin istediğini vereyim” diyor ama biz sabah namazına kalkmamakla ne demek istediğimizi varın siz düşünün.

 

Meyveler, çiçekler, hayvanlar, su, oksijen, güneş... Bunları yaratan Allah’a secde edilir.

 

C. Çelik / Ankara ( Konya-Ereğli )

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder