Neden kolayca
günah işliyoruz?
Bir dostum bana, Sen engelliliği çoktan aşmışsın, artık
insanlara irşada başlamışsın, deyip yazılarımdan çok etkilendiğini söyledi.
Engelli olmak bana Allah’ın hediyesidir.
Çok şükür bugünüme
hamdolsun. Acizane ben engelli ve sağlıklı tüm dostlarım benim 2003’te yaptığım gibi gaflet uykusundan uyansınlar, gidiş
yönlerini ahirete çevirsinler, diye çabalıyorum.
Bu bağlamda dini sohbetler
yaptığım pekçok arkadaşım ve akrabalarım o an ilgiyle dinliyorlar, ve tabi abi
haklısın, diyorlar. Fakat kısa süre
sonra yine içki, vs günahlara devam ediyorlar.
Bunu
yıllardır çözememiştim. Geçen yıl Youtube’da izlediğim bir videodaki
sohbette bunun nedenini öğrendim.
Önce sohbetteki metni internetten kopyalıyorum, sonrasında ise kısaca açıklayacağım:
İnsan
yaratılışı gereği zevk ve lezzetlere düşkündür. Dünyanın fani lezzetlerini, âhiret sonsuz
nimetlerine tercih eder. Bu hakikatı Bediüzzaman
Hazretleri şöyle ifade etmektedir:
“Nefs-i insaniye, muaccel ve hazır bir
dirhem lezzeti; müeccel, gaib bir batman lezzete tercih ettiği gibi, hazır bir
tokat korkusundan, ileride bir sene azabdan daha ziyade çekinir. Hem insanda
hissiyat galib olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en
az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hâzırayı ileride gayet büyük bir mükâfata
tercih eder.” (Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar)
Önce insanın bir
özelliğinden bahsediyor. İnsanın nefsi
acele ve hazır küçücük lezzeti, tonlarla gelecekte verilecek lezzete tercih ediyormuş.
Örnek verecek olursak;
Cenneti kazanırsa
verilecek binlerce huriyi biliyor, ama bir
anlık zevk için karşısındaki kızı öpüyor. Cennetteki sayısız nimetleri
biliyor, ama tutuyor bedava içki ikramını
çevirmiyor.
Yani insan nefsinin
özelliği bu... Annesi çocuğuna diyor ki,
bırak o pis düdüklü şekeri, bak eve gidelim ben sana muzlu, çikolatalı yaşpasta
yapacağım, der.
Çocuk önündeki hazır
lezzeti, gelecekteki verilmesi vadedilen kat kat misli lezzetlere tercih ediyor
ve illa o şekeri istiyor. Nefsimizin bir diğer özelliği hazır bir
tokatın korkusu daha fazladır. Neyden?
İleride
gelecek bir sene azabın korkusundan... Mesela adam diyor ki, hadi ağzını bi aç, yumruk geliyor. Korkudan
konuşmayız. Fakat dese ki, hadi ağzını bi aç, haftaya seni döveceğim.
İşte bu da insan nefsinin
bir özelliğiymiş. Polis görürken suç işlemiyor. Fakat cehennemi bildiği halde
nefsinin bu özelliğinin galip olmasıyla hırsızlık yapıyor.
Bediüzzaman hazretleri
diyor ki, Hem insanda hissiyat galib olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Yani şehveti artmış, akıl diyor ki, zina
haram... Hisleri aklını susturuyor. Zina işliyor.
Mesela, Heves ve zengin
olma hayaliyle yine hislerine mağlup oluyor. Cennetteki köşkleri bildiği halde heves ve vehmine kapılıp rüşvet
alıyor.
Nefsimizin bu tür
hislerini kontrol altına alıp terbiye etmemiz gerek. Ki aklımızı
susturmasınlar. Bunun için Allah ramazanda müslümanları bir ay kampa alıyor. Nefis ancak açlıkla terbiye olur.
Peki
mağlup olduk günah işledik. Ne
yapacağız, battı balık yan gider, deyip günaha devam mı edeceğiz? Asla!
Düştüğümüz yerden kalkıp üstümüzü silkeleyeceğiz ve yola devam edeceğiz.
Yani tövbe edeceğiz, Namazla duayla affımız için Rabbimize gözyaşı
dökeceğiz:
“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya
yalvarmazlar,
Allah'ın haram kıldığı cana
haksız yere kıymazlar ve zina etmezler.
Bunları yapan, günahı (nın
cezasını) bulur; Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır
ve onda (azapta)
alçaltılmış olarak devamlı kalır.
Ancak tevbe ve iman edip
iyi davranışta bulunanlar başkadır;
Allah, onların
kötülüklerini iyiliklere çevirir.
Allah çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir.” (Furkan suresi, 68-70. ayetler)
Celalcelik@gmail.com
Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
http://celal1973.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder