9 Temmuz 2014 Çarşamba

Neden kolayca günah işliyoruz?


Neden kolayca günah işliyoruz?


 

Bir dostum bana, Sen engelliliği çoktan aşmışsın, artık insanlara irşada başlamışsın, deyip yazılarımdan çok etkilendiğini söyledi. Engelli olmak bana Allah’ın hediyesidir.

 

Çok şükür bugünüme hamdolsun. Acizane ben engelli ve sağlıklı tüm dostlarım benim 2003’te yaptığım gibi gaflet uykusundan uyansınlar, gidiş yönlerini ahirete çevirsinler, diye çabalıyorum.

 

Bu bağlamda dini sohbetler yaptığım pekçok arkadaşım ve akrabalarım o an ilgiyle dinliyorlar, ve tabi abi haklısın, diyorlar. Fakat kısa süre sonra yine içki, vs günahlara devam ediyorlar.

 

Bunu yıllardır çözememiştim. Geçen yıl Youtube’da izlediğim bir videodaki sohbette bunun nedenini öğrendim. Önce sohbetteki metni internetten kopyalıyorum, sonrasında ise kısaca açıklayacağım:

 


İnsan yaratılışı gereği zevk ve lezzetlere düşkündür. Dünyanın fani lezzetlerini, âhiret sonsuz nimetlerine tercih eder. Bu hakikatı Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmektedir:

 

“Nefs-i insaniye, muaccel ve hazır bir dirhem lezzeti; müeccel, gaib bir batman lezzete tercih ettiği gibi, hazır bir tokat korkusundan, ileride bir sene azabdan daha ziyade çekinir. Hem insanda hissiyat galib olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hâzırayı ileride gayet büyük bir mükâfata tercih eder.” (Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar)

 

Önce insanın bir özelliğinden bahsediyor. İnsanın nefsi acele ve hazır küçücük lezzeti, tonlarla gelecekte verilecek lezzete tercih ediyormuş. Örnek verecek olursak;

 

Cenneti kazanırsa verilecek binlerce huriyi biliyor, ama bir anlık zevk için karşısındaki kızı öpüyor. Cennetteki sayısız nimetleri biliyor, ama tutuyor bedava içki ikramını çevirmiyor.   

 

Yani insan nefsinin özelliği bu... Annesi çocuğuna diyor ki, bırak o pis düdüklü şekeri, bak eve gidelim ben sana muzlu, çikolatalı yaşpasta yapacağım, der.

 

Çocuk önündeki hazır lezzeti, gelecekteki verilmesi vadedilen kat kat misli lezzetlere tercih ediyor ve illa o şekeri istiyor.  Nefsimizin bir diğer özelliği hazır bir tokatın korkusu daha fazladır. Neyden?

 

İleride gelecek bir sene azabın korkusundan... Mesela adam diyor ki, hadi ağzını bi aç, yumruk geliyor. Korkudan konuşmayız. Fakat dese ki, hadi ağzını bi aç, haftaya seni döveceğim.


 

İşte bu da insan nefsinin bir özelliğiymiş. Polis görürken suç işlemiyor. Fakat cehennemi bildiği halde nefsinin bu özelliğinin galip olmasıyla hırsızlık yapıyor.

 

Bediüzzaman hazretleri diyor ki, Hem insanda hissiyat galib olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Yani şehveti artmış, akıl diyor ki, zina haram... Hisleri aklını susturuyor. Zina işliyor.

 

Mesela, Heves ve zengin olma hayaliyle yine hislerine mağlup oluyor. Cennetteki köşkleri bildiği halde heves ve vehmine kapılıp rüşvet alıyor.

 

Nefsimizin bu tür hislerini kontrol altına alıp terbiye etmemiz gerek. Ki aklımızı susturmasınlar. Bunun için Allah ramazanda müslümanları bir ay kampa alıyor. Nefis ancak açlıkla terbiye olur.

 

Peki mağlup olduk günah işledik.  Ne yapacağız, battı balık yan gider, deyip günaha devam mı edeceğiz? Asla! Düştüğümüz yerden kalkıp üstümüzü silkeleyeceğiz ve yola devam edeceğiz.

 

Yani tövbe edeceğiz, Namazla duayla affımız için Rabbimize gözyaşı dökeceğiz:

 

 

“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar,

 Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler.

 Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur; Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır

 ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır.

 Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır;

 Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.

 Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”  (Furkan suresi, 68-70. ayetler)

 

 


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder