Emanet
Sevgili Peygamberimiz SAV kendisine peygamber olduğu bildirilmeden önce çocukluğunda,
gençliğinde ve her yaşında o devrin insanları tarafından son derece iffetli ve güvenilir olarak tanınırdı.
O devirde çok önemli özellik olan kendisine
emanet edilen bir şeyi korur ve aynen iade ederdi. Bu yüzden Peygamber
Efendimize SAV daha gençken “Muhammed-ül
Emin“ lakabı verilmişti.
Dünya, sonsuz bir hayatı kazanmanın sınav
mekanıdır. Benzetmek olursa, üç saatlik bir LYS ile yetmiş yıllık bir ömrü
şekillendiren mesleğimizi seçiyoruz; Onun gibi ortalama yetmiş yıllık bir
ömürle sonsuz bir hayatı kazanmaya çalışıyoruz.
Bu dünya, sadece bize değil, geçmiş ve
gelecek bütün insanların imtihan yeridir. Yani sahip oldugumuz herşey bize
kutsal bir emanettir.
Çevremiz, ormanlar, evlatlarımız, vatanımız
vs. en önemli emanetimizdir.
Allah, Kuran'da insanı topraktan yarattığını beyan ediyor. Biz de insanları ölünce toprak
altına koyuyoruz. Yani topraktan yaratılan vücudumuzu yine toprağa iade ediyoruz.
Sonsuz hayatı kazanma imtihanının bir gereği
olarak, Allah her insana vücudunu emanet etmiştir. Emaneti koruyabiliyor muyuz?
Tertemiz billur gibi verilen akciğeri, sigarayla kömür gibi yapıp iade ediyoruz, Çok
nazik karaciğerimizi içkiyle, harap bir halde iade ediyoruz.
Alimler genellikle, “Kendi
ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara suresi, 195.ayet) ve "Kendi kendinizi öldürmeyin."
(Nisâ suresi, 29.ayet) mealindeki ayetlerden “İnsanın kendi vücuduna zarar
vermesinin haram olduğu” hükmünü çıkarırlar.
Geçenlerde televizyonda Prof. Dr. Ramazan Ayvalı hocanın haftalık sorulu cevaplı dini sohbetini
izledim. Sigara haramdır, içmeyin
kardeşlerim, dedi.
Ramazan hocam, Allah’ın Kuran’da israfın günah olduğunu ve israf
edenleri sevmediğini bildirdiğini belirtti. Sigara, vücuda verdiği zarardan
dolayı haramdır ayrıca sigaraya verilen
para da israftır, dedi.
“Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü
Allâh isrâf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi, 31.ayet) buna delildir.
Bir de şu var. Babamla ben geçen hafta Ulu Caminin avlusunda, Cuma
namazı kılarken, cumanın sadece farzını kılıp camiden çıkanların yaktığı
sigaranın dumanından o kadar rahatsız oldum ki, boğulacak gibi oldum, neredeyse
namazı bırakacaktım. Herhalde babam astım
hastası olduğundan daha fazla rahatsız olmuştur.
Biliyorsunuz mahşerde Allah kul
hakkına karışmıyor. Orada bütün insanlar birbirinden hakkını almak için Allah’ın adaletiyle haklı, varsa
haksızın sevaplarını alacak. Yoksa, kendi günahlarını ona yükleyecek.
Toplu yerlerde sigara içenler, herkesle tek tek helalleşmeden
cennete giremez. Ben de sigara içtiğim 90larda çok kul hakkına girmişimdir.
Çünkü dinlediğim bir sohbette değerli bir islam alimi, trafik
kurallarına uymayanlar mesela kırmızıda geçip, geçişini engellediği araç
sahiplerinin hakkını alıyorlar; mahşer günü helalleşmeden cennete giremezler,
dedi.
Peygamberimiz SAV “Allah bir kuldan razı olup onu severse,
onun kul haklarını ödemesine yardım eder.” Allah kul hakkına karışmıyor,
biliyorsunuz. Fakat eğer kul hakkı olan sevdiği kul ise karşıdakine, mesela
sana cennette bir köşk vereyim mi, diyerek yardım edermiş.
Allah’ın rızasını
kazanıp, sevdiği kulu olmak için ve imanımı kaybetmemek için beş vakit namaz
kılıyorum. İnşallah Allah rahmetiyle kul haklarımı ödememe yardım eder.
Bu vücud, bize her türlü Allah'ın bir
emanetidir. Vücudumuzun sahibi biz olmadığımız için onu teşhir etmemeliyiz.
Takva sahibi büyüklerimiz tekbaşına yıkanırken bile haya yerlerini örterlermiş.
Komşumuz
gelinlik kızını bize emanet etse onun bacaklarını açıp kimseye göstermeyiz.
Peki niçin Allah’ın emaneti bacağımızı açıyoruz?
Emanetlerimizi tertemiz teslim eden Allah’ın
sevdiği salih kullarından oluruz inşallah
Emanete hıyanet etmemek,
“Muhammed-ül Emin” olan Peygamber Efendimizin SAV izinden gitmektir.
Celal Çelik Ankara
( Konya-Ereğli )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder